29 Ekim 2008

Neden bu öfke Hüseyin bey ?


14.10.2014 Güncelleme :  Hüseyin Üzmez aldığı 13 yıllık hapis cezasına rağmen, rahatsızlıkları sebebiyle tahliye edilip hastaneye kaldırıldıktan 12 gün sonra öldü... 

Hüseyin Üzmez, tahliyesinden sonra Fox TV' de yapılan bir röportajda fena halde öfkelenmiş. Güzel iş; yapacaksın, ceza yiyeceksin, sonra sana uygun kanun düzenlemesi yapılacak, çıkacaksın, sonra da "zaten ben suçsuzdum" diyeceksin...

Röporaj sırasında sergilediği tutum da açıkca gösteriyor ki, eğer ağzından senaryoya uymayan bir cümle çıkar da suçluluğunu kendi kendine itiraf ederse diye korkuyor. Röportajı yapan sunucunun tavrında en ufak saygısızlık, sorgulama, sesini yükseltme gibi bir durum olmamasına rağmen, Üzmez' in hırçın tavrı korkusunun, paniğinin net bir göstergesi...

Madem bu kadar masumsunuz, neden böyle panikliyorsunuz Hüseyin bey ? Kimse o program da sizi birşeyle itham etmemiş, sadece sizin ağzınızdan bu konuyu dinlemek istiyoruz diyorlar, buyrun anlatın, yok eğer konuşmak istemiyorsanız da söylersiniz olur biter. İnsanları neden ve neyle tehdit ediyorsunuz ?

Sunucu ile Hüseyin Üzmez arasında geçen diyalog şöyle; yorumu size bırakıyorum...

14 yaşındaki bir kız çocuğunua 'cinsel istismar' suçlamasıyla tutuklanan ve hakkında tahliye kararı çıkan Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez(76), hakkında çıkan iddiaları FOX TV'nin ana haber bülteninde canlı yayında yanıtladı.

Bursa' nın Mudanya ilçesinde 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel taciz iddiasıyla yargılandığı davada dün tahliye olan Vakit gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez, bir televizlon kanalında canlı yayına çıkarak hakkındaki iddiaları yalanladı.Kendisine soru sormaya çalışan spiker Nazlı Tolga' ya oldukça ağır sözler sarfetti.Üzmez ile spiker arasında canlı yayında yaşanan diyalog şöyle gelişti:

SPİKER:Sayın Üzmez, küçük yaşta bir kıza cinsel istismar suçlamasıyla tutuklandınız. Aile önce sizi suçladı, sonra şikayetini geri aldı ve bugün serbest kaldınız. Ancak dava hala devam ediyor. Bir de sizden dinleyebilirmiyiz efendim,

ÜZMEZ: Ne dinleyeceksiniz.

SPİKER:Neden gözaltına alındınız? Neden tutuklandınız? 6 aydır cezaevindesiniz. İddialar var, ifadelerde değişiklikler var.

ÜZMEZ:Ben size sorayım eğer dediniğiniz gibi olsaydı ben çıkmazdım. Son dilekçem de de dedim ki ben şimdi beraat istemiyorum. Sizin işiniz Bektaş-i nin işine döndü. Bektaş-i kuran-ı kerim de içkili vaziyette kurana yaklaşmayın ayetinin öbür tarafını okumuyor namaza yaklaşmayın, bunu kuran yazıyor diyor. Sizin ki Bektaş-i hesabı doğruyu istiyormusunuz. doğruyu istiyorsanız doğruyu söyleyeyim.

SPİKER:Biz size soruyoruz efendim sizin hakkınızda bir suçlama sözkonusuydu. Dava açıldı. Siz tutuklandınız bunlar yaşandı. 6 aydır cezaevindesiniz biz de size sizin ağzınızdan sizin doğrular gerçekler dediklerinizi dinlemek istiyoruz.

