3 Ekim 2016

15 Temmuz sonrası

Epey zaman önce yazmya girişmişim bunları ama yarım kalmış, iş güç işte... Buyrun...

------

Yıllarca bir sürü mecrada insanlar veryansın ettiler, cemaatleri siyasetin, devletin içine bu kadar sokmayın, buna göz yummayın diye... Kimse dinlemedi...

Salya sümük ağlaşan bir grup zibidi, yıllarca kahraman ilan edildi, yere göğe kondurulamadı...


Sahi, birileri ondan bahsederken "Fethullah Gülen hoca efendi hazretleri" diyordu, kimlerdi onlar???

Yurtdışında okullar yaptılar, hem de alakalı alakasız bir sürü ülkeye, sözüm ona kültür elçisi olarak dünyanın parasını harcayarak... Bu paranın kaynağı hiç sorgulanmadı; hayırsever iş adamları dendi, geçildi...

O zamanlar ben de birçokları gibi gıyabında sordum; madem ülkeni bu kadar seviyorsun, Afrikanın açlıktan kırılan alakasız bir kasabasında Türkçe eğitim veren bir okul açmak yerine, kendi memleketinde okula gitmek için çamurun batağın karın içinde kilometrelerce yürüyen çocukların kendi köylerine ufak bir okul yapsan ya? Camı kırık, kapısı kapanmayan, damı akan bir sürü köy okulu var, onları onarıp, o çocuklara daha sağlıklı bir ortam sağlasaydın ya... Benim gibi bu ve benzeri ayrıntıları sorgulayan herkes tepki aldı, ha gayret vatan haini ilan edileceklerdi...

Cumhurbaşkanının "Halkım da Allah da affetsin" diyerek özür dilemesi bir erdem elbette...

Ama arkadaş, bunca yıl bu olayların buraya geleceğini, devletin içine bu kadar nüfuz etmesine göz yumacağınız bu insanların birgün daha fazlasını da isteyeceklerini kestiremediniz mi? Hani sizin ustalığınız? Kandırıldık deme lüksünüz var mı?

"Ne istediniz de vermedik?" sözünün arkası da araştırılacaktır umarım...

Deşeledikçe neler çıktı, görüyoruz hepimiz... Asla aklıma gelmezdi dediğimiz insanlar bu örgütle ilişkili çıkıyor. Nasıl da kamufle olmuşlar...

Geçmişte sınav skandalları yaşanmıştı, o zamanlar sorumluları adeta ölümüne korumuştunuz, "yedirmeyiz" demiştiniz... Ne kadar çok insanın hakkını yemişler... O hakkı yenilen, yılları çalınan insanlar ne olacak?

Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalarda nice şanlı asker senelerce perişan oldu, hastalanan, ölen, intihar eden, hayatı alt üst olan insanlar... Bunlar ne olacak? O meşhur savcınız için milli kahraman dediniz, arkasında durdunuz, koruyup kolladınız, adam foyası ortaya çıkınca ortadan kayboldu... Askeriyenin gizli sırlarının tutulduğu kozmik odaları açtınız, gizlilik derecesi yüksek evraklar ortalara döküldü, bu şerefsizlerin eline geçti, sonuç ortada...

Az kaldı koca memleketi altın tepside sunacaktık...

Zaten dünyalıklarını fazlasıyla yapmışlar, girmedikleri delik, sızmadıkları yer kalmamış...

Acaba bundan ders aldık mı? FETÖ denen illetin yerini başka "hoca efendi hazretleri" almaz artık değil mi?

23 Haziran 2016

Daldan Dala - 15

İlk blog yazımın üzerinden tam 12 yıl geçmiş... İlk yazının tarihi 23 Haziran 2004...

Gerçi ondan sonra araya askerlik girdi, iş güç derken, sonraki ilk yazım ve devamı 2007 yılının Ocak ayından sonra gelmiş...

Epey mesai harcamışım aslında bu bloga, güzel şeyler de çıkmış, bir sürü vasat iş de var...



-=0=-

Bir dönem bloga, tarihle ilgili notlar düşeceğim düşüncesiyle dönemin yaşananlarını yorumlayarak devam ediyordum. Son zamanlarda o kadar çok olay oldu ki üstüste, artık takip etmek de mümkün değil.

Şehitler, ölümler, patlamalar, bombalı araçlar hayatımızın gündelik bir parçası haline geldi. Herşeye alıştık.

Teröristi halaylarla davulla zurnayla karşılatırsan, devleti ayağına götürürsen olacağı bu işte... Koca devlet "kandırıldı", "silah bırakıyoruz dediler halbuki silah depoluyoruz demek istemişler", bak görüyor musun?

