
Yıldızlardan döneli parıldıyormuş gölgem.
Mavi giydim elbisemi denizlere açıldım...
Denizlerden döneli dalga kokar saçlarım, sayfa sayfa dalgalar anlatır bir rüya...
Yıldız kokulu yastığım dünya...
Ekmek, Şarap, Sen ve Ben...
Yazan : İhsan Yüce
Şiiri Okuyan : Mümtaz Sevinç
Beste ve Nakarat Seslendiren : Mazlum Çimen
...
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen'i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen'e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş....
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak....
bazen christoph colomb
napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günlerimi
`timur 'ken beyazıt'ı yenişimi....
bir kere aristo'nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shaskespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon...
bir içsinde görsün.... ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
Islak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş...
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim...
...
İsrail'de üst düzey yetkililer de tüm dünyayı vuran ekonomik krizin etkilerinden nasibini alacak.
İsrail'de yayımlanan Haaretz gazetesinin haberine göre, İsrail parlamentosu Knesset, aralarında cumhurbaşkanının da bulunduğu üst düzey yetkililerin maaşlarına gelecek yıl zam yapılmamasına karar verdi.
Üst düzey emekli maaşları da etkilendi
Cumhurbaşkanı, İsrail Merkez Bankası Başkanı, Başbakan, tüm bakanlar ve milletvekillerinin maaşları artmayacak. Ayrıca emekli maaşı alan 450 eski üst düzey yetkili de maaşların dondurulması kararından etkilenecek.
Kararın, Maliye Komisyonu Başkanı Avuşay Braverman'ın tavsiyesiyle alındığı kaydedildi. Bu yetkililerin maaşlarına her yıl otomatik olarak yüzde 3-3,5 zam yapılıyordu. Aradaki farkın 2010'da ödenebileceği belirtiliyor.
Bir grup akademisyen, Ermeniler için özür dileyen kampanyaya karşı yeni bir
kampanya başlattı: reddediyoruz.com
Site ile yürütülen kampanya SAÜ (Sakarya Üniversitesi) öğretim görevlilerince başlatılmış. Sade, ana fikre odaklı bir kampanya çalışması. Ben de herkesi davet ediyorum...
Birkaç akademisyen ve gazetecinin ön ayak olmasıyla, 1915 olayları için
"Ermenilerden özür dilenmesi" yolunda bir kampanya başlatıldığını ve buna eş
zamanlı olarak Ermenistan'da bulunan 300 Ermeni aydınının Sayın Cumhurbaşkanı'
na gönderdikleri ağır ithamlar taşıyan "Soykırımı Tanı" çağrısını endişeyle
izlemekteyiz. Böyle bir kampanyanın haksız, yanlış ve ulusal çıkarlarımız
açısından sakıncalı olacağına inanıyoruz.1915 yılında Osmanlı Devletinde meydana gelen bir dizi
olay kapsamında, Türkiye'ye yöneltilen "Ermeni Soykırımı" iddiaları ve
Türkiye'nin bunu tanıması ve özür dilemesi talepleri, Türkiye'ye yönelik baskı
ve sindirme siyasetinin sürdürülmesi çabalarından başka bir anlama
gelmemektedir. Bu olaylardan dolayı özür dilemek demek, bütün Türk tarihini yok
saymak,inkar etmek demektir. Bütün bu suçlamaları reddediyoruz.
Kime ya da neye göre aydın olduğu belli olmayan bir grup insanın gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde oldukları açıktır. Sadece Ermeni lobilerinin propagandalarına göre hareket edip, çekilmiş onca acıyı, katledilmiş o kadar insanı yok saymak, vicdansızlıktır. Ülkemin özgürlüğü uğruna canını feda eden şehitlerim için, onları "vatan sağolun" deyip göreve gönderecek kadar yürekli analar için ve ecdadımın mezarında rahat uyuyabilmesi için...
İNTERNETHABER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bütçe görüşmelerinde
Meclis kürsüsüne çıktı ve ilginç bir çileden bahsetti. Erdoğan'a göre bu
memlekette siyasetçi evladı olmak çileydi. Onlar bu çileye son vermişlerdi.
Erdoğan şunları söyledi:
SİYASETÇİ EVLADI OLMAK ÇİLEYDİ
''Siyasete, siyasetçiye güven katsayısı yerlerde
sürünüyordu, bu güveni yeniden tesis ettik. Bu ülkede siyasetçi evladı olmak
çileydi. Bunu ortadan kaldırdık. Artık siyasetçilerin evladı da huzurlu bir
şekilde okuluna gidiyor, çarşı pazara gidebiliyor.
