25 Mayıs 2018

Ne mutlu Türk'üm diyene

22 Şubat 2018

Daldan Dala - 16

Uzun zamandır çocukların taciz ve tecavüz haberlerini öğreniyoruz. Tarikat yurtlarında, derneklerin kaçak evlerinde... "Böyle bir olayın bir kere yaşanmış olması bütün kurumu lekelemeyi gerektirmez" denilebiliyor pişkince...

3 - 4 yaşında çocuklara tecavüz ediliyor, çocukların iç organları parçalanıyor, hayatları kararıyor... Aileleri yapıyor bu rezilliği ya da tanıdıkları insanlar...

Detaylara giremeyeceğim, düşündükçe, konuştukça midem bulanıyor, zaten herkes okumuş duymuştur..



Biz ne zaman böyle bir ülke haline geldik? Ne ara bu kadar iğrenç, şerefsiz insanlarla doldu bu ülke?

http://hthayat.haberturk.com/anne-ve-cocuk/cocuk/haber/1047885-tacizi-cocuk-anlatmiyor-davranislariyla-belli-ediyor

Üstteki yazıyı da okuyun, okutun...

-=0=-

Bir taraftan da başka ne idüğü belirsiz tipler, yine vakıf ve/veya cemaat adı altında organizasyonlarla, çıkıp "asansörde halvet", "yorgan ve battaniyeyle şehvet" başlıklarında zırvalayıp duruyorlar...

Sizin ruhunuz pislikle dolmuş, zihninizden pislik fışkırıyor... Gezdiğiniz dolaştığınız yerlerde kadına insan diye değil cinsel obje diye baktığınız için aklınızdan cinsellik, seks, masturbasyon, halvet falan hiç çıkmıyor...

Kadınla erkeğin birbirlerine selam verirken seslerini duymalarından dolayı tahrik olup halvete niyetlenebilecekleri fikri sizce nasıl bir kafadan çıkar?

Daha da dramatik olan tarafı ise bu cemaatlerin kadınlarının da bu fikirleri desteklemesi, doğruluğuna gönülden inanmaları, bunları açıkladıkları için hocalarına hayır duaları ediyor olmaları...

Ve bunları yıllarca dinleyip hipnotize olmuş bir nesil de sokaklarda dolanıyor... Bu kafaların ürünü olan tacizciler, sapıklar, pedofili kurbanı çocuklara tecavüz ediyor...

-=0=-

Fetö denen pisliğe yıllarca kucak açıp devletin en kritik pozisyonlarına yerleşmelerine, örgütlenip güçlenmelerine, siyasete, eğitime, devlet kurumlarına sızmalarına ses çıkarmayanlar...

Zamanında bir gün bunların yaşanabileceği konusunda uyaranları vatan haini ilan edenler...

O şaklabanı hoca efendi hazretleri diye yere göğe konduramayıp, ona ithafen hasret dolu, sevgi dolu şiirler okuyup methiyeler düzen, elini eteğini öpenler...

Şimdi bu kansızların yarattığı kaosu temizlemek için sağa sola saldıranlar...

Kendilerine yeni bir tarikat bulmuşlar, şimdi de onu besliyorlar...

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/931393/MEB_in__Nurcu__sevdasi_bitmek_bilmiyor__FETO_gitti_Hayrat_geldi.html

Zamanında Fethullah Gülen' in organizasyonları için de "hayır işleri yapan ilim irfan yuvaları" diyordunuz, şimdi de onlara tanınanlara benzer imtiyazları Hayrat Vakfı' na sağlıyormuşsunuz... Ne tesadüf ki bunlar da Nur Cemaatinin bilmemne kolunun adamlarıymış, tıpkı Fettoşun adamları gibi...

İleride birgün çıkıp "Bunlar da bizi kandırdı, halbuki ne istedilerse vermiştik" demek zorunda kalmazsınız inşallah...

24 Temmuz 2017

Barış'ım geldi...

Yeniden merhaba... Çok uzun zamandır birşeyler yazamadığımı farkettim... Farkettim diyorum zira aklım bambaşka yerlerde...

İş hayatında tempo yüksek, hafta sonları yazılım uzmanlığı eğitimine devam ediyorum, sosyal hayata zaten vakit kalmıyor ama asıl önemli olan bunların hiçbiri değil...

Hayatımda bir yıla yakın bir zamandır muhteşem birşey var; Barış adında, cıvıl cıvıl, gürültücü, sevimli, bez kirletme rekortmeni, baba delisi süper bir yaratıktan bahsediyorum...

O benim oğlum...

Haberini aldığımız günden beri eşimle hayatımızı kökünden ve sonsuza dek değiştiren, binbir türlü zorluk, yorgunluk, endişe katan ama zerre şikayetçi olmadığımız, aksine ona her baktığımızda binlerce kere şükürler edip, birlikte şapşalca sırıttığımız muhteşem canlı...

Rabbim herkese bu mutluluğu yaşamayı nasip etsin inşallah...

Şu yaşıma kadar defalarca aşık olduğuma inandım, daha fazla mutlu olamam diye düşündüm, sevginin zirve noktası bu diye geçirdim içimden...

Ve hayatımda hiçbirşeyde bu kadar yanılmadığımı farkettim...

Aşk, şu aşağıda fotoğrafını gördüğünüz şey...


Hayatımda hiçbir şey beni bu kadar heyecanlandırmadı, hiç bu kadar mutlu edemedi, başka kimseye ya da birşeye karşı bu kadar aşkla bu kadar sevgiyle bağlı hissetmedim kendimi... Ve annemden sonra hiçkimse bana bu kadar saf, bu kadar katıksız ve karşılıksız bir sevgiyle sarılmamıştı...

Hayatımda hiç bu kadar güzel bir sıfatım olmamıştı; "Baba"

ve eşim, hayat arkadaşım, yoldaşım... Bir insanın hayatında alabileceği en güzel hediyeyi verdi bana, en güzel sıfatı kazanmamı sağladı... Sana ne borçlu olduğumu tarif etmek bile imkansız, iyi ki varsın, iyi ki varsınız ikinizde...


8 Ağustos 2016 hayatımın sonsuza denk değiştiği muhteşem tarih... Gerisi küllüm hikaye...

Tek umudumuz iyi bir "İNSAN" olması için ona bir yol açabilmek...