Bu kadar terör olayı yaşanırken yine de bizim önceliğimiz nedir? Başkanlık elbette, cahil misiniz pardon da? Hem zaten "90 yıllık enkaz" da yeni kaldırılmış... Hem kabahat sizde; verseydiniz 400 milletvekilini, bu kadar insan ölmezdi... üstelik bir seçimi yok sayıp size ikinci bir şans daha verdik, anlamadınız...

Devam et Türkiye'm, hedef 2023... aynen böyle devam et ki kına yakmalık sebebini iyice sıva... hüloloooğğğ...

-=0=-



Dün Yaşar Nuri Öztürk' ü kaybettik, mekanı cennet olsun...

Bir ilahiyat profesörünün yobazlığa karşı verdiği mücadeleyi yıllarca gördük, destekledik, ondan feyz alıp bazı şeyleri anlatmaya çalıştık ama ona da bize de inanmadılar, "işine geldiği gibi yorumluyor" dediler, "dinden çıktı" diyenini de gördüm, "o herif aslında mason" diye çamur atanını da...

İşte o çok bilenler, ayda 750 bin TL' ye "hocam banyo yaparken kulağıma su kaçtı, orucum bozulur mu?" sorularına salya sümük ağlamaklı cevaplar veren din tüccarlarına hayranlıkla bakmaya devam ediyorlar ama, "böyle yaparak sizi kandırıyorlar" diyene yıllarca kin beslediler, düşman bellediler..

Velhasıl neymiş; yurdum insanı ezik arabesk ruhuna hitap eden salya sümük herşeye mal gibi hayranlık beslemeye bayılıyor...

Hem bir de ibadet edebilmek için ille de bir şeyhi, şıhı olması gerektiğine, mutlaka birilerine mürid olması gerektiğine inanan, çobansız, güdülmeden kıldığı namazdan, tuttuğu oruçtan bile emin olamayan zavallılarla dolu bir memlekette yaşıyoruz.

Hatırlarsanız zamanında ne şeyhler gördük, müridlerine kutsaldır, sevaptır diye bilmemnerelerini öptüren, ayaklarına kapandıran...


Adamın haline bakın, bu nasıl bir şaklabanlıktır, nasıl bir riyakarlıktır.

Bu kitleye bu kadar ayyuka çıkma hakkını veren, tekkelerin açılmasına, ortalığın şeyhlerle şıhlarla ve bunun gibi şaklabanlarla dolmasına göz yuman zihniyet, tecavüze uğrayan çocuklar karşısında da sessiz kaldı elbette...

Bir sürü yasadışı ev işleten, kayıtdışı eğitimler (?) veren bir vakıf bu konuda suçlanınca da "böyle bir olayın bir kere yaşanmış olması bir kurumu kötülemek için sebep olamaz" gibi olağan dışı zırvalamalar sergilediler.

Ve bu yasa dışı oluşumlar, nereden geldiği belli olmayan paralarla ve müridlerini de bağış adı altında bol bol soyarak süper lüks ototmobillerle gezip, tatil yörelerinde jetski' lere binip insanlarla alay etmeye de devam ettiler...

Deniz Feneri Davası' nı da unutmuş değiliz... unutmadık değil mi? Yahu onu da mı unuttunuz? Ha pardon siz o sırada kutu açma yarışmaları seyrediyordunuz değil mi? Şimdi de survivor var, diziler var; meşgulsünüz tabi, oyaladım, kusura bakmayın...

Gerçi 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonları için "çalıyorlarsa da iyi yapıyorlar, en azından para ülkede kalıyor" diye tevekkülle karşılayan bir halkın böyle basit (!) olayları unutması normaldir...

Üstelik aynı tipler "kefenimizle geldik" diye artistlik yapıp, şehirlerinde çıkan çatışmalara bombalamalara gık diyememişlerdi değil mi? evet evet...

Ayrıca kefenle huzuruna gittikleri sayın cumhurbaşkanının da diploması şaibeli ama önemli değil reyiz o, ne yapıyorsa haklıdır, doğrudur...

Daha da yazamadığım bir dünya olay, konu... tartışmakla bitmez ki...

Başka yazılarda devam ederiz parça parça... Sevgiler...

22 Ocak 2016

Not Al...

Farkettim ki uzun zamandır kendime önemli bir haksızlık yapmışım. Kelimelerle dans ederdim bir zamanlar, alt alta üst üste oynaşırdık... Şimdi ise sosyal medya denen lanetli mecranın içinde kısa kısa cümlelerle her şeyimizi anlatmaya çalışıyoruz.

