30 Kasım 2007

E-Devlet Sistemleri ve Güvenlik

NTVMSNBC' de rastladığım bir haberde ülkelerin tüm altyapılarını bilgisayar tabanlı sistemlere taşıdıkları ve bu aşamalarda düzenli olarak güvenlik testleri ve güncelleştirmeleri yaptıklarından bahsediyordu. Türkiye' de bu altyapının kurulması sırasında ne tür güvenlik çalışmaları yapıldığı konusunu biraz araştırmaya çalıştığınızda ise güvenlik ayrıntısına pek değinilmediğini görüyorsunuz.

Örneğin bu adreste bulacağınız dökümanda organizasyonel yapılanmadan, yapılan görev dağılımından ve proje adımlarından bahsediyor. Ancak güvenlik konusunda sadece kullanılacak birkaç programın adı verilmiş. Bunların ne derece sağlıklı kullanılabileceği de şüpheli olmakla birlikte özellikle devlet kurumlarının bilgi işlem departmanlarına daha önce bilişim konularında servisler vermiş biri olarak da ayrıca endişeli olduğumu belirtmek isterim zira bu insanlar henüz kendi sistemlerini ataklardan, virüs ve spy' lardan korumayı başaramıyorlar. Yani sistemlere yatırım yapılıyor güzel ama ya kullanıcılar ?

Bazı noktalarda çok kritik sayılabilecek verileri geniş alan ağlar üzerinde dolaştırırken siz sisteminizi iyi koruyabilirsiniz ama ya uç noktalarda kalan kullanıcıların sistemleri ne olacak ? Bununla ilgili ne tür önlemler alınıyor ?

Örneğin Mernis (Merkezi Nüfus İdare Sistemi) projesinde muhtarlıklar ve birçok dairenin erişimlerinin olduğu söyleniyor. Ben de yine aynı noktada takılıyorum; son kullanıcılarda güvenlik sorunu...

Bütün ülkeler geniş çaplı güvenlik kontrolleri yaparken biz bu konudan bahsetmiyoruz bile... Biraz daha araştırma yapıp ondan sonra bu yazımı güncelleyeceğim, belki kaçırdığım noktalar vardır... Umarım...

24 Kasım 2007

FilesTube - Download Everything


"Herşeyi indirin" gibi iddialı bir sloganla giriş yapan servis, aradığınız birçok formatta dosyayı bulabilmeniz için bir arama servisi sunuyor.

Arama sonrasında gelen listede indirme için kullanacağınız linkle birlikte dosyanın temel niteliklerini de görebiliyorsunuz. Boyutu da belirtiliyor.Arama öncesinde türü de belirleme şansınız var. Listelemede belirleyebilieceğiniz özel türler şunlar :
  • avi
  • mp3
  • mpeg
  • mpg
  • rar
  • wma
  • wmv
  • zip
Arama sonuçlarını başarılı bulduğumu da belirtmek isterim... Sık Kullanılanlara ekledim bile...

21 Kasım 2007

XGeNeRaTiOn

Geçenlerde çok uzun zamandır görmediğim bir çocukluk arkadaşımla görüşme şansım oldu. Uzun uzun konuştuk, hasret giderdik. Keyifli bir akşam oldu. Konuşma sırasında sürekli dönemimiz gençliğinin sıkıntılarından payımıza düşenleri tartıştık. Sonrasında aklıma yıllar önce yazdığım bu yazı geldi... Sanırım 2001' di... Şimdi ise bir benzerini ya da devamını yazamayacak kadar yabancılaştırıldık hayata...

"XGeNeRaTiOn"