ÜZMEZ:Cezaevinde değilim şu anda bir iskelenin üstünde kahvehanede oturuyorum.Eğer dedikleriniz olsaydı cezaevinde oturuyor olurduk. Şimdi memleketin bir çok şerefli ordu komutanlığı yapmış insanları hepsi milletin şerefini omuzunda taşımış göğsünde taşımış o insanlar suçlu vaziyette cezaevlerinde yatıyorlar. Böyle şeyler olduğu sürece bu ülkede gerginlik azalır mı? Lütfen işi kendiniz kurcalamayın, yargıya güvenin yargıya bırakın yargıda olan bir şey hakkında söz söylemeyin suçtur.

SPİKER: Efendim, bizim kurcaladığımız bir şey yok aile şikayette bulundu. Siz de tutuklandınız. Son anda ifadeler değişti. Neler değişti

ÜZMEZ:Hayır yalan benim hakkımda kimse şikayette bulunmadı.

SPİKER:Kimse sizin hakkınızda şikayette bulunmadı mı?

ÜZMEZ:Hayır hayır bunların hepsi yalan

SPİKER:O zaman neden siz tutuklandınız ve 6 ay cezaevinde kaldınız?

ÜZMEZ;Bir takım şeyler olmuş. O kadıncağıza iftira mı edilmiş...Doğrumudur yanlışmıdır ben onu bilmiyorum kardeyim. Hep oraya bakıyorsunuz. Hiç mi ben boynumu oynatmayacağım yahu cendereye sokmayın bizi.

SPİKER: Sayın Üzmez, 14 yaşındaki kızın ifadeleri var, annesinin ifadeleri var sonra bu ifadeler son anda değişiyor. Siz bunlara yalan mı diyorsunuz?

ÜZMEZ:Hayır değişme diye bir şey yok..Kız hüseyin abinin , hüseyin amcanın eli dahi değmedi bana diyor. Ben kızı sadece gittiğim zaman gördüm.

SPİKER:Sayın üzmez bunlar ifadeler değiştikten sonraki boyutu. Bu ifadeler niye değişti efendim. Öncesinde neden bunlar yaşandı siz neden 6 aydır tutuklusunuz?

ÜZMEZ;İfadelerin değişmesi diye bir şey yoktur ortada. Gerçekler ortaya çıkmıştır. İfadelerin değişmediği için allaha şükrediyorum. Kızı hemen gözaltına aldılar. Kız hemen resmi bir kurumda gözetim altına alındı. Böyle olunca kimse ona gidip te şunu de bunu de diyemedi. Düşmanlarımızın önündeki set kapandı.

Onun için ifade değiytirme diye bir şey yok. Şikayet diye de bir şey yok.

SPİKER:Anladığım kadarıyla bir komplodan bahsediyorsunuz daha önce de bunu söylemiştiniz size bir komplo yapıldığını. Kim size neden komplo yapmak istiyor?

ÜZMEZ: Hz.Peygamber diyor ki şöhret bir afettir. Şöhretli insanlar her zaman bir tehdit altındadır. Siz duymadınız mı İstanbul' da Karaköy rıhtımında bir SAS komandosu bir binbaşı bir serseri tarfından bıçaklandı ve öldürüldü siz bunu bilmilyormusunuz?

SPİKER:Efendim bunun bizim konumuzla hiçbir alakası yok. Biz şu anda devam eden dava hakkında konuşuyoruz

ÜZMEZ:Devam eden dava hakkında konuşmak bir suçtur, suç işliyorsunuz şu anda, ben sizi ikaz ediyorum.

SPİKER:Avukatınız sizin kulağınıza birşeyler söylüyor, bunu görüyoruz. Biz davanın gidişatını etkilemek için bir şey söylemiyoruz. Biz bir yorum da yapmıyoruz. Size soru soruyoruz.

ÜZMEZ; Ne sorusu soruyorsunuz? Siz yargıçmısınız Siz Savcımısınız. Kimsiniz siz hem de sesinizi ayarlayın. Nezaketli olun.Size cevap vermek zorunda değilim. Aklınızı başınıza toplayın. Sözümü kesmeyin benim. Ben keserim yoksa..

