23 Aralık 2007

Komşuluk ve Saygı

Birçok defalar olduğu gibi bu pazar ve hatta bayram sabahında da alt kat komşumun matkap sesiyle uyandım. Bu adamcağızın ciddi ruhsal problemleri var, 8 senedir evinde bitiremediği bir tadilatla uğraşıyor. Biraz önce yine aynı sesi duyunca isyan etme noktasına geldim ama gidip uyarmaya kalktığımda da kabahatli oluyorum, utanmasa üzerime yürüyecek.

Yan komşumuzsa daha beter. Sabahın yedisinde bir babanın ağzından çıkmaması gereken küfürlerle kızını evden okula uğurluyor. Öyle laflar ki bunlar, bırakın bir evlada, hem de kızına bu lafları söylemeyi, insan erkeklerin yanında kullanmaya bile utanır. Gündüzleri ise aynı kız babasından aldığı bu terbiye ile doğal olarak anasına çemkiriyor. "Şimdi çıkıcam sokağa, ilk önüme gelene ve..cem, siz de rahatlıycaksınız, bende... Kerhaneye düşsem gene dönmem sizin yanınıza, kaçıcam evden... Or...usun sen, kocan da pe..venk..." İşte bu sözler de kız kardeşimizin annesiyle güzel diyalogları.

Be adam, senin aile yapın bunu kaldırıyorsa - ki bu durumda o kuruma aile denmez - ben de bu lafları dinlemek zorundamıyım ? Sıkıysa gidin de uyarın, daha lafınız bitmeden kapıyı suratınıza kapatıp sizi sinirinizle başbaşa kapı ağzında bırakıveriyorlar.

İnsan gibi davranıp, insan gibi muamele ve saygı görmeyi ne zaman öğreneceksiniz ?

Siz insan olmak istemiyorsanız olmayın ama bizi pisliğinizle neden muhatap ediyorsunuz ?

İstanbulun göbeğinde kendi halinde bir semt, bir apartman dairesinde yaşanıyor bunlar, medeniyetten uzak bir dağ başında değil... İmdat ki, ne imdat...

Nerede O Eski Bayramlar


Bu aralar herhalde bu başlıkla çok fazla yazıya rastlamışsınızdır. Ben de içimde hafif bir burukluk yaratan eski bayramlar konusuna değinmeden edemedim.

Yaşım "orta" tabir edilen seviyelerde olmasına rağmen, babalarımızın anlattığı o bayram yerlerini ben de gördüm. Bana göre şanslı azınlıktanım bu yüzden.

O bayram yerlerinde çocukların neşesini, koşuşturmacayı, salıncakları, balonları, oyunları, hokkabazları, ufak tiyatral gösterileri unutmak mümkün değil.

En acısı da büyüdüğünüzde artık insanlar size harçlık vermiyorlar, aksine harçlık verme sırası size geçiyor. Buna başkaldırmalıyız bence; harçlık alma yaşı üst limiti 35' e çıkarılmalı... Devlet bize de sahip çıksın...

Sonra kamyonet kasalarına doluşup mahalle aralarında "Bir baba hindi, hey allah" nidalarıyla dolaşılırdı. Tamam, hiç emniyetli bir durum değil ama çok eğlenceliydi. Zaten küçüklerin yanına mutlaka bir ağabey ya da abla verilirdi. Hem o kamyonetlerden düşenini de duymadım hiç. Onların da tekrar sefere başlamasını talep ediyorum ben.

Hatırlayan var mıdır; eskiden kolonya kokulu mendillerin arasında sıkıştırılmış olarak alırdık harçlıklarımızı. Bu güzel adete ne oldu peki ?

Bayrama özel Lavanta kolonyası alınırdı Eminönü' den. Bayramlaşmak için kapıya gelecek komşu çcukları için de ayrı şekerler alınırdı, rengarenk... Şimdi gelen çocuklar ise topladıkları şekerleri götürüp bakkallara satıyorlarmış, bakkallar anlatıyor. Bizim de karnımıza ağrılar girerdi şeker yemekten...

Hey gidi günler, hey...

Var mı başka ayrıntı hatırlayan ?

19 Aralık 2007

Web2PDF


Web2PDF adından da anlaşılacağı üzere Web sayfalarını PDF olarak kaydetmenizi sağlayan bir servis. Ücretsiz hizmet veren bu servise basit bir form ile üye olabiliyoruz.

Servisin kullanımı da basit. Sayfa içerisindeki sarı çerçeveli kutucuğa istediğiniz adresi yazıp hemen altındaki "Convert to PDF" yazılı butona tıklamanızdan birkaç saniye sonra sayfanın imajını içeren PDF dosyası için indirme mesajı açılıyor. Geniş sayfaların sağ tarafının görünmemesi gibi ufak bir problemin dışında sonuç gayet başarılı.

Daha da şık bir ek hizmet olarak sol bölümde "Generate the Javascript" yazılı butona tıkladığınızda alt taraftaki kutucukta oluşacak kodu istediğiniz sayfaya yerleştirerek, ziyaretçilere bu hizmeti doğrudan verebilir, sayfanızın PDF görüntüsünü almalarını sağlayabilirsiniz.

Yorum Adabı

Birçok blog yazarı arkadaşın da şikayet ettiği bir durum birkaç sefer benim başıma da geldi. Hatta az önce bir yorumu onay noktasında reddettim. Yayınlayıp da veri kirliliği yaratmaya bile gerek yok...