Öyle bir dönem yaratıldıki tüm dünyada, bu zaman diliminde doğan her çocuk sanki diğerleriyle aynı kalıptan çıkmış gibi oldu. Sistemler, yaratmaya çalıştıkları yeni uysal nesil için bir sürü deneme yaptılar. Kobay olarak seçtikleri insanlar üzerinde farklı deneyler gerçekleştirdiler. Kurbanların beyinlerine farklı zehirler verip, tepkileri ölçtüler. Her seferinde dozu artırarak, tedavisini düşünmeksizin, sadece hastalığı yaratmak için uğraştılar. Binlerce farklı yol denediler.Siyasal çatışmalarla insanları birbirine soktular. Ortalık iyice karışınca iç savaşlar başlattılar. Boyutlarını değiştirip, ülkeler arası savaşları denediler. Eroini, kokaini, envai çeşit uyuşturucuyu koydular önümüze... Müziği bile uyuşturucu haline getirmeyi başardılar. İnsanları onlara ve planlarına göre yanlış olan herşeyden uzak tutabilmek, dikkatleri başka tarafa çekmek için sanatı kullandılar. Kitapları yaktılar, şarkıları, siirleri, filmleri yasakladılar ve kendi seçtiklerini, kendi yaptıklarını sundular. Tapılacak bir sürü put koydular önümüze... Kafamız karışmasın diye tüm detaylardan hep uzak tuttular bizi; o kadar ki çok şeyden haberimiz olmadı. Bizim için gerçek olan çok az şey vardı: Futbol vardı ve hayatımızın amacıydı. "Pop" kültürü vardı ve çok şey zahmetsizce tüketilebiliyor, kısa süreli yoğun mutluluklar (!) yaşanabiliyordu. Elimizdekilerin bittiğini anlamamıza fırsat kalmadan yenisi konuyordu önümüze zaten. Bize hemen her anlamda yabancı olsada bütün dünyayının onurunu, gururunu ve geleceğini defalarca kötü adamlardan kurtaran kahramanlar yarattılar bize. Herbiri özünde birşeyleri temsil eden kahramanlar. Onlarla gurur duyduk. Uzun sözün kısası oyalanacak çok seçenek vardı.

Ne kadar gariptir ki size bir mesaj vermek amacıyla yazmaya başladığım bu yazının bile sonunu getirmeye çalışırken sıkılacak kadar tembel bir neslin üyesiyim bende... İzlenen yol o kadar iyi hesaplanıp, başarılı uygulanmış ki, başkaldırmaya kalktığınız anda, bilinçaltından birşeyler vücuda yorgunluk ve bezginlik, ve hatta korkaklık sinyalleri yollamaya başlıyor. Çoğunca başkalarının müdahelesine bile gerek kalmıyor.



Geçmişinizden kalan bütün hatalarınızı yüklediğiniz bu neslin, sizin için ne yapmasını beklediğinizi bir anlayabilsem... Size sonsuz hürmet göstermemizi mi bekliyorsunuz ? Ya da binlerce teşekkür mü ? "Bize hayatı armağan ettiniz..." dememizi mi ?

Sizler bizden geleceği, sevgiyi, umutları, güzellikleri alıp, karanlığı, nefreti, yılgınlığı, çaresizliği verdiniz. Yüreğimizde pasta mumu kadar bir ışık parçası saklamayı başardık; onunla yaşıyoruz... Nefesiniz yetmez onu söndürmeye.

Sizin kurallarınız, susmayı, her söylenene boyun eğmeyi ve elimizdekilerle yetinmeyi emrediyordu. Biz dinlemedik... Bazıları yenildi, ama biz direndik. Kendimize bir gelecek hazırlamaya çalıştık. Değerlerimizi korumaya çalıştık. İnançlarımızı, amaçlarımızı, hayallerimizi yaşatmaya çalıştık. Çok engel koydunuz yolumuza ama bizi durduramazsınız...

20 Kasım 2007

Slayer - Angel of Death

Güzel bir cover çalışması olmuş... çok eğlenceli... Slayer - Angel of Death, Sims 2 cover' ı...

19 Kasım 2007

Kalite

Genelde işletmelerde ürün ya da hizmetlerin iyileştirilmesi çabası ve uygulanan süreçler, öncelikli olarak satışların, dolayısıyla gelirin artırılması hedeflenerek sürdürülmekte.

Özellikle küçük ölçekli işletmelerde maliyetleri de kabul edilebilir seviyede tutabilmek adına, tasarruf tedbirleri belirlenir, iyileştirme süreçlerinde hedeflenen nokta kar marjını olabildiğince yükseltmek olur. Bu noktada bazen atlanan bir konu var ki aslında asıl kar ve müşteri sadakati sağlayan da bu; kalite...

