30 Kasım 2009

Denedim



Denedim, hemde defalarca...
Sildim, bozdum, yeniden yazdım...
Bütün bildiklerimi peşpeşe dizdim,
Parmaklarım kanayıncaya kadar çaldım...
Olmadı...
Seni anlatacak şarkıyı yazamadım,
(Sözümü tutamadım...)


29 Kasım 2009

Koşmak İstiyorum



Nefesim kesilene kadar,
Yorgunluktan bayılıncaya kadar,
Bir adım daha atacak mecalim kalmayıncaya kadar,
Koşmak istiyorum...
Sana doğru,
Olduğun yere,
Olduğun yöne...
Biri çalmalı artık başlama düdüğünü...
Biri elini uzatıp "gel" demeli...

Bir adım atsan bana doğru,
Ben sana binlerce adımla geleceğim,
Hemde koşa koşa...
Tüm acılarından arınmış,
taptaze umutlarla donanmış,
baştan ayağa aşkla kutsanmış kalbimle...


.:.

Haydi,
Elini uzatıp "gel" de bana...
Koşmak istiyorum,

Sana doğru,
Olduğun yere,
Olduğun yöne...

20 Kasım 2009

Sayende


Senin nefes aldığın her yer bahara dönüyor birden...
Hayat tazeleniyor göz kapaklarını her kapatıp açışında...
Ve güneşin varlığı anlam kazanıyor her gülümseyişinle...

Gün ve gece değerleniyor,
Seni bekledikçe...

Elini Uzat


Yaşanacak daha birçok güzellik,
Söylenebilecek binlerce güzel söz varken,
Geriye dönüp baktığımızda, gurur ve huzurla anabileceğimiz,
Tertemiz bir hayat yaratma şansımız,
Ellerimiz birleştiğinde herkesin karşısına dikilebilecek,
Tüm zorlukları altedebilecek gücümüz varken...

Bir tek elimizi birbirimize uzatmaya cesaretimiz yok...

Ya yoksa, ya orada değilse aslında ?... Ya hayalse ?...
Ya bir anda yıkılıverirse perde, biterse bu rüya ?...

Bunu nasıl kaldıracak yüreğim...

19 Kasım 2009

İnanmak

Kimi zaman maddesel olarak varlığından emin olamadığımız ya da duyularımızla ispatlayamadığımız halde, zihnimizi inandırmak suretiyle kabul ettiğimiz birçok kavrama inanabiliyoruz...

Kimi zaman da gözümüzün önünde duranı inkar ediyoruz... Gözümüze giren, görmemek için kör olmak gereken gerçekleri kaçırabiliyoruz ya da yok sayıyoruz...

Sevmek de böyle bir kavram. Duruma göre, işimize gelip gelmemesine göre, ortama, kişiye göre değişen sebeplerle ya yoktan var ediyoruz onu ya da olanı yok etmeye çalışıyoruz... Şüpheleniyoruz; gerçekliğinden, onu sunanın dürüstlüğünden, samimiyetinden, içtenliğinden...

Bir yerlerden kapılırsak da akıntıya, ilk şaşkınlığı atlatınca tutunacak başka dallar arıyoruz. Nehrin sonunda bizi ne beklediğini kestiremediğimizden olsa gerek, bir an önce akıntıdan kendimizi kurtarmaya, duygularımızın bizi sürüklediği belirsizlikten kurtulmaya çabalıyoruz.

Ama panik yaparsak boğulabiliriz...

Biraz sakin olmak gerekiyor belkide... Biraz bekleyip, görmek neler olacağını, akıntının ne yöne gittiğini...

Biraz sonra herşeyin daha iyi olabileceğini umut etmek en azından... İnanmak...