30 Aralık 2007

Yeni Kira Yasası Taslağı

Milliyet Gazetesinde rastladığım bir haberde yeni kira yasası taslağından bahsedilmiş. Gerçekten de genel görünüm olarak kiracılardan yana bir çalışma gibi... Ancak gerçek hayatta ne derece uygulanabileceği hakkında bazı tereddütlerim var...

Mevcut uygulamalara ve yasalara baktığınızda da aslında kiracının karşısında olan çok fazla madde yok. Yine de mülk sahiplerinin tavırları ve emlakçıların fiyatlar üzerinde yarattıkları baskılar, benim özellikle görebildiğim, İstanbul' da kirada yaşamayı neredeyse imkansız hale getiriyor.

Mülk sahipleri kiracılarına karşı genelde çok saygısızlar. Birçoğu hala daha elden kira istiyor. Açıkça "vergi ödememek için" diyenleri de var. Benim ev sahibim gibi... İnsanlık hali, dönem dönem sıkıntıya düşebilirsiniz, ama bunun için ev sahibinizden anlayış beklemeyin. Benim ev sahibimin bu apartmanda 3 tane olmak üzere semtte toplam 11 dairesi var fakat ne zaman birkaç günlük bir gecikme yaşasak "biz emekli insanlarız, bu evin kirası ile geçiniyoruz, ayıp sizin yaptığınız" diye sitem ediyor. 60 küsür yaşında adamla da afedersiniz sidik yarışı yapacak halimiz yok ya... Yaşlı adam, laftan da anlamıyor.

Oğlu zam döneminde arayıp kiraya %60' dan fazla zam yaptığını gayet pişkin söylüyor... Kavga gürültü derken yaptığım araştırmaları avukatları referans göstererek enflasyon oranında yani %9,60 zam yaptım ama aldığım tehditleri hiç saymayayım. "Yakarım o evi, sizi o fiyata oturtmam" deyince dayanamayıp "sen benzini getir, ben çakmak veririm" dedim de o zaman biraz duruldu öküz hazretleri...

Daha acı durumlar yaşayanlar da var. Bir arkadaşım kirasını topu topu 20 gün geciktirdi diye ev sahibi bütün ailesiyle kapıya dayanıp, arkadaşımı ve eşini bezdirmek suretiyle o ay içinde evi boşalttırdı. Gerçi arkadaşımda da kabahat var, haklarımızı korumayı, aramayı da bilmiyoruz. Öyle bir sindirilmişiz ki...

Emlakçılar ise, birkaç düzgün insan hariç, çoğunlukla soyguncu... Bölgelerindeki emlak fiyatlarını speküslasyonlarla artıranlar onlar. Ev sahipleri gitgide açgözlü olurken onlar da buna destek veriyorlar, körüklüyorlar. Her çıkan kiracı da kira artış katsayısı biraz daha yükseliyor. Bölgeden geçen araçlar, ulaşım imkanları sanki ev sahibinin kiracıya kıyağıymış gibi zam sebebi sayılıyor. Zaten devlet veriyor bu hizmeti, bölgeye metro yapıldı diye neden kirama zam gelsin ?...

Emlakçılar tarafından sözleşmelere ekletilen yüksek zam oranları insanların belini büküyor. İtiraz ettiğinizde ise pişkince "işine gelmiyorsa tutmazsın" deyiveriyorlar. Alay eder gibi...

Medya da bu durumu destekler durumda açıkçası. Semtimize yapılmakta olan bir iş merkezinin emlak fiyatlarını 3 ile 5 kat arası artıracağına dair birkaç hafta önce bir gazete ekinde manşet haber verildi. Ne olacak o zaman ? Mahallemde kültür açığı mı kapanacak ? Hırsızlıklar mı azalacak ? Otopark sorunu artmış olmayacak mı ? Trafik sorunu daha da içinden çıkılmaz hale gelmeyecek mi ? İmkan bulan esnaf fiyatları artırmayacak mı ? Eee ? Benim karım ne bu işten ? Benim kiram niye artıyor ? Bana evimin yakınındaki bu yerden iş mi temin edeceksiniz ? Aksine saydıklarım gibi ya da daha fazla yeni sorun oluşacak...