24 Nisan 2017

Mega Radyo

İletişim araçlarının en eskilerinden bir tanesi olan radyo, hayatımıza çok uzun yıllar önce girmiş ve hala insanları günlük sıkıntılardan bir parça olsun uzaklaştırmaya çalışan sistem olarak biliniyor. Okuldan, işten çıkarken, ya da günlük ev işleri arasında günün rutinini bir parça olsun kırmak radyonun işlevlerinden biri. Çok değil 20 yıllık bir süre önce radyo dediğimiz alet evlerimizin, yaşam alanlarımızın bir yerinde bulunarak, günlük ruh hallerimize eşlik etmekte kullanılırdı. İnsanlar radyonun başına toplanır ve müzikli programlar dinlemek için orada bulunurdu. Ancak teknolojinin getirdiği imkanlar sayesinde radyo da hayatımıza internetin girmesiyle insanlara ulaşma noktalarını internet üzerinden gerçekleştirmeye başlamış bulunmakta.

Teknoloji çağı artık yeniliklerle dolu bir dünyayı bize sunarken, tüm iletişim araçlarının yanında radyoyu da değişime götürdü. Böylelikle insanlar rahatlıkla istedikleri yerden, sorunsuz radyo dinleme keyfini yaşamaya başladı. Mega radyo ya da çok sevdiğiniz bir radyo programını dinlemek istediğinizde, rahatlıkla internette online olarak, her yerde bunu gerçekleştirebilirsiniz. Özellikle genç nesil bu konuda artık her yerde eğlenebilmek ve kendini mutlu hissetmek istediği için bu nimetlerden sonuna kadar yararlanıyor.

Müziğin ve radyonun her zaman yanınızda olmasını istiyorsanız online radyo sistemi cep telefonunuzda, bilgisayarlarınızda sınırsız coşku hissedebilmeniz için tüm frekanslarıyla mevcut bulunuyor. İsterseniz cep telefonlarınıza online radyo indirip, yolda, iş yerinizde molalarda radyo dinleme zevkine ulaşabilirsiniz. Akıllı telefonlarda bu uygulamalara kolaylıkla sahip olma şansınız var. Günümüzde her radyonun internet sitesi olduğu için bilgisayar üzerinden istediğiniz radyo frekansına bağlanabilecek özgürlüğe sahipsiniz.

Radyoya ve radyoculuğa meraklı ve yetenekli olup bu işi yapmak isteyen, sesini kitlelere ulaştırmak düşüncesiyle yola çıkanlar için artık çağımızın imkanlarının iyi yanlarından biri de kendi alanını yaratmak olarak görülüyor. İnternet sınırsız bir mecra ve herkes kitlelere, gerek sosyal medyadan gerekse başka internet yolları üzerinden kendini tanıtarak popüler bir iş yapmanın keyfini yaşayabiliyor. Seslerini kitlelere duyurmak isteyen kişiler veya gruplar da imkanlarını kullanıp, kendi online radyosunu kurmaktan geri kalmıyor. Bu konu artık son derece basit olmakla birlikte, hayatında böyle bir deneyim yaşamak isteyen herkesin ilgi odağı olmuş durumda

31 Ocak 2017

Freelance Hizmet Satınalmak



Türkiye' de freelance kültürü uzunca bir zaman sağlıklı yürümedi. Bazı sözüm ona freelance çalışanlar akıllarınca uyanıklık yapıp insanları dolandırdıkça diğer emekçilerin de adı kötüye çıktı doğal olarak. Ben de uzunca bir dönem böyle bir mücadele verdim.

Bir proje toplantısında işveren bana "senin de parayı aldıktan sonra ortadan kaybolmayacağını nereden bileceğim?" diye bir soru sordu... Ben yaptığım işlerde bütün iletişim bilgilerimi, adresimi ve hatta bir de ıslak imzalı sözleşme/taahhütname veriyor olmama rağmen bazen böyle fazladan şüpheci insanlara kendimi anlatmakta zorlanıyordum...

Oysa böyle üçkağıtçılar olmasa bir freelance ile çalışmak bazı noktalarda avantajlıdır.

Maliyeti düşüktür. Büyük işletmelerin hesap yaparken işin bedeli üzerinde ekledikleri bir sürü kalem bir freelance' in masraf kalemleri listesinde yoktur.

Bir freelance, ne kadar profesyonel olsa bile bir ajanstan, kurumsal bir firmadan daha heyecanlı, daha enerjiktir.

Yaratıcılığını ticari kaygılarla, muhasebesel hesaplarla kısıtlamaz, onun tek odak noktası iyi bir iş çıkarmaktır. İşi yaparken ofisinin kirası, stopajı, vergiler, diğer çalışanların sorunları, ofisin muhtelif masrafları ve sorunları ile uğraşmak yerine sadece işine konsantre olabilir...

Daha bir sürü avantaj söylenebilir, sizin de eklemek istedikleriniz varsa, yorum üzerinden bunları konuşmaya devam edelim lütfen...

Artık freelance kültürüne önceki zamanlara kıyasla daha saygın bir gözle bakılıyor ve bu hizmetler için tanıtım mecraları var. bionluk.com' da bunlardan biri...

3 Ekim 2016

15 Temmuz sonrası

Epey zaman önce yazmya girişmişim bunları ama yarım kalmış, iş güç işte... Buyrun...

------

Yıllarca bir sürü mecrada insanlar veryansın ettiler, cemaatleri siyasetin, devletin içine bu kadar sokmayın, buna göz yummayın diye... Kimse dinlemedi...

Salya sümük ağlaşan bir grup zibidi, yıllarca kahraman ilan edildi, yere göğe kondurulamadı...


Sahi, birileri ondan bahsederken "Fethullah Gülen hoca efendi hazretleri" diyordu, kimlerdi onlar???

Yurtdışında okullar yaptılar, hem de alakalı alakasız bir sürü ülkeye, sözüm ona kültür elçisi olarak dünyanın parasını harcayarak... Bu paranın kaynağı hiç sorgulanmadı; hayırsever iş adamları dendi, geçildi...