Her zaman bir not defterim olmuştur. Cebimde ya da çantamda bir kalem ve ufak bir defter hep yazmaya hazır halde benimle birlikte gezerdi her nereye gittiysem. Nerede ve nasıl bir ortamda olduğum hiç farketmezdi, aklıma her geleni de yazmazdım öyle, o defter bir karalama tahtası değildi... Birileri arkadaşının telefonunu not alsın diye yaprak koparıp vermezdim bile; kıymetliydi o defterler. Bir sürü biriktirdim onlardan, içlerinde hayatım saklı...


11 Ocak 2016

Gerçekten lazım mı?

Bir tarafta yeni teknolojiler üretmek, insanlara faydalı olacak ürünler icat etmek, hastalıklara çözüm bulmak için uğraşan insanlar var, diğer tarafta bu kadar çabayı küçümseyip çekirdek gibi tüketen başka bir kitle...

Güzel yurdum için en güzel örneği cep telefonları ve akıllı televizyonlar...

Henüz kullandığı telefonun bütün özelliklerinden tam anlamıyla faydalanamazken, hatta daha fazlasını bırak, o kadarına bile aslında ihtiyacı yokken yeni çıkan modelin peşine düşüyor insanlarımız.

Asgari ücretle yaşamaya çalışan, karnını zor doyuran, kirasını denkleştirmeye çalışan adamın cebinden 2500-3000 TL' lik cep telefonu çıkması normal mi sizce?

Babasından aldığı harçlıkları denkleştirip okulda tost bile yiyemeyen, simite razı olan genç kızımızın, babasının beynini yiyip 1500 TL' lik cep telefonu aldırması, sonra da 10 TL kontür yükletmesi, paketi bitmesin diye fotoğraf gönderen arkadaşına çatması gayet normal oldu artık...

Misafirliğe gittiğiniz evde genci yaşlısı ilk 1 saatten sonra ellerine telefonlarını alıp pıt pıt pıt bir şeyler yazıp çizmeye okumaya başlıyor. Siz adama laf anlatıyorsunuz, o çaktırmadan telefonda oyun oynuyor... Sohbetlerin içi boşalıyor, tadı kalmıyor, kalkıyorsunuz...

Akıllı televizyonlar alıyoruz evlerimize. Çoğu kimse bu kadar teknik becerisi olan bu televizyonların kanal sıralamasını ayarlamaktan bile aciz, cep telefonunda interneti var nasıl olsa diye evine internet bağlantısı almadığı halde "e bu televizyonla internetten film seyrediliyomuş, nasıl yapcaz?..." diye de sorarlar...

Mesele elimizdeki cihazların gitgide daha akıllı olması değil, insanların gitgide aptallaşması...

Her şeyi önümüzde kullanıma hazır olarak sunan teknolojinin amacı, kendimize zaman ayırabilmemiz ve daha fazla gelişmek için fırsat bulabilmemizdi ama biz bunu da daha fazla tembelleşebilmek için bir fırsata çevirdik...

Ellerindeki aletlerin yeteneklerini ve bunların nasıl kullanılacağını anlatmaya kalktığınızda, "ay ben uğraşamam bunlarla, sen ayarla da ver sana zahmet..." diyene pis dalasım geliyor...

Üstüne bir de bu yönde çaba gösterenlerle alay edenler var ki onlar tam dayaklık... "Uzaya mı çıkacaan onla, nolacah yeeaavv..."

Sinirlendim bak şimdi yine...

17 Aralık 2015

Lal

Nice şarkılar döner durur dilimde...
Sesim çıkmaz, ağzım yüreğimde...
Yüreğim lal oldu, sesim sus pus...
Sen konuş benim yerime de...

12 Ekim 2015

Ne çok ölüm dedim ben...

10.10.2015 - 10:004



Ankara tren garı önünde peşpeşe patlayan iki bomba ve yitip giden bir sürü can... İsimleri, milliyetleri, ırkları, siyasi görüşlerini boşver, seninle aynı yönden bakmıyor olabilirler; insanlar sonuçta... Can pazarı... Şimdilik IŞİD deniyor, yarın bir başkasının adını zikrederler... Sonuç olarak cevaplanması gereken sorular var... Bu insanların sevdikleri kime hesap soracak???

Öncesinde aylardır şehit haberleri, çatışmalar, baskınlar... Daha Ankara ile ilgili bu haberde ne olduğunu anlamaya çalışırken başka taraftan şehit haberi geliyor, çatışma, saldırı...