Başbakan sözlerini tamamladığında Meclis'te bir
alkış koptu. Anlaşılan diğer vekiller de onu bu konuda destekliyordu.
ERDOĞAN'IN ÇİLESİNE SON VERDİĞİ SİYASETÇİ
ÇOCUKLARI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül:
Bardakta mısır işine girdi. Daily Fresh’in bayiliğini aldı. Ayrıca
’adresimegelsin.com’adlı bir internet sitesi de var.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak
Erdoğan: Armatör oldu. 100 metreden küçük bir gemi alıp MB Denizcilik’e
ortak oldu.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan:
Türkiye likit yumurta diye bir şeyi onunla tanıdı... Ayrıca mısır ithalatı da
yapıyor.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım: O
da denizcilik işinde. Derin Denizcilik’in ortağı...
Bayındırlık Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın oğlu Mehmet Akif
Özak: Mehmet Emre Gül'ün izinden gidiyor. Bardakta mısır işine girdi. O
da Daily Fresh’in bayisi...
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğulları Çağan ve Kaan
Çağlayan: Biri
hamburgerci, diğeri lahmacuncu oldu. Çağan Çağlayan bir Burger King
restoranına, Kaan Çağlayan ise Lahmacun King’e ortak oldu.
Okan Sönmez, 20 yaşında lösemi (kan kanseri) hastası, GATA Tıp Fakültesi' nde yatıyor, hayatta kalmak için hergün en az iki ünite trombosite ihtiyacı var.
Ama kan grubu B rh (-) (negatif) olduğu icin ailesi kan (daha doğrusu trombosit) verecek donör bulmakta zorlanıyor.
Babası Hayrettin Sönmez insanların ilgisizliğinden yakınıyor. İşyeri olan İstanbul Büyükşehir Belediyesine yaptığı başvuruya 30 bin çalışan arasından sadece 3 kişi cevap vermiş.
Oğlunu yaşatabilmek için varını yoğunu ortaya koyuyor. Eğer siz veya bir tanıdığınız B rh (-) (negatif) kana sahipse lütfen Hayrettin Sönmez'e ait 0535 744 87 10 numaralı telefonu arayın.
Orada yatan sizin çocuğunuz veya kardeşiniz olabilirdi.
Trombosit Nedir ?
Trombosit kanın pıhtılaşmasına yol açan bir maddedir. Kişi trombosit verdikten 3 gün sonra yeniden trombosit verebilir. Sağlıklı bir insan yılda 24 kez trombosit verebilir.
Kandaki trombosit ayrıştırılması işlemi yaklaşık 50 ile 70 dakika arasında
sürmektedir.
Yine de dayanamayıp birkaç kelam edeyim bari... Bir insandan, anısına tutulan bir deftere fikirlerini yazmayacak kadar nefret edilir mi?
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın çeşitli zamanlarda ziyaret ettikleri Anıtkabir’de, özel deftere önceden başkalarınca yazılan yazılara imza atıyor. Her yazının karakteri farklı. Erdoğan’ın YAŞ’ın kış dönemi çalışmaları nedeniyle 2 Aralık günü gittiği Anıtkabir’de, özel deftere yazılan yazı ise, ‘’Bir Hat sanatçısı’’ tarafından kaleme alındı.
14 yaşındaki bir kız çocuğunua 'cinsel istismar' suçlamasıyla tutuklanan ve hakkında tahliye kararı çıkan Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez(76), hakkında çıkan iddiaları FOX TV'nin ana haber bülteninde canlı yayında yanıtladı.
Bursa' nın Mudanya ilçesinde 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel taciz iddiasıyla yargılandığı davada dün tahliye olan Vakit gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez, bir televizlon kanalında canlı yayına çıkarak hakkındaki iddiaları yalanladı.Kendisine soru sormaya çalışan spiker Nazlı Tolga' ya oldukça ağır sözler sarfetti.Üzmez ile spiker arasında canlı yayında yaşanan diyalog şöyle gelişti:
SPİKER:Sayın Üzmez, küçük yaşta bir kıza cinsel istismar suçlamasıyla tutuklandınız. Aile önce sizi suçladı, sonra şikayetini geri aldı ve bugün serbest kaldınız. Ancak dava hala devam ediyor. Bir de sizden dinleyebilirmiyiz efendim,
ÜZMEZ: Ne dinleyeceksiniz.