O zamanlar ben de birçokları gibi gıyabında sordum; madem ülkeni bu kadar seviyorsun, Afrikanın açlıktan kırılan alakasız bir kasabasında Türkçe eğitim veren bir okul açmak yerine, kendi memleketinde okula gitmek için çamurun batağın karın içinde kilometrelerce yürüyen çocukların kendi köylerine ufak bir okul yapsan ya? Camı kırık, kapısı kapanmayan, damı akan bir sürü köy okulu var, onları onarıp, o çocuklara daha sağlıklı bir ortam sağlasaydın ya... Benim gibi bu ve benzeri ayrıntıları sorgulayan herkes tepki aldı, ha gayret vatan haini ilan edileceklerdi...

Cumhurbaşkanının "Halkım da Allah da affetsin" diyerek özür dilemesi bir erdem elbette...

Ama arkadaş, bunca yıl bu olayların buraya geleceğini, devletin içine bu kadar nüfuz etmesine göz yumacağınız bu insanların birgün daha fazlasını da isteyeceklerini kestiremediniz mi? Hani sizin ustalığınız? Kandırıldık deme lüksünüz var mı?

"Ne istediniz de vermedik?" sözünün arkası da araştırılacaktır umarım...

Deşeledikçe neler çıktı, görüyoruz hepimiz... Asla aklıma gelmezdi dediğimiz insanlar bu örgütle ilişkili çıkıyor. Nasıl da kamufle olmuşlar...

Geçmişte sınav skandalları yaşanmıştı, o zamanlar sorumluları adeta ölümüne korumuştunuz, "yedirmeyiz" demiştiniz... Ne kadar çok insanın hakkını yemişler... O hakkı yenilen, yılları çalınan insanlar ne olacak?

Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalarda nice şanlı asker senelerce perişan oldu, hastalanan, ölen, intihar eden, hayatı alt üst olan insanlar... Bunlar ne olacak? O meşhur savcınız için milli kahraman dediniz, arkasında durdunuz, koruyup kolladınız, adam foyası ortaya çıkınca ortadan kayboldu... Askeriyenin gizli sırlarının tutulduğu kozmik odaları açtınız, gizlilik derecesi yüksek evraklar ortalara döküldü, bu şerefsizlerin eline geçti, sonuç ortada...

Az kaldı koca memleketi altın tepside sunacaktık...

Zaten dünyalıklarını fazlasıyla yapmışlar, girmedikleri delik, sızmadıkları yer kalmamış...

Acaba bundan ders aldık mı? FETÖ denen illetin yerini başka "hoca efendi hazretleri" almaz artık değil mi?

23 Haziran 2016

Daldan Dala - 15

İlk blog yazımın üzerinden tam 12 yıl geçmiş... İlk yazının tarihi 23 Haziran 2004...

Gerçi ondan sonra araya askerlik girdi, iş güç derken, sonraki ilk yazım ve devamı 2007 yılının Ocak ayından sonra gelmiş...

Epey mesai harcamışım aslında bu bloga, güzel şeyler de çıkmış, bir sürü vasat iş de var...



-=0=-

Bir dönem bloga, tarihle ilgili notlar düşeceğim düşüncesiyle dönemin yaşananlarını yorumlayarak devam ediyordum. Son zamanlarda o kadar çok olay oldu ki üstüste, artık takip etmek de mümkün değil.

Şehitler, ölümler, patlamalar, bombalı araçlar hayatımızın gündelik bir parçası haline geldi. Herşeye alıştık.

Teröristi halaylarla davulla zurnayla karşılatırsan, devleti ayağına götürürsen olacağı bu işte... Koca devlet "kandırıldı", "silah bırakıyoruz dediler halbuki silah depoluyoruz demek istemişler", bak görüyor musun?

Bu kadar terör olayı yaşanırken yine de bizim önceliğimiz nedir? Başkanlık elbette, cahil misiniz pardon da? Hem zaten "90 yıllık enkaz" da yeni kaldırılmış... Hem kabahat sizde; verseydiniz 400 milletvekilini, bu kadar insan ölmezdi... üstelik bir seçimi yok sayıp size ikinci bir şans daha verdik, anlamadınız...

Devam et Türkiye'm, hedef 2023... aynen böyle devam et ki kına yakmalık sebebini iyice sıva... hüloloooğğğ...

-=0=-



Dün Yaşar Nuri Öztürk' ü kaybettik, mekanı cennet olsun...

Bir ilahiyat profesörünün yobazlığa karşı verdiği mücadeleyi yıllarca gördük, destekledik, ondan feyz alıp bazı şeyleri anlatmaya çalıştık ama ona da bize de inanmadılar, "işine geldiği gibi yorumluyor" dediler, "dinden çıktı" diyenini de gördüm, "o herif aslında mason" diye çamur atanını da...

İşte o çok bilenler, ayda 750 bin TL' ye "hocam banyo yaparken kulağıma su kaçtı, orucum bozulur mu?" sorularına salya sümük ağlamaklı cevaplar veren din tüccarlarına hayranlıkla bakmaya devam ediyorlar ama, "böyle yaparak sizi kandırıyorlar" diyene yıllarca kin beslediler, düşman bellediler..

Velhasıl neymiş; yurdum insanı ezik arabesk ruhuna hitap eden salya sümük herşeye mal gibi hayranlık beslemeye bayılıyor...

Hem bir de ibadet edebilmek için ille de bir şeyhi, şıhı olması gerektiğine, mutlaka birilerine mürid olması gerektiğine inanan, çobansız, güdülmeden kıldığı namazdan, tuttuğu oruçtan bile emin olamayan zavallılarla dolu bir memlekette yaşıyoruz.

Hatırlarsanız zamanında ne şeyhler gördük, müridlerine kutsaldır, sevaptır diye bilmemnerelerini öptüren, ayaklarına kapandıran...


Adamın haline bakın, bu nasıl bir şaklabanlıktır, nasıl bir riyakarlıktır.

Bu kitleye bu kadar ayyuka çıkma hakkını veren, tekkelerin açılmasına, ortalığın şeyhlerle şıhlarla ve bunun gibi şaklabanlarla dolmasına göz yuman zihniyet, tecavüze uğrayan çocuklar karşısında da sessiz kaldı elbette...