Yazılarımdan bir tanesi hakkında (Usta-Çırak İlişkisi başlıklı yazım...) yorum yapma gereği duyan ve kimliğini açık etmekten de çekinen bir ziyaretçi şöyle bir yorum bırakmış : "b.k gibi bir yazı, ben bunu yazanın..."

Bu yorumu görünce ilgili yazımı tekrar iki defa okudum. Acaba bir yerde bilmeden ters bir cümle mi kullanmışım, birilerine hakaret mi etmişim diye kontrol ettim ama yanlış birşeye rastlayamadım.

Sayın "İsimsiz" arkadaş, sormak istediğim birkaç soru var...

1- Konuyu ya da işleyiş şeklimi beğenmemiş olabilirsin, neden böyle bir cümleyle cevap verme gereği duydun ? Terbiyesizliğe gerek varmıydı ?

2- Yanlış olduğunu düşündüğün nokta hakkında insan gibi bir yorum yapsaydın da ben de hatamı anlayıp, düzeltseydim, başka insanları da yanıltmamış olsaydım daha iyi olmazmıydı ?

3- Birilerinin emek verip yazdığı bir yazı hakkında bu kadar yıkıcı olma hakkını kendinde nasıl buluyorsun ?

4- Sen aynı konu da gerçekten insanlığı aydınlatacak bir eser verdin de mi benim yazımı hakir görüyorsun ?

Birşeyler yazıyorum çünkü yaşadıklarımı gördüklerimi paylaşmak istiyorum. Belki birilerinin düşünmelerine ya da benzer olaylara başka bir gözle bakmalarına faydalı olabilir diye düşünüyorum. Bunun için kimseden takdir beklediğim de yok. Eğer gerçekten insanlığa faydalı olabilecek kadar bilge bir insan olduğumu düşünseydim öğretmen ya da bilim adamı olurdum.

Yazdığım yazı, yaptığım iş beğenilmiyor olabilir ama bu durum kimseye saçmalama hakkı vermez. Zaten toplumun her noktasına işlemiş bir terbiyesizlik durumu söz konusu, bari sanal ortamlara taşımayın kişiliksizliğinizi. Ben de başka blogları takip ediyorum, yorumlar bırakıyorum. Katılmadığım noktaları da kimliğimi de belirterek ve seviyesizleşmeden açıklayıp bunlar üzerinde tartışıyorum.

Sayın isimsiz kardeşim, seni de insan olmaya davet ediyorum...

18 Aralık 2007

Kadın Eli Öpülmezmiş...


Mudurnu Müftüsü, hazret, şöyle buyurmuşlar : "Bayramda kadın eli öpülmez"... Buradan Milliyet gazetesindeki habere ulaşabilirsiniz.

Cuma namazı vaazında sarfettiği bu sözler yüzünden hakkında şikayette bulunulmuş ama bu da çözüm değil. Bu zihniyeti bu ülkeden kazıyamıyoruz biz türlü ona yanıyorum ben.

Din adına insanlara anlatılabilecek, öğretilebilecek bu kadar güzellik varken, dini öcü gibi, umacı gibi gösterip, herkesi uzaklaştırmak da neyin nesidir anlayamıyorum. Yobazlık, irtica, örümcek kafalılık ne kadar derin bir kavrammış zon zamanlarda örneklerine sık sık rastlar olduk.

Her gün yeni bir bomba patlıyor ülkemde, yeni yeni icatlar çıkıyor. Millet boğaz derdine düşmüş, karnını doyurmak da güçlük çekerken, hükümet "ekonomi düzeldi, herşey yolunda" diye reklam yapıyor. PKK insanlarımızı acımadan katlederken, buna dur diyebilecek tek kurum olan TSK' yı yıpratmak için meclisin içinden çatlak sesler geliyor. Terörist meclise girdi diyene herkes saldırmaya başlıyor, bir yandan teröristi yasal zeminde sağlama alıp, neredeyse ödüllendirecek uygulamalara imza atılmaya çalışılıyor.

Bunlar yetmezmiş gibi, sayıları günden güne artan irticai söylemlerle, faaliyetlerle karşılaşır olduk.

Çok da şaşırmamak lazım. Bu ülkeyi yönetenler, zamanında laiklik hakkında atıp tutuyorlardı, şeyhlerin ellerini, eteklerini öpüyorlardı. Cumhuriyet için "Bu sistemin ömrü artık doldu" diyenleri şimdi başımıza çıkardık, cumhuriyeti emanet ettik.

Bu adamların ve onların izinden gidenlerin de bağlı oldukları o örümcek kafalı zihniyeti böyle ifşa etmeleri, birilerine dayatmalarda bulunmaları, zihinleri bulandırmaya çalışmaları da uzun vadeli planları gereği normal karşılanmalı...

Önce kültürel çöküntü yarat, ardından değerleri altüst et, sonra faaliyete geç, böl ve yoket...

Yine konunun dışına biraz çıkacağım ama müslüman coğrafyayı bölüp, İsraili bölgede tek güç haline getirme amacında olduğu herkes tarafından bilinen Büyük Ortadoğu Projesine destek veren zihniyet, yandaşlarına kabul ettirmeye çalıştığı, gözlerini boyadığı kendi idealleriyle bu şekilde çelişiyorsa, o noktada samimiyetten, inançdan, doğru yolda olmaktan bahsedilemez.