SPİKER:Neden gözaltına alındınız? Neden tutuklandınız? 6 aydır cezaevindesiniz. İddialar var, ifadelerde değişiklikler var.
ÜZMEZ:Ben size sorayım eğer dediniğiniz gibi olsaydı ben çıkmazdım. Son dilekçem de de dedim ki ben şimdi beraat istemiyorum. Sizin işiniz Bektaş-i nin işine döndü. Bektaş-i kuran-ı kerim de içkili vaziyette kurana yaklaşmayın ayetinin öbür tarafını okumuyor namaza yaklaşmayın, bunu kuran yazıyor diyor. Sizin ki Bektaş-i hesabı doğruyu istiyormusunuz. doğruyu istiyorsanız doğruyu söyleyeyim.
SPİKER:Biz size soruyoruz efendim sizin hakkınızda bir suçlama sözkonusuydu. Dava açıldı. Siz tutuklandınız bunlar yaşandı. 6 aydır cezaevindesiniz biz de size sizin ağzınızdan sizin doğrular gerçekler dediklerinizi dinlemek istiyoruz.
ÜZMEZ:Cezaevinde değilim şu anda bir iskelenin üstünde kahvehanede oturuyorum.Eğer dedikleriniz olsaydı cezaevinde oturuyor olurduk. Şimdi memleketin bir çok şerefli ordu komutanlığı yapmış insanları hepsi milletin şerefini omuzunda taşımış göğsünde taşımış o insanlar suçlu vaziyette cezaevlerinde yatıyorlar. Böyle şeyler olduğu sürece bu ülkede gerginlik azalır mı? Lütfen işi kendiniz kurcalamayın, yargıya güvenin yargıya bırakın yargıda olan bir şey hakkında söz söylemeyin suçtur.
SPİKER: Efendim, bizim kurcaladığımız bir şey yok aile şikayette bulundu. Siz de tutuklandınız. Son anda ifadeler değişti. Neler değişti
ÜZMEZ:Hayır yalan benim hakkımda kimse şikayette bulunmadı.
SPİKER:Kimse sizin hakkınızda şikayette bulunmadı mı?
ÜZMEZ:Hayır hayır bunların hepsi yalan
SPİKER:O zaman neden siz tutuklandınız ve 6 ay cezaevinde kaldınız?
ÜZMEZ;Bir takım şeyler olmuş. O kadıncağıza iftira mı edilmiş...Doğrumudur yanlışmıdır ben onu bilmiyorum kardeyim. Hep oraya bakıyorsunuz. Hiç mi ben boynumu oynatmayacağım yahu cendereye sokmayın bizi.
SPİKER: Sayın Üzmez, 14 yaşındaki kızın ifadeleri var, annesinin ifadeleri var sonra bu ifadeler son anda değişiyor. Siz bunlara yalan mı diyorsunuz?
ÜZMEZ:Hayır değişme diye bir şey yok..Kız hüseyin abinin , hüseyin amcanın eli dahi değmedi bana diyor. Ben kızı sadece gittiğim zaman gördüm.
SPİKER:Sayın üzmez bunlar ifadeler değiştikten sonraki boyutu. Bu ifadeler niye değişti efendim. Öncesinde neden bunlar yaşandı siz neden 6 aydır tutuklusunuz?
ÜZMEZ;İfadelerin değişmesi diye bir şey yoktur ortada. Gerçekler ortaya çıkmıştır. İfadelerin değişmediği için allaha şükrediyorum. Kızı hemen gözaltına aldılar. Kız hemen resmi bir kurumda gözetim altına alındı. Böyle olunca kimse ona gidip te şunu de bunu de diyemedi. Düşmanlarımızın önündeki set kapandı.
Onun için ifade değiytirme diye bir şey yok. Şikayet diye de bir şey yok.
SPİKER:Anladığım kadarıyla bir komplodan bahsediyorsunuz daha önce de bunu söylemiştiniz size bir komplo yapıldığını. Kim size neden komplo yapmak istiyor?