Bir sürü yasadışı ev işleten, kayıtdışı eğitimler (?) veren bir vakıf bu konuda suçlanınca da "böyle bir olayın bir kere yaşanmış olması bir kurumu kötülemek için sebep olamaz" gibi olağan dışı zırvalamalar sergilediler.

Ve bu yasa dışı oluşumlar, nereden geldiği belli olmayan paralarla ve müridlerini de bağış adı altında bol bol soyarak süper lüks ototmobillerle gezip, tatil yörelerinde jetski' lere binip insanlarla alay etmeye de devam ettiler...

Deniz Feneri Davası' nı da unutmuş değiliz... unutmadık değil mi? Yahu onu da mı unuttunuz? Ha pardon siz o sırada kutu açma yarışmaları seyrediyordunuz değil mi? Şimdi de survivor var, diziler var; meşgulsünüz tabi, oyaladım, kusura bakmayın...

Gerçi 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonları için "çalıyorlarsa da iyi yapıyorlar, en azından para ülkede kalıyor" diye tevekkülle karşılayan bir halkın böyle basit (!) olayları unutması normaldir...

Üstelik aynı tipler "kefenimizle geldik" diye artistlik yapıp, şehirlerinde çıkan çatışmalara bombalamalara gık diyememişlerdi değil mi? evet evet...

Ayrıca kefenle huzuruna gittikleri sayın cumhurbaşkanının da diploması şaibeli ama önemli değil reyiz o, ne yapıyorsa haklıdır, doğrudur...

Daha da yazamadığım bir dünya olay, konu... tartışmakla bitmez ki...

Başka yazılarda devam ederiz parça parça... Sevgiler...

22 Ocak 2016

Not Al...

Farkettim ki uzun zamandır kendime önemli bir haksızlık yapmışım. Kelimelerle dans ederdim bir zamanlar, alt alta üst üste oynaşırdık... Şimdi ise sosyal medya denen lanetli mecranın içinde kısa kısa cümlelerle her şeyimizi anlatmaya çalışıyoruz.

Her zaman bir not defterim olmuştur. Cebimde ya da çantamda bir kalem ve ufak bir defter hep yazmaya hazır halde benimle birlikte gezerdi her nereye gittiysem. Nerede ve nasıl bir ortamda olduğum hiç farketmezdi, aklıma her geleni de yazmazdım öyle, o defter bir karalama tahtası değildi... Birileri arkadaşının telefonunu not alsın diye yaprak koparıp vermezdim bile; kıymetliydi o defterler. Bir sürü biriktirdim onlardan, içlerinde hayatım saklı...


11 Ocak 2016

Gerçekten lazım mı?

Bir tarafta yeni teknolojiler üretmek, insanlara faydalı olacak ürünler icat etmek, hastalıklara çözüm bulmak için uğraşan insanlar var, diğer tarafta bu kadar çabayı küçümseyip çekirdek gibi tüketen başka bir kitle...

Güzel yurdum için en güzel örneği cep telefonları ve akıllı televizyonlar...

Henüz kullandığı telefonun bütün özelliklerinden tam anlamıyla faydalanamazken, hatta daha fazlasını bırak, o kadarına bile aslında ihtiyacı yokken yeni çıkan modelin peşine düşüyor insanlarımız.

Asgari ücretle yaşamaya çalışan, karnını zor doyuran, kirasını denkleştirmeye çalışan adamın cebinden 2500-3000 TL' lik cep telefonu çıkması normal mi sizce?

Babasından aldığı harçlıkları denkleştirip okulda tost bile yiyemeyen, simite razı olan genç kızımızın, babasının beynini yiyip 1500 TL' lik cep telefonu aldırması, sonra da 10 TL kontür yükletmesi, paketi bitmesin diye fotoğraf gönderen arkadaşına çatması gayet normal oldu artık...

Misafirliğe gittiğiniz evde genci yaşlısı ilk 1 saatten sonra ellerine telefonlarını alıp pıt pıt pıt bir şeyler yazıp çizmeye okumaya başlıyor. Siz adama laf anlatıyorsunuz, o çaktırmadan telefonda oyun oynuyor... Sohbetlerin içi boşalıyor, tadı kalmıyor, kalkıyorsunuz...

Akıllı televizyonlar alıyoruz evlerimize. Çoğu kimse bu kadar teknik becerisi olan bu televizyonların kanal sıralamasını ayarlamaktan bile aciz, cep telefonunda interneti var nasıl olsa diye evine internet bağlantısı almadığı halde "e bu televizyonla internetten film seyrediliyomuş, nasıl yapcaz?..." diye de sorarlar...

Mesele elimizdeki cihazların gitgide daha akıllı olması değil, insanların gitgide aptallaşması...

Her şeyi önümüzde kullanıma hazır olarak sunan teknolojinin amacı, kendimize zaman ayırabilmemiz ve daha fazla gelişmek için fırsat bulabilmemizdi ama biz bunu da daha fazla tembelleşebilmek için bir fırsata çevirdik...

Ellerindeki aletlerin yeteneklerini ve bunların nasıl kullanılacağını anlatmaya kalktığınızda, "ay ben uğraşamam bunlarla, sen ayarla da ver sana zahmet..." diyene pis dalasım geliyor...

Üstüne bir de bu yönde çaba gösterenlerle alay edenler var ki onlar tam dayaklık... "Uzaya mı çıkacaan onla, nolacah yeeaavv..."

Sinirlendim bak şimdi yine...

17 Aralık 2015

Lal

Nice şarkılar döner durur dilimde...
Sesim çıkmaz, ağzım yüreğimde...
Yüreğim lal oldu, sesim sus pus...
Sen konuş benim yerime de...

12 Ekim 2015

Ne çok ölüm dedim ben...

10.10.2015 - 10:004



Ankara tren garı önünde peşpeşe patlayan iki bomba ve yitip giden bir sürü can... İsimleri, milliyetleri, ırkları, siyasi görüşlerini boşver, seninle aynı yönden bakmıyor olabilirler; insanlar sonuçta... Can pazarı... Şimdilik IŞİD deniyor, yarın bir başkasının adını zikrederler... Sonuç olarak cevaplanması gereken sorular var... Bu insanların sevdikleri kime hesap soracak???