SPİKER: Hüseyin Üzmez, Biz size söz hakkı verdik zaten bu yüzden yayındasınız.

ÜZMEZ: Aman ne büyük lütufta bulunmuşsunuz, bana söz hakkı vermişsiniz.

SPİKER:Efendim lütfen sakin olun sizinle konuşmaya devam edelim. Bizim amacımız sizinle tartışmak değil.

ÜZMEZ; Tartışamazsınız ki zaten tartışamazsınız. Çünkü gerçekleri söylemiyorsunuz.

SPİKER:Biz burda sadece soru soruyoruz. Başka bir iddiamız olamaz. Gazetecilik görevimizi yerine getiriyoruz habercilik yapmaya çalışıyoruz.


ÜZMEZ:İhbarda bulunuyorum. Suç duyurusunda bulunuyorum. Yarın bir savcı yakanıza yapışırsa size kimse arka çıkmayacaktır.Göreceksiniz suç işleyeceksniz bir de sesinizi ayarlayın. Siz savcı değilsiniz.

Ben sizin hiçbir şeyinize inanmıyorum. Tamamen yalan üzerine bina ediyorsunuz, doğruyu dinlemeye de sabrınız yok.

SPİKER:Lütfen olayı kişisel bir tartışmaya dönüştürmeyelim. Siz bizim sorularımızı yanıtlamak için yayına çıkmadınız mı? Efendim biz hiçbir şey söymlemiyoruz ki savcının hazırladığı iddianame hakkında konuşuyoruz

SPİKER:İfadeler hakkında konuşamazsınız, dava hakkında konuşamazsınız.

ÜZMEZ:Bugün bir şey söyledim. Sayın Reisi Cumhur yasal haklarına dayanarak beni affetse ben kabul etmem. Afla çıkmam benim için güya kanun değiştiriyormuş iktidar. Böyle bir kanun değişikliğiyle ben yine çıkmam. Çünkü ben suçsuzum ben beraat edeceğim. Ben Türkiye de hakimler olduğuna inanıyorum Türkiye nin yargısı var savcısı var polisi var bilmem nesi var siz kimsiniz de bir gazete titri ile ortaya çıkmışsınız. Ortada konuşup duruyorsuz kendinizde hak buluyorsunuz. Suç işliyorsunuz, Sizi ikrar edilyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Sizi uyarıyorum

Biz allahtan başka kimseden korkmayız korku hissinin de ne olduğunu ben çocukluğumdan beri bilirim. Ona göre bana bu şekilde muamele edemezsiniz. Eğer yüreğiniz varsa bir televizyonda açık oturuma çıkarım konuşalım sizin gibilerin çoklarını yere serdim ben.

SPİKER:Hüseyin bey, Biz sizinle açık açık konuşmaya çalışıyoruz. Biz size sorduğumuz soruya cevap almaya çalışıyoruz. Benim size tek sorduğum soru ilk sorum olayı sizin ağzınızdan dinlemek istediğimizdi. Lütfen birde biz bize olayı anlatabilirmisiniz dedim.

ÜZMEZ;Ben o ifadeleri mahkemede verdim mahkemede onu doğru bulduğu için beni tahliye etti. Ben ne zaman ki mahkum olursam eğer bu suçttan beraat etmez isem o zaman gelin, ozaman konuşalım dedim.Beratimi istemiyrum dedim.Avukatınız varsa gönderin dosyaya baksın.

SPİKER: Sizin küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemiştiniz. Sizin ifadelerinizde bunlar yeralıyordu. Bunlar doğru mu Eğer doğru ise 14 yaşındaki kızla siz neden evlenmek istediniz ?