Öncelikle kalite nedir sorusuna bir cevap bulmak lazım. TSE, ISO 9000 açıklamalarında kalitenin tanımını şu şekilde vermiş;

“Kalite, bir ürün veya hizmetin belirlenen veya olabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine dayanan özelliklerinin toplamıdır.”

Tanımı genişletmek gerekirse kalite, fikir ve tasarım aşamasında başlar, üretim, satış ve sonrası hizmetlerde devam eder. Tüm aşamalarda bir amaç belirlenmeli, sistemin kurulması ve işletilmesi sırasında yönetimin ve kontrolün tüm noktalarında hedeflenen bir kalite standartı olması gerekmektedir.

Yani ürün ya da hizmetin ihtiyaç duyulduğu her zaman ve noktada kendisinden bekleneni sağlayacağını garanti etmeniz beklenir.

Bir ürün ya da hizmeti sadece satmış olmak ve bir şekilde kazanca çevirmek fikri uzun vadeli getiri sağlamayacağı gibi, sonrasında sıkıntılara da sebep olabilir.

Aksine kalite odaklı bir yaklaşımla bir sistemin belirlenmesi, pazarda söz sahibi olmayı da sağlayacağı gibi, işletmeden sağladığı ürün ve hizmetin kalite tutarlılığına emin olacak bir müşterinin sadakatini de garantileyecektir. Bazı markaların ürünleri konusundaki kafanızdaki sabitleşmiş fikirleri düşünerek buna örnek bulabilirsiniz.

Bir sistem oluşturulması gündeme geldiğinde ise, işin tüm aşamalarında süreçlerin net olarak tanımlanması, dökümante edilmesi, tüm çalışanların anlayacağı ve uygulayabileceği bir şekle getirilmesi gerekir. Bu da Kalite Yönetimi’ dir.

Bu yazıda “Kalite” kelimesi ile ne anladığımdan ve kalite ile ilgili gerekçelerden bahsetmeye çalıştım. Bir sonraki konuda ise, kaliteyi sağlamak için kurulması gerektiğini düşündüğüm sistemin tanımlarını, adımlarını, başlangıç ve gelişme süreçlerini incelemeye çalışacağım.

Mahmut Sadi Irmak

"Mahmut Sadi Irmak Anlatıyor" başlıklı bir yazıya rastladım ve daha önce de okuduğum ama zayıf hafızama kurban giden bir anektodu tazelemiş oldum. Adını vermekten kaçınmış bir arkadaşın çalışması olan "Mental Masturbasyon" isimli bir blogu Blograzzi' den buldum ve tarzı sayesinde içeriğini ziyaretçiye okutmaktaki başarından dolayı sizi de haberdar etmek istedim.

Konunun çok da dışına çıkmadan başlıkta verdiğim içeriğe yönlendirmek istiyorum sizi... Atatürk' ün dehası ve liderlik vasfına bir örnek daha...

12 Kasım 2007

Sitenizi ve Blogunuzu Ekleyin


HerTürlü.Net' in Forum bölümünde yer alan Web Siteleri ve Bloglar için tanıtım yapabileceğiniz bir bölüm var.

İstediğiniz şekilde, isterseniz görsel materyallerle de destekleyerek sitenizi ya da blogunuzu ücretsiz tanıtabilirsiniz...


Web Siteleri ve Blog Tanıtımı

Çankaya Değişiyor


Çankaya Köşkü' nde bir süredir basına yansıyan değişimler var. Son ve en çok göze batanı da Suudi Arabistan kralının ziyaretinde altüst olan protokol kuralları oldu.

Cumhurbaşkanı, havaalanında karşılamaya katıldı, kralı otelinde ziyaret etmek için ayağına kadar gitti, hatta daha da ileri gidilip sanki Türkiye için birşey yapmış gibi, krala "Devlet Şeref Madalyası" verildi. Gerekçe olarak da kralın Cumhurbaşkanı ve Başbakana verdiği madalyalara karşılık olarak bu madalyanın verildiği gösterildi. Madem bu madalyadan edinmek bu kadar kolay, ben de istiyorum o zaman... Yıllardır bu ülkeye farklı şekillerde hizmet ettim, kraldan daha çok faydam dokunmuştur eminim...