ÜZMEZ: Hz.Peygamber diyor ki şöhret bir afettir. Şöhretli insanlar her zaman bir tehdit altındadır. Siz duymadınız mı İstanbul' da Karaköy rıhtımında bir SAS komandosu bir binbaşı bir serseri tarfından bıçaklandı ve öldürüldü siz bunu bilmilyormusunuz?
SPİKER:Efendim bunun bizim konumuzla hiçbir alakası yok. Biz şu anda devam eden dava hakkında konuşuyoruz
ÜZMEZ:Devam eden dava hakkında konuşmak bir suçtur, suç işliyorsunuz şu anda, ben sizi ikaz ediyorum.
SPİKER:Avukatınız sizin kulağınıza birşeyler söylüyor, bunu görüyoruz. Biz davanın gidişatını etkilemek için bir şey söylemiyoruz. Biz bir yorum da yapmıyoruz. Size soru soruyoruz.
ÜZMEZ; Ne sorusu soruyorsunuz? Siz yargıçmısınız Siz Savcımısınız. Kimsiniz siz hem de sesinizi ayarlayın. Nezaketli olun.Size cevap vermek zorunda değilim. Aklınızı başınıza toplayın. Sözümü kesmeyin benim. Ben keserim yoksa..
SPİKER: Hüseyin Üzmez, Biz size söz hakkı verdik zaten bu yüzden yayındasınız.
ÜZMEZ: Aman ne büyük lütufta bulunmuşsunuz, bana söz hakkı vermişsiniz.
SPİKER:Efendim lütfen sakin olun sizinle konuşmaya devam edelim. Bizim amacımız sizinle tartışmak değil.
ÜZMEZ; Tartışamazsınız ki zaten tartışamazsınız. Çünkü gerçekleri söylemiyorsunuz.
SPİKER:Biz burda sadece soru soruyoruz. Başka bir iddiamız olamaz. Gazetecilik görevimizi yerine getiriyoruz habercilik yapmaya çalışıyoruz.
ÜZMEZ:İhbarda bulunuyorum. Suç duyurusunda bulunuyorum. Yarın bir savcı yakanıza yapışırsa size kimse arka çıkmayacaktır.Göreceksiniz suç işleyeceksniz bir de sesinizi ayarlayın. Siz savcı değilsiniz.
Ben sizin hiçbir şeyinize inanmıyorum. Tamamen yalan üzerine bina ediyorsunuz, doğruyu dinlemeye de sabrınız yok.
SPİKER:Lütfen olayı kişisel bir tartışmaya dönüştürmeyelim. Siz bizim sorularımızı yanıtlamak için yayına çıkmadınız mı? Efendim biz hiçbir şey söymlemiyoruz ki savcının hazırladığı iddianame hakkında konuşuyoruz
SPİKER:İfadeler hakkında konuşamazsınız, dava hakkında konuşamazsınız.
ÜZMEZ:Bugün bir şey söyledim. Sayın Reisi Cumhur yasal haklarına dayanarak beni affetse ben kabul etmem. Afla çıkmam benim için güya kanun değiştiriyormuş iktidar. Böyle bir kanun değişikliğiyle ben yine çıkmam. Çünkü ben suçsuzum ben beraat edeceğim. Ben Türkiye de hakimler olduğuna inanıyorum Türkiye nin yargısı var savcısı var polisi var bilmem nesi var siz kimsiniz de bir gazete titri ile ortaya çıkmışsınız. Ortada konuşup duruyorsuz kendinizde hak buluyorsunuz. Suç işliyorsunuz, Sizi ikrar edilyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Sizi uyarıyorum
Biz allahtan başka kimseden korkmayız korku hissinin de ne olduğunu ben çocukluğumdan beri bilirim. Ona göre bana bu şekilde muamele edemezsiniz. Eğer yüreğiniz varsa bir televizyonda açık oturuma çıkarım konuşalım sizin gibilerin çoklarını yere serdim ben.
SPİKER:Hüseyin bey, Biz sizinle açık açık konuşmaya çalışıyoruz. Biz size sorduğumuz soruya cevap almaya çalışıyoruz. Benim size tek sorduğum soru ilk sorum olayı sizin ağzınızdan dinlemek istediğimizdi. Lütfen birde biz bize olayı anlatabilirmisiniz dedim.
ÜZMEZ;Ben o ifadeleri mahkemede verdim mahkemede onu doğru bulduğu için beni tahliye etti. Ben ne zaman ki mahkum olursam eğer bu suçttan beraat etmez isem o zaman gelin, ozaman konuşalım dedim.Beratimi istemiyrum dedim.Avukatınız varsa gönderin dosyaya baksın.