ÜZMEZ: Bak burda da işi saptırıyorsunuz. Eğer bir kız reşit olmuşsa bizim inançlarımıza göre o kız evlenebilir söylediğim budur Allahın emri de budur. Biz tabiki İran da değiliz Arabistan da da değiliz. Türkiye Cumhuriyetindeyiz

T.C vatandaşı olarak ta iftihar ediyoruz

SPİKER:14 yaşındaki bir kızın kendi isteğiyle evlenmesi söz konusu değil. Tabii ki TC yasalarına göre bunu karıştırmayalım

ÜZMEZ;Efendim tekrar ediyorum. Ben sağırım ama siz benden de sağırsınız. Ben diyorum ki bizim inançlarımıza göre akılbali olan regl olan bir kız artık reşittir. İnancımıza göre bölyledir. Biz Türkiye Cumhuriyetindeyiz.

Eeğe demokrasiyse bu benim inanmadığım demokrasiyse demokrasi bu değil. Bu birtakım azınlığın çoğunluğa tahakkümü oluyor. olamaz bu

SPİKER:Olamayan nedir efendim

ÜZMEZ Olamaz dediğim şudur. Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez zaten dremokrasinin en büyük tenkitlerinden birisidir bu. Demokrasi çoğunluğun diktatöryasıdır derler. Biz de tam tersi oluyor.

SPİKER:14 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesine hukukumuzun izin vermiyor.

ÜZMEZ:Evet biz de ona riayet ediyoruz

SPİKER:Siz 76 yaşındasınız ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmek istiyorsunuz bu sizce doğrumudur?

ÜZMEZ:Ben inançlarıma göre konuşurum.Ben inancıma bakarım. Bana göre bir tek hakikat vardır Allahın kitabı resullah ın sünneti gerisi fasa fiso yalan ayaklarımın altında.

SPİKER:Yani siz T.C yasalarını tanımıyormusunuz?

ÜZMEZ:Tanıyorum elbette tanıyorum. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyorum.Ama Türkiye Cumuriyeti benim inaçlarıma müdahale edemez. Laiklik bu değildir.Biz laikliğe de karşı değiliz.

Biz sadece laikliğin Türkiye deki uygulamasına karşıyız. Türkiye de laiklik dinsizlik şeklinde uygulanmıştır. İşte bu mesele bu kadar basit.Siz kiminle konuştuğunuzun farkında değilsiniz.

Tabii inancıma göre evlenebilirim. Ama evlenmedim işte evlenmiyorum ne diyorsunuz. illa beni yatağa koymak mı istiyorsunuz? Benim sağdıçım mı olacaksınız?

SPİKER;Olurmu Sayın Üzmez

ÜZMEZ:Olmazsa öyle konuşma. Öyleyse evlenseydim evlenirdim kimse seni şikayet etmezdi.

SPİKER:Siz küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemediniz mi?

ÜZMEZ;Hayır efendim. Hayır inancımıza göre evlenilebilir. Çünkü reşit dedim. O kadar yapmadık Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Kanunları çiğnemeye niyetimiz yok. Ben sizi davet ediyorum sizin krallarınızı da davet ediyorum gelin bir tv de tartışalım

SPİKER:Efendim zaten şu anda bir televizyonda canlı yayında tartışıyoruz.

ÜZMEZ;Sizinle tartışmam. Sizinle tartıştım. Sizin şeyinizi tarttım Biliyorum sizde bir kere hitabet nezaketi bile yok. Siz nasıl konuştuğunuzun farkında değilsiniz. Benim karşımda savcı gibi hakim gibi konuşuyorsunuz. Buna sizin hakkınız yok.Yarın namuslu vazifesini bilen hepsi namusludur o namuslu insanlardan birsavcı kulağınıza yapışırsa kimse sizi kurtaramaz sizi ne televizyonunuz ne de bu kafanız kurtarır, ikaz ediyorum sizi ve suç duyurusunda bulunuyorum

SPİKER :6 aydır neden cezaevindesiniz?

ÜZMEZ;Bunu avukatım söylesin. Ama ben şunu söyleyeyim.Bugün 6 ay cezaevinde bulunmak mesele değildir. Asıl mesele cezaevine girmemekdir. Oraya girmek mutlaka şerefsizlik demek değildir. Bazı yanlış uygulamalar vardır.Bu ülkeye hizmet etmiş insanların şerefini sırtlarında taşımış insanların cezaevinde yatmasını siz uygun buluyormusunuz ben uygun bulmuyorum.