Öncesinde aylardır şehit haberleri, çatışmalar, baskınlar... Daha Ankara ile ilgili bu haberde ne olduğunu anlamaya çalışırken başka taraftan şehit haberi geliyor, çatışma, saldırı...

Bu sabah işe gelirken radyo' da Levent Kırca' nın vefatını duyuyorum... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın beni en çok güldüreni, en mutlu edeni, mizahı sevmemi sağlayanlardan biri... Atatürk aşığı, mücadeleci insan... Allah rahmet eylesin...



Birkaç gün içinde bu kadar çok ölüm fazla geldi... üst üste tokatlar yemiş gibiyim...

28 Ağustos 2015

40' mı ? Yok daha neler...

20' li yaşlarımdayken üzerimde çok büyük sorumluluklar olduğunu, dünyayı kurtarmakla görevli olduğumu ve insanlara ışık olarak gönderildiğimi falan düşünüyordum sanırım... Fazla film seyretmenin ve bilim kurgu hikayelerinin de bunda etkisi olabilir elbette... 30' lu yaşlara yaklaşırken yazdıklarımdan anlıyorum... Sanırım biraz abartılı :D

Öyle böyle derken, ne olduğunu anlamadan, bol aksiyon ve köklü değişikliklerle 30' lu yaşları da yedim bitirdim... Sanki öncekilerden daha da hızlı geçti gitti...

Yaş ilerledikçe zamanın akış hızı da değişiyor anlaşılan. Fizikçiler açıklasın lütfen bu durumu...

Birkaç gün önce 40 oldum, dile kolay 40 (yazıyla kırk)...

40 nedir ya :)


Garip hissettiriyor bazen... "Buraya kadar iyiydi de fazlasına gerek yok..." diyorum içimden... Sanırım ötesini de engelleme şansım olmayacak :)

Bu yaşa gelen kadar neler mi öğrendim ? Şöyle söyleyeyim... yok yok böyle bir devamı olmayacak yazının...

Dedim ya, herkese anlatacak bir sürü hikayem olduğunu, hayatı çoğu insandan daha iyi tanıdığımı, tecrübeli olduğumu düşünürüm ama gerçek öyle değilmiş maalesef... Bir adım daha ileri gittikçe aslında ne kadar az şey bildiğini anlıyor insan. Öğrenmek gereken bir dünya şey var...

"Güzel dostlar biriktirmişim..." safsatası


Pufff... Bu da oldukça baydı son zamanlarda... Birkaç iyi insan kalıyor yanınızda emin olun, gerisi de işi bitince posanızı çöp torbasına atıp basıp gidiyor...

Doğal seleksiyon denen naneyi pek seviyorum, olmamışlar sırası gelince patır patır dökülüyor hayatınızdan, gitgide sadeleşiyor ortalık, sonrası da bir ferahlık, bir sessizlik...

İnsan yaşı ilerledikçe daha sakin bir hayat istiyormuş onu anladım mesela... Gürültüsünden vazgeçemediğim bir Heavy Metal kaldı...  ;)




Netice olarak; söylemedi demeyin, "o öyle demiş", "bu böyle yapmış", "amanin sevgilim terketti", "lan sınavı yine veremedik", "ya para lazım" falan derken bir bakmışsınız ömür geçmiş gitmiş...

İz bırakmak lazım, onu anladım bir tek... İnsanlara güzel hatıralar bırakabilmek lazım... Çok uğraşmaya da gerek yok, yüreğinizi güzel tutun, ilk hedefiniz mutlu edebilmek olsun, sevgi, saygı falan filan... gerisi gelir zaten...

Haydi bakayım, yaşlı başlı adamım, yormayın beni...  ;) işim var, headbang yapıcam :)))

 

12 Mayıs 2015

Boğazda bir gemi ve aşıktı genç adam

Şehre bahar gelmişti; yine de soğuktu hava... Yıllarca sanki o günü beklemiş gibiydi ikiside. Sahil boyunca yürüdüler. Ayakları acıyana kadar, üşüyen ellerine aldırmadan. Hep birbirlerinin gözünün içine baktılar. Gözbebeklerini aşıp zihinlerindekileri görmeye çalıştılar. Gelip geçen insanlar, arabalar, güneş, martılar... Hiçbirini görmedi gözleri; sadece diğeri vardı onlar için... 

Sahilde demirli bir geminin yanından geçerken sevdaları takılıverdi pruvaya, farkedemediler. 

Demiraldı o gemi, uzaklara yelken açtı... Sevdaları takılı kalmıştı geminin pruvasında; düştü düşecek; farkedemediler, kayıp gitti ellerinden sevdaları, kalakaldılar...

Geriye birkaç kuru fotoğraf kalmıştı; o geminin yanında yürürken çektirdikleri... Elleri ceplerinde, üşümüşler, ama sevdalılar, gülümsüyorlar... Gemi gidiyor oysa o sırada... Sevdaları alabora...

2 Nisan 2015

Daldan Dala - 14

Bir savcı teröre kurban gitti... Üstelik adalet istediklerini iddia eden iki terörist tarafından öldürüldü... Fransa' da bütün Avrupa liderleri bir saldırıda kol kola girip protesto etmişlerdi, bizim ülkemizde iki parti lideri bile yan yana gelemedi... Nerede sizin siyaset anlayışınız, nerede sizin insanlığınız? Olan Savcı' ya ve ailesine oldu... İcraatını, yaptığı işi, kararlarını, çabasını beğenmiyor olabilirsiniz ama bir insanın canını almanın hiçbir açıklaması yok... Savaşta değilsiniz, ortada meşru müdafa yok. Adam odasında, işinin başında ve silahsız... Allah rahmet eylesin, ne diyelim...

Kurtarma operasyonu için timler odaya girmeden önce bir el silah sesi duyulduğu söylendi, doktorlar savcının cesedinden 3 kurşun çıkardıklarını söylediler. Berbat bir operasyon olduğu ortada, belki de kurtarılabilecek adama iki kurşun da polis sıkmış demek...