SPİKER: Sizin küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemiştiniz. Sizin ifadelerinizde bunlar yeralıyordu. Bunlar doğru mu Eğer doğru ise 14 yaşındaki kızla siz neden evlenmek istediniz ?
ÜZMEZ: Bak burda da işi saptırıyorsunuz. Eğer bir kız reşit olmuşsa bizim inançlarımıza göre o kız evlenebilir söylediğim budur Allahın emri de budur. Biz tabiki İran da değiliz Arabistan da da değiliz. Türkiye Cumhuriyetindeyiz
T.C vatandaşı olarak ta iftihar ediyoruz
SPİKER:14 yaşındaki bir kızın kendi isteğiyle evlenmesi söz konusu değil. Tabii ki TC yasalarına göre bunu karıştırmayalım
ÜZMEZ;Efendim tekrar ediyorum. Ben sağırım ama siz benden de sağırsınız. Ben diyorum ki bizim inançlarımıza göre akılbali olan regl olan bir kız artık reşittir. İnancımıza göre bölyledir. Biz Türkiye Cumhuriyetindeyiz.
Eeğe demokrasiyse bu benim inanmadığım demokrasiyse demokrasi bu değil. Bu birtakım azınlığın çoğunluğa tahakkümü oluyor. olamaz bu
SPİKER:Olamayan nedir efendim
ÜZMEZ Olamaz dediğim şudur. Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez zaten dremokrasinin en büyük tenkitlerinden birisidir bu. Demokrasi çoğunluğun diktatöryasıdır derler. Biz de tam tersi oluyor.
SPİKER:14 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesine hukukumuzun izin vermiyor.
ÜZMEZ:Evet biz de ona riayet ediyoruz
SPİKER:Siz 76 yaşındasınız ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmek istiyorsunuz bu sizce doğrumudur?
ÜZMEZ:Ben inançlarıma göre konuşurum.Ben inancıma bakarım. Bana göre bir tek hakikat vardır Allahın kitabı resullah ın sünneti gerisi fasa fiso yalan ayaklarımın altında.
SPİKER:Yani siz T.C yasalarını tanımıyormusunuz?
ÜZMEZ:Tanıyorum elbette tanıyorum. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyorum.Ama Türkiye Cumuriyeti benim inaçlarıma müdahale edemez. Laiklik bu değildir.Biz laikliğe de karşı değiliz.
Biz sadece laikliğin Türkiye deki uygulamasına karşıyız. Türkiye de laiklik dinsizlik şeklinde uygulanmıştır. İşte bu mesele bu kadar basit.Siz kiminle konuştuğunuzun farkında değilsiniz.
Tabii inancıma göre evlenebilirim. Ama evlenmedim işte evlenmiyorum ne diyorsunuz. illa beni yatağa koymak mı istiyorsunuz? Benim sağdıçım mı olacaksınız?
SPİKER;Olurmu Sayın Üzmez
ÜZMEZ:Olmazsa öyle konuşma. Öyleyse evlenseydim evlenirdim kimse seni şikayet etmezdi.
SPİKER:Siz küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemediniz mi?
ÜZMEZ;Hayır efendim. Hayır inancımıza göre evlenilebilir. Çünkü reşit dedim. O kadar yapmadık Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Kanunları çiğnemeye niyetimiz yok. Ben sizi davet ediyorum sizin krallarınızı da davet ediyorum gelin bir tv de tartışalım
SPİKER:Efendim zaten şu anda bir televizyonda canlı yayında tartışıyoruz.
ÜZMEZ;Sizinle tartışmam. Sizinle tartıştım. Sizin şeyinizi tarttım Biliyorum sizde bir kere hitabet nezaketi bile yok. Siz nasıl konuştuğunuzun farkında değilsiniz. Benim karşımda savcı gibi hakim gibi konuşuyorsunuz. Buna sizin hakkınız yok.Yarın namuslu vazifesini bilen hepsi namusludur o namuslu insanlardan birsavcı kulağınıza yapışırsa kimse sizi kurtaramaz sizi ne televizyonunuz ne de bu kafanız kurtarır, ikaz ediyorum sizi ve suç duyurusunda bulunuyorum
SPİKER :6 aydır neden cezaevindesiniz?
