17 Aralık 2015

Lal

Nice şarkılar döner durur dilimde...
Sesim çıkmaz, ağzım yüreğimde...
Yüreğim lal oldu, sesim sus pus...
Sen konuş benim yerime de...

12 Ekim 2015

Ne çok ölüm dedim ben...

10.10.2015 - 10:004



Ankara tren garı önünde peşpeşe patlayan iki bomba ve yitip giden bir sürü can... İsimleri, milliyetleri, ırkları, siyasi görüşlerini boşver, seninle aynı yönden bakmıyor olabilirler; insanlar sonuçta... Can pazarı... Şimdilik IŞİD deniyor, yarın bir başkasının adını zikrederler... Sonuç olarak cevaplanması gereken sorular var... Bu insanların sevdikleri kime hesap soracak???

Öncesinde aylardır şehit haberleri, çatışmalar, baskınlar... Daha Ankara ile ilgili bu haberde ne olduğunu anlamaya çalışırken başka taraftan şehit haberi geliyor, çatışma, saldırı...

Bu sabah işe gelirken radyo' da Levent Kırca' nın vefatını duyuyorum... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın beni en çok güldüreni, en mutlu edeni, mizahı sevmemi sağlayanlardan biri... Atatürk aşığı, mücadeleci insan... Allah rahmet eylesin...



Birkaç gün içinde bu kadar çok ölüm fazla geldi... üst üste tokatlar yemiş gibiyim...

28 Ağustos 2015

40' mı ? Yok daha neler...

20' li yaşlarımdayken üzerimde çok büyük sorumluluklar olduğunu, dünyayı kurtarmakla görevli olduğumu ve insanlara ışık olarak gönderildiğimi falan düşünüyordum sanırım... Fazla film seyretmenin ve bilim kurgu hikayelerinin de bunda etkisi olabilir elbette... 30' lu yaşlara yaklaşırken yazdıklarımdan anlıyorum... Sanırım biraz abartılı :D

Öyle böyle derken, ne olduğunu anlamadan, bol aksiyon ve köklü değişikliklerle 30' lu yaşları da yedim bitirdim... Sanki öncekilerden daha da hızlı geçti gitti...

Yaş ilerledikçe zamanın akış hızı da değişiyor anlaşılan. Fizikçiler açıklasın lütfen bu durumu...

Birkaç gün önce 40 oldum, dile kolay 40 (yazıyla kırk)...

40 nedir ya :)


Garip hissettiriyor bazen... "Buraya kadar iyiydi de fazlasına gerek yok..." diyorum içimden... Sanırım ötesini de engelleme şansım olmayacak :)

Bu yaşa gelen kadar neler mi öğrendim ? Şöyle söyleyeyim... yok yok böyle bir devamı olmayacak yazının...

Dedim ya, herkese anlatacak bir sürü hikayem olduğunu, hayatı çoğu insandan daha iyi tanıdığımı, tecrübeli olduğumu düşünürüm ama gerçek öyle değilmiş maalesef... Bir adım daha ileri gittikçe aslında ne kadar az şey bildiğini anlıyor insan. Öğrenmek gereken bir dünya şey var...

"Güzel dostlar biriktirmişim..." safsatası


Pufff... Bu da oldukça baydı son zamanlarda... Birkaç iyi insan kalıyor yanınızda emin olun, gerisi de işi bitince posanızı çöp torbasına atıp basıp gidiyor...

Doğal seleksiyon denen naneyi pek seviyorum, olmamışlar sırası gelince patır patır dökülüyor hayatınızdan, gitgide sadeleşiyor ortalık, sonrası da bir ferahlık, bir sessizlik...

İnsan yaşı ilerledikçe daha sakin bir hayat istiyormuş onu anladım mesela... Gürültüsünden vazgeçemediğim bir Heavy Metal kaldı...  ;)




Netice olarak; söylemedi demeyin, "o öyle demiş", "bu böyle yapmış", "amanin sevgilim terketti", "lan sınavı yine veremedik", "ya para lazım" falan derken bir bakmışsınız ömür geçmiş gitmiş...

İz bırakmak lazım, onu anladım bir tek... İnsanlara güzel hatıralar bırakabilmek lazım... Çok uğraşmaya da gerek yok, yüreğinizi güzel tutun, ilk hedefiniz mutlu edebilmek olsun, sevgi, saygı falan filan... gerisi gelir zaten...

Haydi bakayım, yaşlı başlı adamım, yormayın beni...  ;) işim var, headbang yapıcam :)))

 

12 Mayıs 2015

Boğazda bir gemi ve aşıktı genç adam

Şehre bahar gelmişti; yine de soğuktu hava... Yıllarca sanki o günü beklemiş gibiydi ikiside. Sahil boyunca yürüdüler. Ayakları acıyana kadar, üşüyen ellerine aldırmadan. Hep birbirlerinin gözünün içine baktılar. Gözbebeklerini aşıp zihinlerindekileri görmeye çalıştılar. Gelip geçen insanlar, arabalar, güneş, martılar... Hiçbirini görmedi gözleri; sadece diğeri vardı onlar için... 

Sahilde demirli bir geminin yanından geçerken sevdaları takılıverdi pruvaya, farkedemediler. 

Demiraldı o gemi, uzaklara yelken açtı... Sevdaları takılı kalmıştı geminin pruvasında; düştü düşecek; farkedemediler, kayıp gitti ellerinden sevdaları, kalakaldılar...

Geriye birkaç kuru fotoğraf kalmıştı; o geminin yanında yürürken çektirdikleri... Elleri ceplerinde, üşümüşler, ama sevdalılar, gülümsüyorlar... Gemi gidiyor oysa o sırada... Sevdaları alabora...

2 Nisan 2015

Daldan Dala - 14

Bir savcı teröre kurban gitti... Üstelik adalet istediklerini iddia eden iki terörist tarafından öldürüldü... Fransa' da bütün Avrupa liderleri bir saldırıda kol kola girip protesto etmişlerdi, bizim ülkemizde iki parti lideri bile yan yana gelemedi... Nerede sizin siyaset anlayışınız, nerede sizin insanlığınız? Olan Savcı' ya ve ailesine oldu... İcraatını, yaptığı işi, kararlarını, çabasını beğenmiyor olabilirsiniz ama bir insanın canını almanın hiçbir açıklaması yok... Savaşta değilsiniz, ortada meşru müdafa yok. Adam odasında, işinin başında ve silahsız... Allah rahmet eylesin, ne diyelim...

Kurtarma operasyonu için timler odaya girmeden önce bir el silah sesi duyulduğu söylendi, doktorlar savcının cesedinden 3 kurşun çıkardıklarını söylediler. Berbat bir operasyon olduğu ortada, belki de kurtarılabilecek adama iki kurşun da polis sıkmış demek...

Olaya sebep olarak da Berkin Elvan' ın faillerinin bulunamamış olması gösterildi... Ölen bir çocuğu niye terör saldırınızla lekelediniz? Hala soranlar var, elinde sapanla gösteride ne işi vardı diye, arkadaş sen hala orada mısın? Velev ki, öyleydi, ne olacak? Onu o küçük yaşında o gösteriye zorlayanı bulun önce, eline sapanı verip sokağa salanı bulun madem... Güneydoğu' da da aynısı olmuyor mu? Bütün eylemlerde küçücük çocukları öne sürüp, onların arkasına saklanarak eylem yapılmıyor mu? Böyle bir eylemin nesini, nasıl haklı görebilirsin?