Olaya sebep olarak da Berkin Elvan' ın faillerinin bulunamamış olması gösterildi... Ölen bir çocuğu niye terör saldırınızla lekelediniz? Hala soranlar var, elinde sapanla gösteride ne işi vardı diye, arkadaş sen hala orada mısın? Velev ki, öyleydi, ne olacak? Onu o küçük yaşında o gösteriye zorlayanı bulun önce, eline sapanı verip sokağa salanı bulun madem... Güneydoğu' da da aynısı olmuyor mu? Bütün eylemlerde küçücük çocukları öne sürüp, onların arkasına saklanarak eylem yapılmıyor mu? Böyle bir eylemin nesini, nasıl haklı görebilirsin?

16 Aralık 2014

İşte sana adalet...

Çarşı grubu bugün darbeye teşebbüs, hükümeti yıkma girişimi, başbakanlık ofisini ele geçirme girişimi gibi suçlamalarla hakim karşısına çıkarılıyor. Halbuki Gezi' de haktan, halktan, özgürlükten, demokrasiden yana olmasalardı da "akil" sanatçılarımız (?!!!) gibi hükümetin etekleri altına sığınsalardı başlarına bunlar gelmeyecekti. Müebbet hapis istemiyle yargılanmayacaklardı.

Birileri gibi tırlarla silah değil yardım taşıdıkları için hata mı etti bu insanlar?



Çarşı terörü değil, kardeşlik ruhunu temsil eder...

11 Kasım 2014

Daldan Dala - 13

Yazar olmaktan bahsediyorsun ama aynı temel fikri anlatan sözde yeni bir yazıyı 6-7 ayda bir cümlelerin yerlerini ve içeriklerini biraz değiştirip tekrar yayınlıyorsun... Sonra da neden bizim blogger' lardan kaliteli içerik bu kadar az çıkıyor diye sızlanıyoruz.

-=0=-

İki sefer çıkan durdurma kararına rağmen "mahkemenin böyle bir kararını tanımıyoruz" diye hukuka kafa tutarak, kanunu hiçe sayarak yapılan ve adına da AK eki yapılarak önümüze konulan saraycık Türkiye ekonomisine 1.7 Milyar dolara maloldu... kaçAkSarayın maliyeti, asgari ücretle çalışan bir işçinin 1.619.385 aylık maaşına denk. 134.948 yıl yani. Merak sadece, öylesine hesapladım...

Cumhurbaşkanlığı Sarayı (?)


6 Kasım 2014

Plaza Çocukları

Bir dönem "mantar gibi çoğaldılar" diye şikayet ettiğimiz, İstanbul' un silüetini bozuyorlar diye yakındığımız, sonra da hayatımızın parçası haline gelen plazaları bilirsiniz.

Sanayi sitesi ortamından, plaza ortamına geçişte yaşanan belirgin bir travma durumu vardır. Benzer travma, iş hanından, mahalle arası dükkanlardan, apartman dairesinden bozma iş yerlerinden gelenlerde de görülür; sınıf atladıklarını zannederler...

Hanım kızlarımızın saçı, başı, kıyafetleri, delikanlılarımızın aksesuarları, kıyafetleri, ayakkabıları velhasıl görünümler değişmeye başlar. Maaşlarının önemli bir bölümünü bunlara harcamaya başlarlar. Ve tabii bütçeler de sarsılmaktadır artık.

17 Ekim 2014

Barış Manço - Ne Ola Yar Ola (1978) HD "Turkish Psych&Prog Rock"

Bir şarkı daha ne kadar güzel olabilir... Türk Rock müziğinin en güzel Psychodelic örneği... Her dinlediğimde kafam bir yerlere gidip geliyor...



Barış Manço - Ne Ola Yar Ola (1978) HD "Turkish Psych&Prog Rock"



http://youtu.be/8lub6KzX0Jg

8 Ağustos 2014

Bayram geldi geçti... (Agresifim ulen...)

Eskiden bayramlarda en azından telefon edilirdi, sonra sms yapaylığı çıktı, toplu sms' ler atılır oldu. Son sentetik duygusallığımız da ücretsiz mesajlaşma uygulamaları... Hatta biraz daha ileri gidip şirket hattını kullanabilirsiniz ki o da beleşe gelsin :) Samimiyetsiz danalar...

----

Aramayan eski dostlar.. hani ben sizin için çok önemliydim ya... ha işte onu diyorum bende... bu bayram da ben sizi bekledim bakalım arayan soran olacak mı diye... aa bak sen... kimse aramadı :D demek ki ben aramazsam sizin için çok önemli olmuyor muşum ;)

- Olur mu Sebastian?
- Ne olur mu abi?
- ..kimde olur mu?
- Sanırım olmaz abi...
- Evet olmaz...
- Peki abi...
- Dağılabilirsin Sebastian...

----

Geçmişinde yaptığı hataları hep başkalarının sırtına yükleyen, "sen öyle dediydin de ondan olduydu, sen böyle etmiyeydin, şöyle olmazdı" diyen mi ararsın, çektirdiği her türlü acıya rağmen "gitti, kalbim paramparça; benden yıllarımı çaldı..." diye sızlananlar mı... sonra da sosyal medyadan yaz babam yaz, habire çak lafı... çık karşısına da bir hesap sor madem o kadar haklısın ? hayırdır, gözün mü kesmedi?

----

Neyse aklıma geldikçe yazarım yine, gerginim şimdi, durduk yere...

21 Temmuz 2014

Ferhat Başer - Kağıttan Gemiler klibi geliyor... (GELDİ...)

Pop Müziğin genç ve adını duymaya alıştığımız isimlerden Ferhat BAŞER “Fasl-ı Bahar” adını verdiği ilk albümünün 3. Video klip çalışmasını
sevenlerine sunuyor.

Sekiz Müzik Yapım etiketi ile 2014 yılında dijital platform ve müzik marketlerde yerini alan albümün, 3. Video klip çalışmasını ‘Kağıttan Gemiler’ parçası için çeken sanatçıya model Özlem GÜRDAP eşlik etti.

12 kişilik ekip ile beraber 2 gün süren klibin çekimlerinde dış ve iç mekân görselleri ve su altı çekimleri buluyor. Yeni video klibinde ilk defa görüntü yönetmeliğini kendisi üstlenen Ferhat BAŞER; Uzun yıllar görsel fotoğafçılık üzerinde projeler ve çekimlerde bulunduğunu, bu klipte kendisi daha çok bir hikayeye yoğunlaşmak yerine, mekan ve şehir mimari görsellerini kullanarak çekimlerini yaptığını belirtti.