Gelen yabancı liderlerle cumhurbaşkanı arasında gerçekleşen görüşmeler ile imzalanan anlaşmalar Çankaya Köşkü'nde yapılır, cumhurbaşkanları hiçbir gerekçeyle konuk liderin oteline gitmezdi, ama eğer gidilmeseydi hazrete zahmet olacaktı, yazık değilmi koca krala ? Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı' da kimmiş bir kralın karşısında değilmi ?

Ayrıca Kazakistan ve Suriye cumhurbaşkanlarını karşılamak için havaalanına gitmeyen Cumhurbaşkanı için Suudi kralın ayrı bir yeri var demekki...

Askeri törenlerde ve karşılamalarda değişen protokoller, resepsiyonlarda smokin yerine takım elbise - kravat kullanılması gibi gereksiz değişiklikler bunun yanında masum bile kalır.

Hele bir de milyonlarca Ytl masrafla köşkün dekorasyonuna harcama yapılması konusu varki, gerekçesi çok daha enteresan; "14 yıldır köşke çivi bile çakılmamış...". Sonuç ? Bu neyi ispatlar ? Demek ki gerek duyulmamış... Anlaşılan o ki, Çankaya köşkü, sizin lüks alışkanlıklarınıza cevap verememiş...

O kadar insan sokaklara döküldü, olmaz dendi, bağırdık çağırdık ama sesimizi duyuramamışız demekki... Bir de başbakanımız tarafından kukla ilan edildik... Yazık... Bakalım daha neler göreceğiz...

10 Kasım 2007

Editorya


Blograzzi' nin bence en keyifli aktivitesi olan "keşfet" butonu ile rastgele dolaşırken rastladığım ve içeriğini takip edebilmek için favorilerime eklediğim Editorya, sağolsun benden de bahsetmiş sitesinde. Bu da profilinde verdiği taahhüde ne kadar sadık olduğunu ve işini ciddiye aldığını gösteriyor.

Blogundaki yüksek miktardaki tanıtım yazıları da sistemli çalışmasına örnek oluyor. Bazı bloglara içeriğinin özgünlüğü ve tasarım kalitesine dayanarak puanlar da vermiş.

Kendisine teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum...

Bu arada site görüntüsü verme fikrini de kullanacağım bundan sonra, haberin olsun ;)

9 Kasım 2007

Mecliste Görev Anlayışı

Daha bir hafta önce bir yazı daha yazıp, mecliste terbiye ve tahammül sınırlarının ne kadar dar olduğundan dem vurmuştum. Yine aynı şeyler oluyor, hatta bir de oturumda olduğu sanılıpda aslında olmayan vekillerimiz var. İşte bu da vekillerimizin sorumluluk bilincini ve ahlaki değerlerini ortaya koyuyor. Maaş zamanlarında hepsi oralarda oluyordur ama, eminim...

Aşağıdaki diyaloglara lütfen dikkat edin. Nerede olduğunun farkında olmayan bir grup insanın sanki okey masasında taş çalınmış da onun kavgasını yapıyorlarmış gibi diyaloglarını göreceksiniz... Lütfen kimlere oy verdiğimize dikkat edelim...

Kaynak : Milliyet

TBMM'de, "Dingo'nun ahırı" ve "Kim lan bana 'terbiyesiz' diyen" tartışması

TBMM Genel Kurulu’nda gece geç saatlere kadar süren Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısının görüşülmesi sırasında ilginç diyalog ve tartışmalar yaşandı. CHP Sinop Milletvekili Engin Altay kendisine AKP sıralarından sürekli laf atılmasına sinirlenip "Dingonun ahırı mı burası?" deyince iktidar milletvekillerinden tepki aldı.