SPİKER:Cezaevinden çıktığınız anda nefsime kırgınım dediniz neden?

ÜZMEZ:Öyle birşey dediğimi hatırlamıyorum ama nefsimle iftihar etmiyorum. Nefis insanı kötülüğe sürükleyen yaratılıştır insanın içinde kötülüğü gösteren bir meyildir. Omeyilden hepimiz şikayetçiyiz. Allah bizi nefsimizin esaretinden kurtarsın. Nedir yani nefsinden şikayet etmekte mi yasak.

Hüseyin Üzmez, Müslüm Gündüz ile ortaya çıkan görüntüleriyle ilgili olarakta "Müslüm benim dostum Müslüm dünyanın en dürüst insanıdır en namuslu insanıdır siz ne zannediyorsunuz "dedi

Spikerin "Günah benim kime ne sözünden ne anlamamız gerekiyor buna bir açıklık getirebilirmisiniz" sorusuna ise

" Onu sizin bana sormamanız lazım. Sizin bu konuda bilgisiz olduğunuz ortaya çıkıyor . Ben hukukçuyum. Hukuk fakültesini de birincilikle bitirdim. Biraz dikkatli konuşun benimle. Yani nedemek günah benim kime ne. Ben günah işleyeceğim günah tabiki benim olacak" diye konuştu.

Üzmez daha sonra stüdyoya telefonla bağlanan ilahiyatçı Arif Aslan dan özür diledi. Bu arada söze karışan spiker nazlı Tolga' ya " gazeteci mazeteci dinlemiyorum,programın bayından beri konuşuyorsunuz. Ben vaktiyle gazeteci vurmuş adamım." dedi

Üzmez, Spiker Nazlı Tolga' nın gazeteci Ahmet Emin Yalman' ı vurdum dediniz bu sözlerinizden gazeteci vurmakla övündüğünüzü anladım. Bnunla övünüyormusunuz sözlerine " Allahtan korkun yahu hayatımın yarısı gitti o yüzden.Gazeteci vurdum kaderi ilahiye bakın ki bende gazeteci oldum" dedi

ÜZMEZ'DEN ŞOK SÖZLER...

Hüseyin Üzmez programda spiker ile söz düellosuna girişti. İşte Üzmez'in şok cümleleri:
-Sen beni sorgulayamazsın. Ne hakimsin ne savcı
-Sen yalan söylüyorsun
-Ben senin gibi kimleri yere serdim
-Ben gazeteci vurmuş adamım
-Siz biraz bilgisiz gözüküyorsunuz
-Biz müslümanları birbirimize düşüremeyeceksiniz
-Sizin ne olduğunuzu gayet iyi anladık


Milliyet

28 Ekim 2008

Erişim Engeli Sona Erdi

Biraz önce farkettim ki erişim engeli gerçekten kaldırılmış. Turk.Internet.Com' un dün verdiği bir haberle duyurduğu gibi, blogger ve blogspot geneline uygulanan erişim engelinin hukuki ve teknik anlamda yanlış olduğu ve düzeltilmesi gerektiği ayrıntısına dikkat edilip çabuk tepki verilmiş olması gayet güzel bir gelişme bana göre. Belki hiç yapılmaması gereken bir hataydı bu şekilde bir engelleme ama yapılan yanlıştan bu kadar çabuk dönülmüş ve işlemin geri alınmış olması hiç yoktan iyidir. Bu da bir ilerleme...

Hukukçularımıza internetin dna' sı hakkında biraz eğitim verilmesinde fayda var diye düşünüyorum. Belki bu tür kararları verirken danışabilecekleri bilirkişilerin olması bile sorunu çözebilir.

Bilişim suçları ülkemizde oldukça yeni bir kavram ama diğer ülkeler kadar çabuk alışıp, hukuk sistemimizde gerekli düzenlemeleri yapamamış olmamız üzücü.