‘Kağıttan Gemiler’ parçasında ülkemizin önemli müzisyen ve aranjörlerinden Kaan Gökman, Koray Aykılıç, Erol Temizel ve Olcay Yavuz gibi usta isimlere rastlarken, Yine bu isimlerin ve Kare Records ‘unda projeye büyük destek verdiğini görüyoruz.



Güncelleme : Klip artık yayında...

Klibi önümüzde günlerde müzik kanallarında ve sosyal medya da sıkça göreceğiz.

www.ferhatbaser.com - www.sekizmuzik.com

2 Temmuz 2014

Smarty Pins

Yine Google, yine keyifli bir iş :)

Google Maps ile Smarty Pins oynayın, soruların cevaplarını haritada işaretleyin... Bakalım kaçıncı soruya kadar gideceksiniz :) Ben 9' a kadar gidebildim ancak...


Seyahate 1609 km ile başlıyorsunuz, her yanlış cevap bize mesafe kaybettiriyor. Örneğin soruda geçen yeri işaretlediniz ama yanlış oldu, gerçek lokasyonla arasına 100 km mesafe var. Kalan mesafemiz 1509 km' e düşüyor ve bu değer sıfırlandığında yarışma bitiyor...


20 Haziran 2014

İş Hayatı - Hep Bana

Adam sabah işe geliyor, sohbet, kahvaltı, keyif... Sonra "müşteriye gidiyorum" diye çıkıyor. Tesadüf diğer ofise geçiyorum. Bilgi işlem sorumlusuyum ya, bütün odalar açık bana. Bahsi geçen amcayı kullanılmayan bir oda da Youtube' dan film seyrederken buluyorum... "Bu sefer satış hedeflerinde kotaya ulaşamadık arkadaşlar, bir dahaki çeyrekte daha sıkı çalışmamız lazım..." hı hı... çok sıkı çalışıyor satış ekipleriniz...

----------

Telefon konuşmasına şahit oluyorum, fısır fısır karısına "tamam ben 2 - 2 buçuk gibi evde olurum, beraber gideriz ehi ehi" diyor, saat 1 gibi de "ben bayi ziyaretine gidiyorum arkadaşlar" diye çıkıyor.

Ben de "arabamı servise bırakıp geleceğim, 1 saat izin almam lazım" dediğimde "çok yoğunuz, hafta sonu bırakırsınız" cevabı alıyorum. Günlük izin istiyorum, aldığım cevap "Bu iş yoğunluğu arasında nasıl izin isteyebiliyorsunuz şaşıyorum vallahi..." yuhaaa artık...

----------

"Kartvizitimizde bölge yöneticisi yazıyor ama insan kaynaklarında ünvanımız uzman olarak geçiyormuş, bak sen, olur mu böyle şey, isyanım var ulen..."

Hiç düşünen yok ama yönetici ünvanına gerçekten sahip olabilecek kadar risk aldım mı, o kadar çaba gösterdim mi, inisiyatif alma, kararlılık, bilgi, beceri, yeterlilik bla bla bla... Önemli olan ünvanın getirdiği maaş artışı tabii...

----------


22 Mayıs 2014

Yitirilen Canlar



İş güvenliği konusunda yaşanan sorumsuzluk yüzünden geçen hafta içerisinde yaşananlar malum. Canlar gitti, ocaklar yıkıldı, yürekler yandı... Mekanları cennet olsun... Geri de kalanlar ne olacak? Herkes birlik oldu bir şekilde ellerinden tutmaya çalışıyor, iyi kötü destek olmak için çabalıyor, buruk bir mutluluk bu. En azından felaket anlarında kenetlenebiliyoruz...


Yazıldı, çizildi, istatistikler, rakamlar havalarda uçuştu. Sesini çıkarmaya kalkana tokat atıldı, tekmelendi, çok da şaşırmadık, bekliyorduk bu tadda tepkiler, alıştık çünkü...

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından hazırlanan bir raporu paylaşmak istiyorum(1). Dünya üzerinde Taş Kömürü ve Linyit üretimi yapılan ülkelerdeki ölüm oranlarına bakıldığında Türkiye ile uçurum olduğunu görebilirsiniz. Bu durum da ülkelerin yasalarla aldığı ve sıkı sıkıya kontrol ettiği önlemler olduğu ortada... Biz de ise bu konuda çok sağlıklı ve üzerinde çalışılmış yasalar olmamakla birlikte olanlar da çoğunca uygulanmamış, gerekli eğitimler yeterince verilmemiş, süreler kısa tutulmuş... Özelleştirmeden kaynaklanan kâr hedefi yüksek zorlamalar yüzünden uzun mesai saatleri, kalitesiz çalışma şartları ve benzeri bir sürü ayrıntı birçok ortamda zaten tartışıldı.

İnsan hayatı bu kadar ucuz değil diye bir sürü farklı olayda defalarca söylendi, üzerine methiyeler düzüldü ama kimse umursamadı. Olaylar yaşandı, ölümler oldu, üç beş gün sonra unutuldu. Herkes bağırdı, "unutmayacağız, unutturmayacağız" dendi, Türk halkının zayıf hafızasına kurban gitti bütün bu kötü hatıralar... Biz yine "çok yaşa büyük usta" diye bağırmaya devam ettik... Tekmelese de, tokatlasa da, satsa da, savsa da, benzin 10 lira da olsa, vardır bir bildiği dedik...

Tüm ailelere başsağlığı diliyorum, sabırlar diliyorum... Keşke elimizden daha fazlası da gelse...



-------
(1) Makalenin orijinal linki : http://www.tepav.org.tr/upload/files/1279030826-2.Madenlerde_Yasanan_Is_Kazalari_ve_Sonuclari_Uzerine_Bir_Degerlendirme.pdf

25 Mart 2014

Daldan dala 12 - Bahar esintileri

Böyle bir başlıkla başlayıp yaklaşan bahara methiyeler düzerek, cıvıl cıvıl bir yazı hazırlayabilmeyi çok isterdim ama ne hava durumu bu derece iç açıcı, ne küresel ısınma bu kadar iyi niyetli olmaya müsade ediyor, ne de gündem...