TBMM’de geç saatlere sarkan görüşmelerde söz alan Engin Altay, dünyada nükleer santrallerden vazgeçilirken Türkiye’de nükleer santral kurulmasını sağlayanların vicdanen rahat edemeyeceklerini savundu. AKP Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya, "Bize hakaret etme" diye karşılık verdi. CHP’li Altay ile AKP’lilerin atışması böyle başladı. Sinop’a nükleer santral kurulacağı söylentilerini anımsatan Altay, "Benle birlikte geçen dönem Sinop’ta milletvekilliği yapan iktidar partisinin iki çok değerli milletvekili, direkt, yani hiçbir şey yapmadan bir ön kabulle bu tasarıya büyük, müthiş destek verdiler. Ama, şimdi onlar yok, yerlerine çok daha değerli arkadaşlarımız var şüphesiz en az onlar kadar değerli. Bu arkadaşlarımız da buna ’kabul’ diyecek, ama inanın ki bu bir siyasi gelecek garantisi olmayacaktır. Bunun altını çizmek istiyorum" dedi.

Tartışma ham tutanaklara göre şöyle devam etti:

"HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep-AKP) - Polemik yapmayın!
ENGİN ALPAY (Devamla) - Ne diyorsun sen?
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep-AKP) - Bizim nasıl seçileceğimiz seni ilgilendirmez!
ENGİN ALPAY (Devamla) - Otur yerine, konuşma! Gel buradan konuş! Sen bu kürsünün ne olup olmadığını öğren önce. Zamanımı çalma lütfen. Allah Allah!
Hükümetin Avrupa’nın Amerika’nın boşta gezen işsiz kalmış nükleer fizikçilerine atom mühendislerine iş bulmayı bir tarafa bırakıp kendi mühendisine iş bulmasını isteyen CHP’li Altay’a laf atılmaya devam edilince şu tartışma cereyan etti:
"ENGİN ALTAY (Devamla) - Hatibe müdahale etmek İç Tüzük’e aykırıdır.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - O kürsüde millete izahat veriyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şu İç Tüzük’ü bir oku da öyle konuş ya! Üç aydır mebussun, İç Tüzük’ü oku da buraya gel konuş!
BAŞKAN - Sayın milletvekili?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Sen dört yıllık olmuşsun da ne olmuş?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Oturduğun yerden hatibe laf atılmaz! Laf atacaksa bak orada Grup Başkan Vekiliniz var, hem de 5 tane!
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakika müsaade eder misiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Çıkarlar, cevap verirler.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - 2 bin kişiye istihdam yaratılmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne diyorsun?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - 2 bin kişiye istihdam yaratılmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Kim diyor onu sana, kim diyor 2 bin kişi diye?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Devlet İstatistik Enstitüsü diyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekili?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gelsin bana söylesin onu!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Yalan yanlış konuşuyorsun!
BAŞKAN - Sayın milletvekili laf atmanıza gerek yok, biraz sonra grup adına?
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Dingo’nun ahırı mı burası? (AK Parti sıralarından gürültüler).
BAŞKAN - Lütfen? Lütfen? " CHP’li Altay’ın sözleri üzerine AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz "Terbiyesiz" diye bağırdı. Tartışma şöyle devam etti:
"ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Kim lan bana ’terbiyesiz’ diyen!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya-AKP) - Benim.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Gel buraya! Sensin terbiyesiz!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olur musunuz. Gecenin bu saati...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Sayın Başkan ’terbiyesiz’ sözünü geri alsın.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Sözünü geri alsın.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - ’Dingo’nun ahırı’ lafını geri alsın.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - ’Dingo’nun ahırı’ demedim ben. ’Burayı Dingo’nun ahırına çevirme.’ dedim sana ben.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Meclise ’Dingo’nun ahırı’ diyemezsin!
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - İkisi çok ayrı şey.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Türkiye Büyük Millet Meclisine ’Dingo’nun ahırı’ diyemezsin!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri?
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Dingo’nun ahırına çevirmeye kalkan sensin burayı! Ama ’çeviremeyeceksin’ dedim ben sana?"

"İSMET PAŞA’NIN EVLATLARIYIZ?", "BURA MİLLİ İRADENİN YERİ"

Bu arada tartışmadan sonra kürsüye gelen AKP Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ önceki konuşmacılardan CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, "Cumhurbaşkanlığı makamından inerek muhalefette kalmayı içine sindirebilmiş İsmet Paşa’nın evlatlarıyız. Ancak, gelinen noktada böyle bir anlayış, baskı, psikolojik baskı yaratmaya yönelik bir anlayış, halkın AKP’yi seçmesinde ne kadar hata yaptığının somut göstergesidir" sözlerini alıntılayıp, "Çok önemli bir ifade; bu kürsüden söylendi. Bu ifade millete hakaret ifadesidir. Hiç kimse, milletin kürsüsünde millete hakaret edemez. Hiç kimse bunu yapamaz" dedi.