25 Ekim 2008

Blogger Erişim Engeli

Sonunda bu da oldu, blogger' a erişim engellendi... Bunu da yazıyorum ama engel kimbilir ne zaman kalkar, bu yazı ne zaman okunabliir... Diyecek birşey bulamıyorum...

ÇÜŞ, YUH, OHA...

Bakalım bu kapatma kararının altından kim çıkacak, bahanesi ne olacak...

Ben alışkınım, blogum zaten bir süredir erişim engeline takılmış durumda ama binlerce ciddi emek sarfedilmiş, hiçbir suçu olmayan çalışma var ortalıkta... Yazık, gerçkten çok yazık...

Türkiye' de yakında internete erişimi de tamamen engellerlerse şaşırmam...

23 Ekim 2008

Kedidir kedi

Diyarbakır' da yaşanan olaylarla ilgili olarak CHP lideri Deniz Baykal' ın yerinde bulduğum ve hak verdiğim bir açıklaması var. Biraz soru da içeriyor aslında ama malum, iktidar partisinin işlerine gelmeyeni duymamak, görmezden gelmek gibi alışkanlıkları var ama olur da, kazara, işlerine gelmeyecek, çıkarlarını zedeleyecek, ucu kendilerine dokunacak birşey yapmaya kalkarsanız da vay halinize... İşte o zaman haklarını sonuna kadar savunuyorlar, kaplan kesiliyorlar... Vatandaş ezilmiş, sıkıntı çekmiş, aç yatmış, itiraz etmiş kimin umrunda...


CHP Lideri Baykal, Başbakan Erdoğan’a 1 Mayıs’ta yaşananları anımsatarak, "Meşru eylem hakkını kullanmak isteyenleri kovalayacaksın, sokaktaki kızlarımızı döveceksin, ’Devlet otoritesini sağlıyoruz’ diyeceksin. Ama Diyarbakır’da kedi gibisin" dedi. Baykal yaşananların ’ayaklanma provası’ olduğunu söyledi.

Terörist başından "sayın" diye bahseden zihniyetten fazlasını beklemek hata olur aslında. Vatandaş derdini anlatmaya geldiğinde tersleyip kovacaksın, ama toprağında senin evladını vuran teröristi barındırıp kolladığını bildiğin adamı, elini sıkıp karşılayacak, Ankara' ya davet edecek, meclise sokacaksın.

1 Mayıs' ta meydanlara çıkmaya kalkanlara, kendi işçine, vatandaşına "ayak takımı" diyeceksin, polisine coplatacak, yüzüne gözüne gaz sıktıracaksın, arap kralı gelince "şeref madalyası" vereceksin, teröriste af çıkarmak için uğraşacaksın, şeyhlerin eteğini öptüğünü inkar edeceksin, millet aç yatıp kalkarken, sen türban derdinde, önüne gelene çatacaksın, utanmasan anayasadan laiklik kavramını atacaksın...


Baykalın konuşmasının devamında önemli bulduğum noktalar ise şöyle...

Demokratik talebe zorba
1 Mayıs’ta meşru eylem hakkını kullanmak isteyenleri odalarına kadar kovalayacaksın, sokaktaki kızlarımızı döveceksin, gaz bombalarını atacaksın ve ’Devlet otoritesini sağlıyoruz’ diyeceksin. Devletin otoritesini Diyarbakır’da neden sağlamıyorsun? Sivil toplumsal kuruluşların demokratik talepleri karşısında her türlü zorbalığı yapacaksın, sonra Diyarbakır’da kedi olacaksın.

Ayaklanma provası
Ortaya çıkan manzara çok acı. Ülkenin Başbakanı bir kente gidiyor. Sokaklar bomboş, çöpler yığılmış, bütün esnaf kepenk kapatmış, bir tek dükkán açık değil. Bu manzara, giderek etkinleşen bir terör yapılanmasının, uygun gördüğü anda karar alarak ortaya koyduğu manzaradır. Dün yaşadığımız olay, Türkiye’de bir ayaklanma provasıdır.