ÜZMEZ;Bunu avukatım söylesin. Ama ben şunu söyleyeyim.Bugün 6 ay cezaevinde bulunmak mesele değildir. Asıl mesele cezaevine girmemekdir. Oraya girmek mutlaka şerefsizlik demek değildir. Bazı yanlış uygulamalar vardır.Bu ülkeye hizmet etmiş insanların şerefini sırtlarında taşımış insanların cezaevinde yatmasını siz uygun buluyormusunuz ben uygun bulmuyorum.
SPİKER:Cezaevinden çıktığınız anda nefsime kırgınım dediniz neden?
ÜZMEZ:Öyle birşey dediğimi hatırlamıyorum ama nefsimle iftihar etmiyorum. Nefis insanı kötülüğe sürükleyen yaratılıştır insanın içinde kötülüğü gösteren bir meyildir. Omeyilden hepimiz şikayetçiyiz. Allah bizi nefsimizin esaretinden kurtarsın. Nedir yani nefsinden şikayet etmekte mi yasak.
Hüseyin Üzmez, Müslüm Gündüz ile ortaya çıkan görüntüleriyle ilgili olarakta "Müslüm benim dostum Müslüm dünyanın en dürüst insanıdır en namuslu insanıdır siz ne zannediyorsunuz "dedi
Spikerin "Günah benim kime ne sözünden ne anlamamız gerekiyor buna bir açıklık getirebilirmisiniz" sorusuna ise
" Onu sizin bana sormamanız lazım. Sizin bu konuda bilgisiz olduğunuz ortaya çıkıyor . Ben hukukçuyum. Hukuk fakültesini de birincilikle bitirdim. Biraz dikkatli konuşun benimle. Yani nedemek günah benim kime ne. Ben günah işleyeceğim günah tabiki benim olacak" diye konuştu.
Üzmez daha sonra stüdyoya telefonla bağlanan ilahiyatçı Arif Aslan dan özür diledi. Bu arada söze karışan spiker nazlı Tolga' ya " gazeteci mazeteci dinlemiyorum,programın bayından beri konuşuyorsunuz. Ben vaktiyle gazeteci vurmuş adamım." dedi
Üzmez, Spiker Nazlı Tolga' nın gazeteci Ahmet Emin Yalman' ı vurdum dediniz bu sözlerinizden gazeteci vurmakla övündüğünüzü anladım. Bnunla övünüyormusunuz sözlerine " Allahtan korkun yahu hayatımın yarısı gitti o yüzden.Gazeteci vurdum kaderi ilahiye bakın ki bende gazeteci oldum" dedi
ÜZMEZ'DEN ŞOK SÖZLER...
Hüseyin Üzmez programda spiker ile söz düellosuna girişti. İşte Üzmez'in şok cümleleri:
-Sen beni sorgulayamazsın. Ne hakimsin ne savcı
-Sen yalan söylüyorsun
-Ben senin gibi kimleri yere serdim
-Ben gazeteci vurmuş adamım
-Siz biraz bilgisiz gözüküyorsunuz
-Biz müslümanları birbirimize düşüremeyeceksiniz
-Sizin ne olduğunuzu gayet iyi anladık
CHP Lideri Baykal, Başbakan Erdoğan’a 1 Mayıs’ta yaşananları anımsatarak, "Meşru eylem hakkını kullanmak isteyenleri kovalayacaksın, sokaktaki kızlarımızı döveceksin, ’Devlet otoritesini sağlıyoruz’ diyeceksin. Ama Diyarbakır’da kedi gibisin" dedi. Baykal yaşananların ’ayaklanma provası’ olduğunu söyledi.
Demokratik talebe zorba
1 Mayıs’ta meşru eylem hakkını kullanmak isteyenleri odalarına kadar kovalayacaksın, sokaktaki kızlarımızı döveceksin, gaz bombalarını atacaksın ve ’Devlet otoritesini sağlıyoruz’ diyeceksin. Devletin otoritesini Diyarbakır’da neden sağlamıyorsun? Sivil toplumsal kuruluşların demokratik talepleri karşısında her türlü zorbalığı yapacaksın, sonra Diyarbakır’da kedi olacaksın.
Ayaklanma provası
Ortaya çıkan manzara çok acı. Ülkenin Başbakanı bir kente gidiyor. Sokaklar bomboş, çöpler yığılmış, bütün esnaf kepenk kapatmış, bir tek dükkán açık değil. Bu manzara, giderek etkinleşen bir terör yapılanmasının, uygun gördüğü anda karar alarak ortaya koyduğu manzaradır. Dün yaşadığımız olay, Türkiye’de bir ayaklanma provasıdır.