Allah emlakçılara da, ev sahiplerine de, medyaya da akıl fikir versin...

23 Aralık 2007

Komşuluk ve Saygı

Birçok defalar olduğu gibi bu pazar ve hatta bayram sabahında da alt kat komşumun matkap sesiyle uyandım. Bu adamcağızın ciddi ruhsal problemleri var, 8 senedir evinde bitiremediği bir tadilatla uğraşıyor. Biraz önce yine aynı sesi duyunca isyan etme noktasına geldim ama gidip uyarmaya kalktığımda da kabahatli oluyorum, utanmasa üzerime yürüyecek.

Yan komşumuzsa daha beter. Sabahın yedisinde bir babanın ağzından çıkmaması gereken küfürlerle kızını evden okula uğurluyor. Öyle laflar ki bunlar, bırakın bir evlada, hem de kızına bu lafları söylemeyi, insan erkeklerin yanında kullanmaya bile utanır. Gündüzleri ise aynı kız babasından aldığı bu terbiye ile doğal olarak anasına çemkiriyor. "Şimdi çıkıcam sokağa, ilk önüme gelene ve..cem, siz de rahatlıycaksınız, bende... Kerhaneye düşsem gene dönmem sizin yanınıza, kaçıcam evden... Or...usun sen, kocan da pe..venk..." İşte bu sözler de kız kardeşimizin annesiyle güzel diyalogları.

Be adam, senin aile yapın bunu kaldırıyorsa - ki bu durumda o kuruma aile denmez - ben de bu lafları dinlemek zorundamıyım ? Sıkıysa gidin de uyarın, daha lafınız bitmeden kapıyı suratınıza kapatıp sizi sinirinizle başbaşa kapı ağzında bırakıveriyorlar.

İnsan gibi davranıp, insan gibi muamele ve saygı görmeyi ne zaman öğreneceksiniz ?

Siz insan olmak istemiyorsanız olmayın ama bizi pisliğinizle neden muhatap ediyorsunuz ?

İstanbulun göbeğinde kendi halinde bir semt, bir apartman dairesinde yaşanıyor bunlar, medeniyetten uzak bir dağ başında değil... İmdat ki, ne imdat...

Nerede O Eski Bayramlar


Bu aralar herhalde bu başlıkla çok fazla yazıya rastlamışsınızdır. Ben de içimde hafif bir burukluk yaratan eski bayramlar konusuna değinmeden edemedim.

Yaşım "orta" tabir edilen seviyelerde olmasına rağmen, babalarımızın anlattığı o bayram yerlerini ben de gördüm. Bana göre şanslı azınlıktanım bu yüzden.

O bayram yerlerinde çocukların neşesini, koşuşturmacayı, salıncakları, balonları, oyunları, hokkabazları, ufak tiyatral gösterileri unutmak mümkün değil.

En acısı da büyüdüğünüzde artık insanlar size harçlık vermiyorlar, aksine harçlık verme sırası size geçiyor. Buna başkaldırmalıyız bence; harçlık alma yaşı üst limiti 35' e çıkarılmalı... Devlet bize de sahip çıksın...

Sonra kamyonet kasalarına doluşup mahalle aralarında "Bir baba hindi, hey allah" nidalarıyla dolaşılırdı. Tamam, hiç emniyetli bir durum değil ama çok eğlenceliydi. Zaten küçüklerin yanına mutlaka bir ağabey ya da abla verilirdi. Hem o kamyonetlerden düşenini de duymadım hiç. Onların da tekrar sefere başlamasını talep ediyorum ben.

Hatırlayan var mıdır; eskiden kolonya kokulu mendillerin arasında sıkıştırılmış olarak alırdık harçlıklarımızı. Bu güzel adete ne oldu peki ?

Bayrama özel Lavanta kolonyası alınırdı Eminönü' den. Bayramlaşmak için kapıya gelecek komşu çcukları için de ayrı şekerler alınırdı, rengarenk... Şimdi gelen çocuklar ise topladıkları şekerleri götürüp bakkallara satıyorlarmış, bakkallar anlatıyor. Bizim de karnımıza ağrılar girerdi şeker yemekten...