Hırsızlar fener kullanır
Deniz Feneri davasında Başbakan dut yemiş bülbül gibi. Her konuda aslan gibi kükrüyorsun, ama burada süt dökmüş kedi gibi oluyorsun. Peki, dünyanın hangi ülkesinde kalpazanlıktan hakkında dosyası olan bir kişi Başbakan’dır? Fıkralar anlatılmaya başlandı. ’Küçük hırsızlar el feneri, büyük hırsızlar deniz feneri kullanır" diye. Biri buna katkı yapmış, ’Ama, mutlaka ampul lazım’ diyor. Yolsuzluk ampulsüz olmaz.

Hele Deniz Feneri davası başlı başına bir derstir. AKP' nin de, RP' nin de, SP' nin de kökenlerini oluşturan akımın, zihniyetin şimdiye kadar nasıl beslenip bu kadar büyüdüğünün delillerindendir. İslamı nasıl da kullandıklarının, insanları nası kandırdıklarının ispatıdır.

UYAN TÜRKİYEM !!!

22 Ekim 2008

Gerekçeli Karar

Yüksek Mahkemenin, AKP' nin Anayasa Değişikliği Teklifini İptali konusunda açıklanan gerekçeli kararın bir özeti Milliyet Gazetesindeki bu haberden öğrenilebilir. Özet olarak;

BAŞKALARININ HAKLARINI İHLAL
Anayasa Mahkemesinin, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararında, "Düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır'' denildi.

BASKI ARACINA DÖNÜŞME OLASILIĞI
''Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde veya laboratuvar ortamlarında, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır''


şeklinde bi yorum yapılmış. Devam ile, iktidar partisinin ve teklifi destekleyenlerin, niyetlerini açık ettiği için genel tavırlarının da mahkemece görülmüş olması ve gerekçeye eklenmesi kararın doğruluğunu pekiştiren bir ayrıntı olmuş;-

''Dava dilekçesinde belirtilen hususların dışında, Meclis görüşmelerinde, dava konusu kuralların, üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim haklarını kullanamayan öğrencilerin sorunlarını çözme olasılığını barındırsa bile, toplumdaki kaygıların giderilmediği ve güvence taleplerine sessiz kalındığı, demokratik uzlaşma yolları dışlanarak meydan okumanın veya dayatmanın yöntem olarak benimsendiği gerekçeleriyle eleştirildiği tutanaklardan anlaşılmaktadır''


Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyetinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkelerine ters düştüğü benim gibi hukuktan çok anlamayan, sıradan bir vatandaş tarafından bile net olarak görülebilmekteyken, iktidar partisi ve onun gibi oy rantı peşinde koşan yandaşlarının herkesi kör sanıp ısrarla bu değişiklik paketini dayatmalarındaki art niyeti unutmayalım, görmezden gelmeyelim...

20 Ekim 2008

Nihat Genç - Veryansın

Bütün düşüncelerimi dillendirebilen, hatta daha güçlendiren, detaylandıran, unutulanları, unutturulmaya çalışılanları hatırlatan, gözden kaçanları gözümüze sokacak kadar cesur yegane insan... İyiki varsın Nihat Genç...


17 Ekim 2008

Türkiye İşgalciymiş... Bak sen şu işe...

ABD' nin seçimlerdeki muhtemel yeni başkanı Obama, Türkiye' yi işgalci ilan etmiş. Türkiyenin Kıbrıs' ta bulunmasını Kıbrıs sorununun temeli olarak yorumlayan ve oradan çıkaracağını söyleyen muhtereme aşağıdaki sözüne karşılık sormak istiyorum; 
"Kıbrıs sorununun müzakereler yoluyla çözümü, Kuzey Kıbrıs'taki Türk işgaline son verecektir"
Peki sizin ordularınızın Irak' da, Afganistan' da ne işi var ? 

Haberin detayları da burada