Hırsızlar fener kullanır
Deniz Feneri davasında Başbakan dut yemiş bülbül gibi. Her konuda aslan gibi kükrüyorsun, ama burada süt dökmüş kedi gibi oluyorsun. Peki, dünyanın hangi ülkesinde kalpazanlıktan hakkında dosyası olan bir kişi Başbakan’dır? Fıkralar anlatılmaya başlandı. ’Küçük hırsızlar el feneri, büyük hırsızlar deniz feneri kullanır" diye. Biri buna katkı yapmış, ’Ama, mutlaka ampul lazım’ diyor. Yolsuzluk ampulsüz olmaz.
BAŞKALARININ HAKLARINI İHLAL
Anayasa Mahkemesinin, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararında, "Düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır'' denildi.
BASKI ARACINA DÖNÜŞME OLASILIĞI
''Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde veya laboratuvar ortamlarında, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır''
''Dava dilekçesinde belirtilen hususların dışında, Meclis görüşmelerinde, dava konusu kuralların, üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim haklarını kullanamayan öğrencilerin sorunlarını çözme olasılığını barındırsa bile, toplumdaki kaygıların giderilmediği ve güvence taleplerine sessiz kalındığı, demokratik uzlaşma yolları dışlanarak meydan okumanın veya dayatmanın yöntem olarak benimsendiği gerekçeleriyle eleştirildiği tutanaklardan anlaşılmaktadır''
"Kıbrıs sorununun müzakereler yoluyla çözümü, Kuzey Kıbrıs'taki Türk işgaline son verecektir"
Pamukkale, kaynak sularının kirecinden oluşmuş bir tepedir. Türkiye'nin en tanınmış doğa harikasıdır; ve Denizli'dedir. Pamukkale 2700 metre uzunluğunda ve yüksekliği 160 metredir. Parlak beyaz rengiyle Pamukkale'yi 20 km uzaklıktan görmek mümkündür.Ayrıca Pamukkalede Antik Havuz, Antik Tiyatro, Arkeoloji Müzesi gezilmesi gereken yerlerdendir. Tepesinde antik Roma'dan kalma Hierapolis adlı kutsal antik şehir bulunur. 5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir thermal merkez olan Karahayıt vardır. Burada da beş ve dört yıldızlı oteller thermal turizm ve kaplıca hizmeti vermektedir.Kaynak : Vikipedi
Yazının devamında gözden kaçan ayrıntılar da var. Okumanızı tavsiye ediyorum... Yazıya ulaşmak için...Düzen budur!
"Büyük iktidar" ile "Büyük medya" arasında (nihayet) açıkta patlayan "kavga" ibretlik.
Ülke yönetimine hâkim olan ile halkın "haber, bilgi alma hakkı"na büyük ölçüde hâkim olabilen arasındaki patlama, hepimizin beyninde ve hayatında patlamış bir boru!
Ben bu ülkeyi pazarlamakla mükellefim
CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin yaptığı yazılı açıklamayla ‘açıkça rüşveti itiraf ettiğini’ savunarak, ‘Meclis’in onurunu korumak için milletvekilliğinden istifa etmelidir’ dedi
Kılıçdaroğlu, hafta başında Silivri Savcılığı’nın da soruşturma dosyasında yer alan bir belgeyi basına dağıtarak, Dişli’nin Silivri’deki 19 dönümlük arsanın imar sorununu çözmek için 1 milyon dolar karşılığında devreye girdiğini, söz konusu belgenin de bunu gösteren protokol olduğunu öne sürdü.
CHP’den yeni sorular
Dişli’nin para karşılığı işini takip ettiğini öne sürdüğü Akademi Ofset A.Ş. ile beş yıldır ilişkisinin olmadığını söylediğini anımsatarak, “Ortağı olmadığınız şirket lehine hangi gerekçe ile 1 milyon doları bloke ettiniz?” diye soran Kılıçdaroğlu, şu saptamalarda bulundu:
- 1 milyon doları yurt dışında kazandıysanız, hangi ülkeden, hangi banka aracılığı ile getirdiniz?