Hey gidi günler, hey...

Var mı başka ayrıntı hatırlayan ?

19 Aralık 2007

Web2PDF


Web2PDF adından da anlaşılacağı üzere Web sayfalarını PDF olarak kaydetmenizi sağlayan bir servis. Ücretsiz hizmet veren bu servise basit bir form ile üye olabiliyoruz.

Servisin kullanımı da basit. Sayfa içerisindeki sarı çerçeveli kutucuğa istediğiniz adresi yazıp hemen altındaki "Convert to PDF" yazılı butona tıklamanızdan birkaç saniye sonra sayfanın imajını içeren PDF dosyası için indirme mesajı açılıyor. Geniş sayfaların sağ tarafının görünmemesi gibi ufak bir problemin dışında sonuç gayet başarılı.

Daha da şık bir ek hizmet olarak sol bölümde "Generate the Javascript" yazılı butona tıkladığınızda alt taraftaki kutucukta oluşacak kodu istediğiniz sayfaya yerleştirerek, ziyaretçilere bu hizmeti doğrudan verebilir, sayfanızın PDF görüntüsünü almalarını sağlayabilirsiniz.

Yorum Adabı

Birçok blog yazarı arkadaşın da şikayet ettiği bir durum birkaç sefer benim başıma da geldi. Hatta az önce bir yorumu onay noktasında reddettim. Yayınlayıp da veri kirliliği yaratmaya bile gerek yok...

Yazılarımdan bir tanesi hakkında (Usta-Çırak İlişkisi başlıklı yazım...) yorum yapma gereği duyan ve kimliğini açık etmekten de çekinen bir ziyaretçi şöyle bir yorum bırakmış : "b.k gibi bir yazı, ben bunu yazanın..."

Bu yorumu görünce ilgili yazımı tekrar iki defa okudum. Acaba bir yerde bilmeden ters bir cümle mi kullanmışım, birilerine hakaret mi etmişim diye kontrol ettim ama yanlış birşeye rastlayamadım.

Sayın "İsimsiz" arkadaş, sormak istediğim birkaç soru var...

1- Konuyu ya da işleyiş şeklimi beğenmemiş olabilirsin, neden böyle bir cümleyle cevap verme gereği duydun ? Terbiyesizliğe gerek varmıydı ?

2- Yanlış olduğunu düşündüğün nokta hakkında insan gibi bir yorum yapsaydın da ben de hatamı anlayıp, düzeltseydim, başka insanları da yanıltmamış olsaydım daha iyi olmazmıydı ?

3- Birilerinin emek verip yazdığı bir yazı hakkında bu kadar yıkıcı olma hakkını kendinde nasıl buluyorsun ?

4- Sen aynı konu da gerçekten insanlığı aydınlatacak bir eser verdin de mi benim yazımı hakir görüyorsun ?

Birşeyler yazıyorum çünkü yaşadıklarımı gördüklerimi paylaşmak istiyorum. Belki birilerinin düşünmelerine ya da benzer olaylara başka bir gözle bakmalarına faydalı olabilir diye düşünüyorum. Bunun için kimseden takdir beklediğim de yok. Eğer gerçekten insanlığa faydalı olabilecek kadar bilge bir insan olduğumu düşünseydim öğretmen ya da bilim adamı olurdum.

Yazdığım yazı, yaptığım iş beğenilmiyor olabilir ama bu durum kimseye saçmalama hakkı vermez. Zaten toplumun her noktasına işlemiş bir terbiyesizlik durumu söz konusu, bari sanal ortamlara taşımayın kişiliksizliğinizi. Ben de başka blogları takip ediyorum, yorumlar bırakıyorum. Katılmadığım noktaları da kimliğimi de belirterek ve seviyesizleşmeden açıklayıp bunlar üzerinde tartışıyorum.

Sayın isimsiz kardeşim, seni de insan olmaya davet ediyorum...