Bu sabah işe gelirken radyo' da Levent Kırca' nın vefatını duyuyorum... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın beni en çok güldüreni, en mutlu edeni, mizahı sevmemi sağlayanlardan biri... Atatürk aşığı, mücadeleci insan... Allah rahmet eylesin...



Birkaç gün içinde bu kadar çok ölüm fazla geldi... üst üste tokatlar yemiş gibiyim...

28 Ağustos 2015

40' mı ? Yok daha neler...

20' li yaşlarımdayken üzerimde çok büyük sorumluluklar olduğunu, dünyayı kurtarmakla görevli olduğumu ve insanlara ışık olarak gönderildiğimi falan düşünüyordum sanırım... Fazla film seyretmenin ve bilim kurgu hikayelerinin de bunda etkisi olabilir elbette... 30' lu yaşlara yaklaşırken yazdıklarımdan anlıyorum... Sanırım biraz abartılı :D

Öyle böyle derken, ne olduğunu anlamadan, bol aksiyon ve köklü değişikliklerle 30' lu yaşları da yedim bitirdim... Sanki öncekilerden daha da hızlı geçti gitti...

Yaş ilerledikçe zamanın akış hızı da değişiyor anlaşılan. Fizikçiler açıklasın lütfen bu durumu...

Birkaç gün önce 40 oldum, dile kolay 40 (yazıyla kırk)...

40 nedir ya :)


Garip hissettiriyor bazen... "Buraya kadar iyiydi de fazlasına gerek yok..." diyorum içimden... Sanırım ötesini de engelleme şansım olmayacak :)

Bu yaşa gelen kadar neler mi öğrendim ? Şöyle söyleyeyim... yok yok böyle bir devamı olmayacak yazının...

Dedim ya, herkese anlatacak bir sürü hikayem olduğunu, hayatı çoğu insandan daha iyi tanıdığımı, tecrübeli olduğumu düşünürüm ama gerçek öyle değilmiş maalesef... Bir adım daha ileri gittikçe aslında ne kadar az şey bildiğini anlıyor insan. Öğrenmek gereken bir dünya şey var...

"Güzel dostlar biriktirmişim..." safsatası


Pufff... Bu da oldukça baydı son zamanlarda... Birkaç iyi insan kalıyor yanınızda emin olun, gerisi de işi bitince posanızı çöp torbasına atıp basıp gidiyor...

Doğal seleksiyon denen naneyi pek seviyorum, olmamışlar sırası gelince patır patır dökülüyor hayatınızdan, gitgide sadeleşiyor ortalık, sonrası da bir ferahlık, bir sessizlik...

İnsan yaşı ilerledikçe daha sakin bir hayat istiyormuş onu anladım mesela... Gürültüsünden vazgeçemediğim bir Heavy Metal kaldı...  ;)




Netice olarak; söylemedi demeyin, "o öyle demiş", "bu böyle yapmış", "amanin sevgilim terketti", "lan sınavı yine veremedik", "ya para lazım" falan derken bir bakmışsınız ömür geçmiş gitmiş...

İz bırakmak lazım, onu anladım bir tek... İnsanlara güzel hatıralar bırakabilmek lazım... Çok uğraşmaya da gerek yok, yüreğinizi güzel tutun, ilk hedefiniz mutlu edebilmek olsun, sevgi, saygı falan filan... gerisi gelir zaten...

Haydi bakayım, yaşlı başlı adamım, yormayın beni...  ;) işim var, headbang yapıcam :)))

 

12 Mayıs 2015

Boğazda bir gemi ve aşıktı genç adam

Şehre bahar gelmişti; yine de soğuktu hava... Yıllarca sanki o günü beklemiş gibiydi ikiside. Sahil boyunca yürüdüler. Ayakları acıyana kadar, üşüyen ellerine aldırmadan. Hep birbirlerinin gözünün içine baktılar. Gözbebeklerini aşıp zihinlerindekileri görmeye çalıştılar. Gelip geçen insanlar, arabalar, güneş, martılar... Hiçbirini görmedi gözleri; sadece diğeri vardı onlar için... 

Sahilde demirli bir geminin yanından geçerken sevdaları takılıverdi pruvaya, farkedemediler. 

Demiraldı o gemi, uzaklara yelken açtı... Sevdaları takılı kalmıştı geminin pruvasında; düştü düşecek; farkedemediler, kayıp gitti ellerinden sevdaları, kalakaldılar...

Geriye birkaç kuru fotoğraf kalmıştı; o geminin yanında yürürken çektirdikleri... Elleri ceplerinde, üşümüşler, ama sevdalılar, gülümsüyorlar... Gemi gidiyor oysa o sırada... Sevdaları alabora...