- Hiçbir hukukçu bu protokolün 1 milyon doların güvencesi olduğunu söyleyemez. Protokolde ne teminat, ne bloke sözleri geçiyor. Madem güvence arıyorsunuz, o zaman protokolü niçin noterden yapmadınız?
- Protokol yapılan kişi, Bakan Mehmet Ali Şahin’in yeğeni aracılığı ile kamu bankasından kredi bulması için rüşvet teklif edilen kişidir. Bu olay Şahin’in şikayeti ile yargıya da intikal etmiştir.
- Silivri ilçesindeki parsellerle ilginizin olmadığını söylüyorsunuz. Oysa en azından Ağustos 2006’dan beri bu olaydan haberdarsınız. Çünkü, imzanız olan protokol ‘Silivri ilçesindeki parseller’ diye başlıyor.
- İlgi ve bilginizin olmadığı bir konuyu yapmanın akla uygun olmadığını belirtiyorsunuz. Ortaklıktan ayrılalı üç yıl geçmesine karşın, 2006’da böyle bir protokol imzalamanız mı, 3 trilyonluk arsanın 48 saat içinde 17 trilyona çıkması mı, konut alanının bir anda ticari alana dönüşmesi mi akla uygun?
- 11 trilyonluk bir rant rüşvetsiz olamaz. İmzanız olan metinde imar değişikliği sonrasında 8 milyon 600 bin dolarlık bir satıştan söz ediyorsunuz. Bu durum tezgahın daha önceden kurulduğu anlamına gelmez mi?”
Kılıçdaroğlu, “İstanbul’u hortumcular başkenti haline getirdiğini” öne sürdüğü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a, “48 saat içinde 11 trilyonluk bir rantı gözü doymaz bir grup işadamına ikram etmeyi İstanbul’a hizmet olarak mı düşünüyorsunuz? Bu olağanüstü ranttan size veya belediyenize bir pay düştü mü?” diye sordu.
‘Erdoğan niye susuyor?’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iddialar karşısında suskun kalmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, “Dişli sıradan bir vekil olmanın ötesinde sizin yardımcınız. Bu konuda suskunluğu korumak suça ortak olmak demektir. Açıklama bekliyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu, Dişli’nin Sakarya’da Hazine arazisine kaçak fabrika kurmasıyla ilgili olarak, “Dişli Sakarya’da da yine dişlerini gösterdi. Dişli, rantın ortasında olan kişidir. AKP sesini çıkarmıyorsa, bundan AKP de besleniyor demektir” dedi.
Muhalefet, “Atatürk devrimleri travma yarattı” sözlerinin ardından kendisini eleştirenlere “Devrim Kanunları’nı okudularsa eşek gibi anırırım” diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, tartışmayı, “Meclis Kütüphanesi’nden Devrim Kanunları alınıp okunmaya başlandı. Birçok eşeği eşeklikten kurtardım” sözleriyle devam ettirmesine sert tepki gösterdi. CHP yöneticileri, “sokak ağzının bir siyasetçiye yakışmadığını” dile getirirken, MHP’liler, Fırat’a “güneşte fazla kalma” tavsiyesinde bulundu.
GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927
Herkesin vatansever olduğunu, bazı kişilerin "vatanı en çok biz seviyoruz" deme hakkına sahip olmadığını anlatan Eroğlu, "Ben de diyorum ki, en çok biz seviyoruz. Sevmekte de yarışalım" dedi.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kim bilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
Attila İlhan
Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde, köylü kadınların dokuduğu çeşitli motif ve ebatlardaki kilimler, başta ABD başta olmak üzere Japonya ve Fransa’ya ihraç ediliyor. Sarıgöl’e bağlı Şeyhdavutlar, Güneydamları, Yeniköy, Kahramanlar, Ziyanlar ve Afşar köylerinde kadınlar, aile bütçelerine katkıda bulunmak için kilim dokuyor. Neredeyse her evde bir kilim dokuma tezgâhının bulunduğu köylerde kadınlar, malzemelerinin verilmesi halinde 115x170 santimetre boyutlarındaki bir kilimi 30 ile 50 YTL’ye bir haftada, 90x300 santimetre boyutlarındaki bir kilimi ise 25 günde 300 YTL karşılığında dokuyor. Köylü kadınların dokuduğu bu kilimler, başta ABD olmak üzere Japonya ve Fransa’ya ihraç ediliyor. Milliyet
http://anonymouse.org/anonwww.html
4.2.2.1
4.2.2.2