7 Aralık 2008

Yazma Dublörü

Burcu Sezer' den yaptığım alıntıyı yorumsuz paylaşıyorum...

Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın çeşitli zamanlarda ziyaret ettikleri Anıtkabir’de, özel deftere önceden başkalarınca yazılan yazılara imza atıyor. Her yazının karakteri farklı. Erdoğan’ın YAŞ’ın kış dönemi çalışmaları nedeniyle 2 Aralık günü gittiği Anıtkabir’de, özel deftere yazılan yazı ise, ‘’Bir Hat sanatçısı’’ tarafından kaleme alındı.
Yine de dayanamayıp birkaç kelam edeyim bari... Bir insandan, anısına tutulan bir deftere fikirlerini yazmayacak kadar nefret edilir mi?

Bu arada Burcu' nun blogunu da başarılı bulduğumu belirtmek isterim... Tiz ziyaret edile... :)

6 Aralık 2008

Mahalle Maçları

Çocukluğumun güzel ayrıntılarından birini bilgisiz.org' ta rastladığım bir yazıyla hatırladım. Futbol konusunda hayatımın hiçbir döneminde yetenek sahibi olamadığımdan sanırım, beni o mahalle maçlarında oyuna almazlardı :)) Ben de kenarda çekirdek çitleyip seyirci olarak bulunurdum.

Bilgisiz' deki yazının üzerinden de epey zaman geçmiş ama benim de gözümden kaçmış demekki... Özellikle adımlamayı tarif edişi, pasif direniş benzetmesi ve adice yapılan gol şovunun ayrıntıları pek güzel, pek keyifli...

5 Aralık 2008

Sevgili Günlük


Çocukluğumdan beri heves etmişimdir günlük tutmaya. Defalarca da başladım... Gerisi gelmediği gibi o yazdıklarımı da saklayamadım. Eften püften ne varsa saklarım, öyle garip bir alışkanlığım var. Kutular dolusu kıvır zıvırım var :) Fakat nedense günlük niyetiyle başladığım hiçbir dökümanı saklayamadım.

Bunu yapabilenlere özeniyorum açıkçası. Geçenlerde uzun zamandır görmediğim iki arkadaşımla karşılaştım. Serpil ve Serap ikilisi... Deli divane insanlar... Nasıl da özlemişiz birbirimizi... Konuştukça hatırladık bazı ayrıntıları; saatlerimizi aldı... Gerçi sohbet çok da keyifli geçti ama "o olay öylemiydi ?" deyip nasıl olduğuna emin olamadığımız ayrıntılar da var. Serap, eskiden günlük tuttuğunu, üniversite yıllarına kadar devam ettiğini ve bütün o geçen zamanda yaşananları bu sayede gün gün hatırlayabildiğini söyledi. Keşke ben de zamanında böyle bir çalışma yapsaymışım diye düşündüm. Bir yandan da balık hafızamın en güzel nimetini tekrar hatırladım. Güzel ya da sıkıntılı olan bir sürü ayrıntıyı hatırladığım gibi çok da önemsemediğim birçok ayrıntıyı mümkün olan en derin noktaya atmış, aktif verileri de öne çekmiş. Birçoğu da tampon bellekte hazır bekletiliyor :) Arada dostlarla, güzelliklerle ilgili kaynayıp gidenler de olmuş; işte onlar keşke dedirtiyor zaten...

24 Kasım 2008

Öğretmenler Günü

Sevgili öğretmenlerimiz, gününüz kutlu olsun... Bir ülkenin geleceğini, insanların kaderini hazırlamak; gençliği hayata hazırlamak gibi önemli, hassas ve kutsal bir göreviniz var... Allah yardımcınız olsun...

Google' da sizi unutmamış, şöyle şık bir jest yapmış

13 Kasım 2008

Metrobüs İşkencesi


Metrobüs denen zımbırtıyı göz göre göre kazıklanarak aldık, zaten dar olan otobanlarımızdan özel şeritler ayırıp mevcut trafiği iyice arap saçına döndürmek pahasına onlara özel yol açtık.

Bir sürü aracımız ve rahat rahat gidebilecek yolumuz vardı artık ama o da ne !!! Bu kadar uzun bir aracın dönebileceği bir yol, kavşak yoktu ?!!... Apar topar otobanın üstüne bir havada-döner kavşak yapıldı, sorun çözüldü.

Sonra güzergah genişletildi, araç Zincirlikuyu' ya kadar gelebilir oldu. Ne güzeldi... Ama bu arada sadece aynı hattı takip eden diğer İETT hatlarını değil, aralara giren, ara semtlere giden diğer hatları da kaldırdı kurum... Vatandaşın bir bölümü ciddi oranda mağdur oldu. Neyseki buna da alıştık. Ortadan kalkar diye ümit ettiğimiz minibüsler ara semtlerde sayıları artarak yeniden hortladılar...

Bu kadar çok araç olmasına rağmen talebin yoğunluğundan dolayı araçlar inanılmaz kalabalık, havasız, bunaltıcı ama trafik sıkışıklığından kurtulup çok ciddi zaman kazanıyor olmak çok avantajlı. Bu sebeple birçok eksi yok sayılabilir. Aracın ve metrobüs sisteminin böyle çok güzel bir yanı var. Ben her gün hem gidiş hem gelişte kullanıyorum ve eskisine göre çok daha hızlı ulaşıyorum işimle evim arasında... Hakkını yiyemem. Haydi eksileri de bir kenara bırakalım, benim anlamadığım İETT' nin amacı...

Durakta bekliyorsunuz, bir araç geliyor, tıklım tıkış, insanlar balık istifi... Arkasından bir araç geliyor tamamen boş ama kapıları açmıyor pas geçiyor... Bir araç daha aynı şekilde, bir tane daha, bir tane daha... Nereye gittikleri de belli değil... Sonra bir başka dolu araç geliyor, insanlar içeride boğulmak üzere, ama hemen arkasından yine boş bir otobüs var. Tam iş saatlerinde nedense bir sürü boş araç amaçsızca ve süratle biryerlere gidiyor. Hepsimi arızalı, hepsimi garaja gidiyor ?

Mesai saatleri dışındaki aralıklarda ise nedense böyle boş otobüs geçmesi olayına hiç rastlamıyorsunuz. Zaten nispeten daha boş olan otobüsler, neredeyse yolda sıkışacak kadar dipdibe ve hiç bir araç sektirmeden yolcu alarak iş görüyor. Yahu arkadaş kastınız işe gidenlere mi? Sabah ve akşam seferlerinde neden bir sürü boş otobüs oluyor ? Benim paramla aldığınız otobüsü, nasıl benden kaçırırsınız ? Nereye gidiyor bu araçlar acele acele... Hatta diğer dolu araçlar da bu boş olanlara diğer şeride geçerek yol vermiyorlar mı o zaman iyice deliriyorum...

Evet İETT, gerekçe nedir ?