Ülkemde çocuklar öldü, gençler öldü, insanlar kör oldu... Çok insanın canı yandı, yanıyor... Bunun üzerinden prim yapmaya çalışanlar da var, yok sayan, saygısızlık eden, hakaretler yağdıran da...

Topraklarını almaya gelen bir ordunun kayıplarına hürmeten, ailelerine "Onlar artık bizim evlatlarımız" diyen bir güzel akıldan, bugün geldiğimiz noktada, yaşanan bu kadar acıya sadece hakaretle saldıran, nefret dolu zihniyete bakın...

-=0=-

21 Şubat 2014

Google : Yerel Seçimler 2014 Portalı


 Google yine harika bir çalışmaya imza atıyor. 30 Mart' da yapılacak yerel seçimler hakkında bölgelere ve Türkiye geneline göre guruplanmış bütün haberler, anketler ve adaylar hakkında arama trendlerini bu portalda bulabilirsiniz. Sandıkların açılması sırasında devreye girecek olan Canlı Seçim Sonuçları sayfasında bir harita üzerinden takip edebileceğiz.

Sohbetler başlığı altında, takvim üzerinde belirlenmiş tarihlerde adaylarla hangout servisi sayesinde sohbet edebilme ve sorular sorabilme şansına sahip olacağız.

Servisi detaylıca incelemekte fayda var.

http://yerelsecimler.withgoogle.com/

19 Şubat 2014

Sansür Başladı

İnternet yayınlarının düzenlenmesi başlığı ile Özel Hayatın Gizliliğinin Korunması kisvesi altında hazırlanan sansür yasası Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylandı... Şerh konulan maddeler var sözüm ona, onlar da sadece ISP' ler tarafından saklanacak olan verinin kapsamıyla ilgili.

10 Şubat 2014

Ferhat Başer 2014 Albüm Teaser



Albüme birkaç gün kaldı... Merakla bekliyoruz bakalım, Ferhat' ın albümü nasıl olmuş :)



31 Ocak 2014

Daldan Dala 11

Yazılacaklarla ilgili bazı notlar almışım. Dönemin konu başlıkları bunlar. Üzerlerine yazılacak tonla yazı çıkar. Zaman da geçmiş üstünden, kısa kısa notlar alayım yine o zaman.

Kızlı erkekli aynı evlerde kalıyorlarmış, kimbilir o evlerde neler oluyormuş... Daha bu konuşmanın üzerinden 2-3 gün geçmeden hemen şikayetler başladı. Aportta bekleyen g.t kılları hemen telefona sarılıp polisi aramaya başladılar... Özel hayata müdehale...


Yıllar sonra yeniden meclise türbanla girildi. Vekil oldukları süre boyunca bir kere bile kürsüye çıkmamış, bırakın kadın hakları konusunda birşeyler söylemeyi, herhangi bir konuda bile fikir beyan edememiş hanımlar, senaryonun piyonları olarak şov dünyasına adım attılar... Özgürlükler dendi, alkışlandı... “Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim” dedi piyon, herkes sustu... İnsan hakları dediler, kişisel seçim, özgürlük dediler. http://goo.gl/y5yV4Q Bu tarihi konuşmayı yaptı Şafak Pavey, yüreğine sağlık...

30 Ocak 2014

Türkçe İngilizce, Türkçe Almanca ve Türkçe İtalyanca Çeviri Yap

Çeviri işlemi zaman alan ve yorucu bir işlemdir. Çeviri ne kadar kolay olursa olsun bir yazma ve arada da olsa bilmediğiniz kelimeleri sözlüğe bakma ihtiyacı gerektirir. Bu yüzden çeviri sitelerine büyük önem verilmektedir. Buralarda yazdığınız metni anında çevirebilmektesiniz. Sadece sizin yazmanıza da gerek yoktur. Eğer bilgisayar ortamında yazıya dökülmüş bir metniniz varsa onu direk kopyala, yapıştır yöntemi ile çeviri sitelerine yönlendirebilirsiniz. Bu sayede anında çeviri gerçekleşmiş olur.

Yazılarınız ne kadar uzun, ne kadar kısa olursa olsun. Bu sayede Türkçe İngilizce çeviri yap dediğinizde anında karşınıza anlama en yakın bir çeviri ortaya çıkmaktadır. Aynı durum Türkçe Almanca çeviri yap dediğinizde de karşınıza çıkacak olan bir uygulamadır. Türkçe İtalyanca çeviri yap derseniz az öncekiler gibi yine aynı metodla en doğru çevirilere ulaşabileceksiniz. Fakat bu yazdıklarımız sizi çok fazla umutlandırmasın. Bilgisayar çevirilerinin hiçbirinde tam eşdeğerlilik yoktur. Bu yüzden yapılan çevirilerin bir kez daha üstünden geçilmesinde büyük fayda vardır. Türkçe İngilizce, Türkçe Almanca ve Türkçe İtalyanca çeviri yapmak artık çok kolay


advertorial içeriktir

4 Ocak 2014

Dünya Yaşlılar Günü'nde TENA'dan Huzurevlerine Muhteşem Sürpriz!

Dünyanın önde gelen yaşlı/hasta bezi ve hijyen ürünleri markası TENA, 1 Ekim 2013 Dünya Yaşlılar Günü’nde tüm Türkiye’nin sesini huzurevlerindeki yaşlılara ulaştırmak ve onları hatırlamamızı sağlamak için bir interaktif banner kampanyası gerçekleştirdi.

Gün boyunca www.hurriyet.com.tr'de ve www.herzamangenc.com'da gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projesinde; yaşlılarımızı her zaman hatırlayamayan, onları ziyaret edemeyen bizlerin, huzurevlerinde yaşayan yaşlıları bir “tık” ile araması sağlandı. Dünya Yaşlılar Günü’nde yapılan bu sürpriz ile mobil teknolojinin gücü, onu çok fazla kullanmayan yaşlılarımızı mutlu etmek için kullanıldı.

Kampanyanın tanıtım filminin, iç ısıtan ve yüzünüzü güldüren sahnelerine bayılacaksınız: