29 Ocak 2010

Saklarsam kanarım...

Saklıyorum senden kalan her cümleyi, her söylemi, beynimin odacıklarında... Bölmeden, ayırmadan, etiketlemeden, olduğu gibi... Anılarından, değerlerinden, tadlarından hiçbirşey kaybetmeden, taptaze...

Her sabah bir daha çıkarıp kokluyorum bende kalan eşyalarını, elbiselerini... Her seferinde yine duyuyorum kokunu, sarılıyorum ve seni de hissediyorum içlerinde, tenini, yüzünü, dudaklarının çiçek kokulu tadını...

Elin avucumun içindeymiş gibi tutuyorum ellerimi yürürken, biliyorum oradalar... Yanımda yürüyorsun sende, gözlerimi şöyle hafifçe sağa çevirsem seni görüvereceğim...

Biliyorum senin de yüreğinde ateşler dolu, yüreğin kaynar kazan... Biriktirdiğin bütün isyanlar patladı, patlayacak, kana bulayacak şehrimin sokaklarını...

Kan kokacak sokaklar, aşkım kanayacak, dün de olduğu gibi... Ayaklarının dibine birikecek o kanlar, can verecek sana...

Ver ateşlere yeniden ruhumu, kavur, yak, yık gitsin... Al artık beni de savaşının orta yerine...

Dağılsın şehrimdeki tüm insancıklar sığınaklara, bir biz kalalım yağan bombaların altında... Kana bulansın şehrimin sokakları...

Canım düşsün ellerimden, ayaklarının dibine, can olsun sana... Sen çok yaşa...

27 Ocak 2010

Görmek, Hissetmek, Yaşamak

Bazen gözümüzün önünde olup biteni göremiyoruz. Belki başka birşeylerin ışıkları gözlerimizi kamaştırıyor ya da hüznün, melankolinin karanlığı perde çekiveriyor önümüze. Bakmak lazım, belki biraz daha dikkatli...

Hissedemiyoruz bazen, sıcağı, soğuğu, acıyı, mutluluğu ayırt edemiyoruz. Verilmeye çalışanı da kaçırıyoruz... Belki doğru yöne bakar, görür ve hissedersek anlayabiliriz dünyanın neyin etrafında döndüğünü... Hayatın ne şekilde cereyan ettiğini, kimin ne istediğini, ne için çabaladığını hissedebiliriz yorgun kalplerimizi biraz aralarsak...

"Umudun kimseye zararı yok, elle tutulur bir faydası olmasa da..."

Yaşamak için çok sebep varken ölümü düşünerek vakit kaybetmek müsriflik, can müsrifliği... Yaşamak lazım, umut etmek, şans vermek, şansını kullanmak, bakmak, görmek, hissetmek lazım... Yaşamak lazım... Saat, ölmek için çok erken...

11 Ocak 2010

Portreler - 1

Hayattan insan manzaraları gibi düşünülebilir bu başlık. Burada kimse deşifre olmayacak, sırları ifşa edilmeyecek; öncelikle böyle bir beklenti varsa arınmak lazım…

Bizim dışımızda da bir hayat dönüyor, malum. Magazin programlarının aldıkları reytinglere bakılırsa diğer insanların neler yaşadıkları konusunda epey meraklıyız. Televizyonların gündüz kuşağında yayınladıkları programlarda da insanların özel hayatları eşelenebiliyor, o insanlar da buna razı oluyorlar. Bu da onların reyting anlayışları, belki meşhur olmayı umuyorlardır.

Benim kimseyi meşhur etme gibi bir çabam yok, kaldı ki kimlikler olmayacak bu kısa hayat hikayelerinde. Bazılarından ibret alınabilir, bazıları da çok boş gelebilir. Kiminin öyküsü pembe diziler gibi, kimilerinin ki psikolojik araştırma ya da gerilim filmi tadında...

Bir ufak deneme ile başlayalım.