CHP’li Öztürk iddiaya itiraz ederken AKP’li Bozdağ, "Ama, milletin desteğini, milletin güvenini alamayanlar, burada, millete hakaret edebilirler gibi kendilerinde bir hak görüyorlarsa, millet, o hakkı her seçimde kullanmak isteyenlerin yüzüne şamar gibi yapıştırır. Yapıştırdı mı? Yapıştırdı. Bura millî iradenin yeridir. Milli irade burada tescil edilir? " diye devam etti. Bu sözler üzerine de Genel Kurul’da uğultu yükseldi.

AKP’li Bozdağ ayrıca yine Öztürk’ün konuşmasına atıfta bulunarak "Demokrasilerde işbaşına milletin iradesiyle gelenleri Hitler’e benzetmek, Mussolini’ye benzetmek de doğru bir şey değildir. Ama, aynaya bakıp konuşuyorsanız ona bir şey demiyorum" dedi.

"YOKLAMA PUSULALARI GERÇEK Mİ" TARTIŞMASI

Bu arada tasarı görüşülürken CHP’liler bir ara yoklama istediler. Bazı AKP milletvekillerinin isim ve imzalarını taşıyan yoklama pusulaları TBMM Başkanlık Divanı’na iletildi. Ancak CHP’liler bu pusulaların gerçek olmadığını ileri sürdüler. Buradaki tartışma da şöyle geçti:

" BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşları kontrol edeceğim:
Sayın Hasan Kara? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık bir!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Yazık!
BAŞKAN - Sayın Ramazan Başak? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sahtekârlık iki! Sahtekârlık iki!
BAŞKAN - Sayın Mustafa Çetin? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık üç!
KAMER GENÇ (Tunceli-Bağımsız) - Süre bittikten sonra pusula alamazsınız!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Alamazsın onu, alamazsın onu!
BAŞKAN - Buradalar, evet buradalar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır efendim, alamazsın onu, alamazsın.
BAŞKAN - Sayın Binali Yıldırım? (CHP sıralarından "Yok" sesleri, gürültüler)..
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık dört!
BAŞKAN - Vekalet ediyor, Sayın Bakan vekaleten?(CHP sıralarından gürültüler).
KAMER GENÇ (Tunceli) - Vekalet olmaz efendim, yoklamada vekalet olmaz?

(ANKA)

5 Kasım 2007

Fatih Hayrioğlu' nun not defteri


Fatih Hayrioğlu tarafından hazırlanmış bu blog, öncelikli olarak CSS için çok detaylı bir kaynak. Düzenli, sistemli bir çalışma ve gayet anlaşılır bir dil kullanılmış.

CSS hakkında detaylı (hatta çok detaylı) bilgiye ihtiyacınız varsa benim bulabildiğim en güzel Türkçe kaynak... Tavsiye ederim, ayrıca Fatih kardeşi de çalışması ve çabasından dolayı kutluyorum.

CSS Oluşturma Aracı

Bu sayfada ulaşacağınız formu ve diğer tablardaki formları doldurduğunuzda oldukça detaylı bir CSS içeriğine sahip olacaksınız. İşe yarayabilir...

İş Hayatı Bölümü Hakkında

İş hayatı başlığı altında yazmaya başladığım yazılarda, bilimsel veriler ya da teknik bilgiler sunma kaygısı taşımadan, şimdiye kadar çalıştığım ya da bir şekilde iş yaptığım işletmelerde rastladığım organizasyon hatalarından, işleyişteki, süreçlerdeki eksikliklerden ya da başarılı çalışmalardan, oluşumlardan edindiğim tecrübeleri aktarmak amacındayım. Bu başlık altında yazacağım yazılar sadece kişisel deneyimlerim ve bunlardan çıkarttığım yorumlardır. Aralara da yapmaya çalıştığım araştırmalarda tuttuğum notları serpiştireceğim. Elbette yanıldığım ya da hata yaptığım noktalar olabilir ancak kendimce öğrendiklerimi paylaşmak, en azından bazı noktalarda bakış açısı kazandırmak adına faydalı olabilir diye düşünüyorum.

