Bağdat'ta bir alışveriş merkezinde kadın hızla erkekler tuvaletine yönelir, tuvalet görevlisi
"Yanlış yere girdiniz burası erkekler tuvaleti"
kadın
"Neden, içeride El ZEYDİ'mi var?" der,
adam
"Yok, O'nunla ne ilgisi var? "
Kadın
"Orta Doğu'da El Zeydi'den başka erkek mi var?.."
5 Ocak 2009
Ortadoğu' da erkek var mı ?
29 Aralık 2008
Elif "Elf" Kaya
Kan, Acı ve İsrail

Kan, acı, gözyaşı, terör, düşmanlık, savaş, cinayet... Bu kelimelerin benim için bir karşılığı daha var; İsrail... ve onun sponsoru ABD...
Yine insanlar ölüyor, yine acı var... Çocuk, yaşlı, kadın dinlemiyor elbette katliam makinası. Birkaç yapmacık kınama mesajı dışında da kimsenin kılı kıpırdamadı. Irak' da insanları sözüm ona Saddam rejiminden kurtarmak için bütün dünya seferber olmuştu ama neredeyse yarım asırdan fazla zamandır ortadoğu' da yaşananları sadece kınamakla kalıyorlar... Başbakınımız da BOP Eşbaşkanıyım demeye devam etsin...
Bosna'da da aynı şeyler yaşanmadı mı ? Orada da çıkarı olmadığından, bu süper güçler sessiz kalmayı tercih etmediler mi? BM yetersiz kalmadı mı?
Filistin' de petrol yok, Bosna'da da yoktu... Filistinde İsrailin çıkarı var, arkasında ABD var, oradan bütün ortadoğuyu yani petrolü ve dolayısıyla bütün dünyayı ve ticaret yollarının büyük kısmını kontrol etmek mümkün.
Filistinin başında ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramayan Hamas - El-Fetih ikilisi de bu zalim oyunun ekmeğine yağ sürüyor...
28 Aralık 2008
Alice Cooper's Pinball Machine
Düzeltme : Aslında oyunun orijinali de buradaydı ama oyunu da kendisi gibi rahatsız olduğundan, sürekli bidi, büdü, vıjk, cıyk sesler çıkarıp duruyordu, ben de link vermek daha sağlıklı olacak diye düşündüm ;)
Alice Cooper abimizim müzikleri eşliğinde pinball oynayalım biraz da... :)
Aynı zamanda sitenin diğer bölümleri de flash tabanlı çalışmalar için ilham verici olabilir...
27 Aralık 2008
Ekmek, Şarap, Sen ve Ben...
Ekmek, Şarap, Sen ve Ben...
Yazan : İhsan Yüce
Şiiri Okuyan : Mümtaz Sevinç
Beste ve Nakarat Seslendiren : Mazlum Çimen
...
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen'i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen'e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş....
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak....
bazen christoph colomb
napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günlerimi
`timur 'ken beyazıt'ı yenişimi....
bir kere aristo'nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shaskespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon...
bir içsinde görsün.... ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
Islak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş...
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim...
...