2 Kasım 2007

Mecliste Terbiye ve Tahammül Sınırları

Fırsatım oldukça TBMM sitesinden toplantı tutanaklarını okurum. Genelde rastladığım, gerçekten önemli konuların görüşüldüğü, ancak her zaman dikkat çeken nokta ise iktidar partilerinin kürsüdeki muhalefet sözcüsüne karşı tahammülsüzlüğüdür. Bu döneme özel bir rahatsızlık da değildir bu; eskiden beri var...

Kimi zaman sıralardan kürsüye yapılan müdehaleler, terbiye sınırlarını da aşıyor. "Hadi ordan" lar, "yallah" lar, "kızım, oğlum" gibi seslenmeler, küfürler, yumruklar...

Son örneğinde, İstanbulun 2010 Kültür Başkenti olması konusu görüşülürken kürsüye çıkan AKP milletvekili, konuyu dolaştırıp yine üniversitelerde başörtüsünün engellenmesine getiriyor, muhalefet, konu saptırıldı diye çileden çıkıyor, bağrışmalar...

Muhalefet sözcüsü kürsüye çıkıyor, İstanbulda yaratılan "dini getto"lardan bahsediyor, sıralardan "indirin bunu, yoksa gelir ben indiririm" diye sesler geliyor ve bunu söyleyen de bayan milletvekili... Gerçi "dini gettolar" tanımına ben de katılıyorum ya, o ayrı konu.

Sonuç olarak, topluluk adabına, devlet adabına, meclis adabına yakışmayan, seviyesiz hareketler tutanaklara geçiyor. Bu her mecliste oluyor, televizyonlarda farklı ülkelerdeki sahneleri de seyrediyoruz. Güney Asya ve Japonya da bırakın lafları, insanlar havalarda uçuyor. Bizde de yumruklar uçuşmuyormuydu ? Hatta 2000' li yılların başlarında idi yanlış hatırlamıyorsam, bir vekil kavganın heyecanına dayanamayıp kalp krizi geçirmiş ve ölmüştü. O kavgada silahlar çekilmişti.

Hanımlar, beyler, sayın vekiller... Bulunduğunuz yerin ağırlığına göre davranın. Geçici iktidar dönemlerinizin, makam ihtirası ile heba olmasına fırsat vermeyin. Millet sizi oraya sorunlarını dile getiresiniz, çözüm üretesiniz diye çıkarıyor. Mahalle kahvesinde gibi davranmaktan vazgeçin, edepli insanlar olun. Tüm tarih boyunca insanlığa örnek olmuş Türk ahlakını, Türk saygı anlayışını önce sizin orada sergilemeniz gerekiyor ki, toplumda da birşeyler yoluna girsin, insanlar sizi örnek alsın.

Türkiyenin öncelikle çözülmesi gereken birçok sorunu varken, sizin koltuklarınız, bu milletin sorunlarından daha değerli değil, bir gün çekiverirler altınızdan, sendeler düşersiniz...

1 Kasım 2007

Ping-o-Matic

Tam blogculara göre bir servis Ping-o-Matic.

Ana sayfasında blogunuzun adını, ana sayfanızın adresini ve rss adresinizi girdikten sonra pinglemek istediğiniz servisleri işaretleyip, sayfanın altındaki "Send Ping" butonunu tıkladığınızda, seçtiğiniz bütün servislere, sayfanızın rss bilgisi ulaştırılıyor.

Gelen sonuç sayfasını sık kullanılanlara olduğu şekliyle kaydederseniz, daha sonra sadece o sayfayı açarak işlemi, güncellemelerinizde tekrarlayabilirsiniz. Kısa sürede de faydasını görmeye başlarsınız, benden söylemesi...

Ping gönderilen servislerden bazıları şunlar;
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]

Blog Dizinleri Listesi

Gezinti sırasında rastladığım ve pek faydalı olacağını düşündüğüm bir sayfayı paylaşmak istiyorum...

Blogunuzu kaydedebileceğiniz 100 civarında dizin servisinin listesi, PageRank sırasıyla verilmiş. Ancak yine de bunun yeterli olmayacağını, içeriğin özgünlüğü yanında, sorunsuz kodlanmış sayfaların Google tarafından çok sevilip, yüceltildiğini de aklımızdan çıkarmamak gerek.

Yeri gelmişken Google' a da teşekkür edeyim, PR' ım 0' dan 1' e yükselmiş... Biraz fukara avuntusu ama hiç yoktan iyidir...

Şimdiden kolay gelsin...

Blog Dizinleri Listesi

Servislerin hepsini deneme şansım olmadı ama arada bazıları da kapanmış sanırım... yine de denemeye değer...

Usta - Çırak İlişkisi

Şimdiye kadar çalıştığım birçok işletmede karşılaştığım ve bir dönem benim de yaşadığım bir sıkıntıyı ele almak istedim.

Sektör ya da iş tanımı ne olursa olsun, her ortamda adları farklı da olsa usta çırak ilişkisine rastlamak mümkün. Bu, Türk iş dünyasının doğasında olan bir yapı... Kıdem bile aynı rütbedeki personel arasında bu ilişkiyi doğurur ve personelin gelişim süreci açısından önemli bir kavramdır. Ustanın iş hakkındaki bilgisini ne yolla çırağına öğreteceği kişisel bir seçimdir ama asli amaç öğretmektir.

Ancak nedense insanımızda rastladığımız bir çeşit bencillikten dolayı, kimi işyerlerinde çıraklar, uzunca bir süre ayak işleriyle zaman öldürmek zorunda kalıyorlar. "Boynuz kulağı geçer de mesleğimi elimden alır" diye mi düşünüyorlar acaba?... Ne zamanki çırağa iş hakkında gerçek bilgiler verilmeye başlanırsa, çıraktan da gerçekten verim alınabileceği anlaşılıyor. Kaybolan zamana da, geçmiş olsun... Çırak kimliğiyle bir takım tecrübeleri bir süre yaşamak gerekiyor, buna ben de katılıyorum ama, süreyi de çok abartmamak gerekiyor. Sırf bu yüzden mesleğinden soğuyan, başka işlere yönelen insanlar tanıdım. Yetişmiş, kalifiye personel açığı hergün daha da artan bazı sektörler için, bu durum hayati önem de taşıyor. Örneğin ben elektronik eğitimi görmüş olmama rağmen, ilk elektronik iş deneyimimde ustamla ilişkim pek de sevimli olmadığı için aynı firmanın bilgisayar servisi daha sıcak geldi ve o zamandan beri bilişim sektöründeyim. Elektronik sektörü belki de çok değerli bir elemanını kaybetti :) Boşa giden eğitimim de cabası...

Firmalara staj amacıyla gittiğinizde de aynı sıkıntıyla karşılarsınız. İşe henüz hakim olmadığınız için çoğu zaman faks çekmek, bankaya, vergi dairesine, tahsilata gitmek, evrak getirip götürmek, dolap ya da klasör düzenlemek gibi boş işlerle görevlendirilirsiniz. İşi küçümsediğimden değil ama, iş tanımı bunlar olan başka insanlar zaten vardır orada.

Staj biter, okula dönersiniz. Okul biter, iş hayatı başlar... İş buldunuz diyelim, görev başında şaşırıp kalırsınız, çünkü staj zamanı görmediğiniz, iş hayatının acımasız yüzü size pis pis sırıtmaktadır...

Eğer staj döneminde şanslı azınlıktan olduysanız, mesleğinizle, sektörünüzle ya da genel anlamda iş hayatıyla ilgili aldığınız eğitim gerçek yerini bulmuş, artık tecrübe adını almıştır.

Diyeceğim; amirler, stajyerlerine, ustalar, çıraklarına daha gerçekçi işler verip, mesleki eğitimlerine öncelik verirlerse, hem tüm sektörlerde yaşanan mühendis enflasyonunun yarattığı ara insan gücünün eksikliği çıkmazını aşmak daha kolay olacaktır, hem de muhtemel potansiyeli ateşlemiş, belki de bir cevher kazanmış olabilirsiniz...