30 Aralık 2007

Yeni Kira Yasası Taslağı

Milliyet Gazetesinde rastladığım bir haberde yeni kira yasası taslağından bahsedilmiş. Gerçekten de genel görünüm olarak kiracılardan yana bir çalışma gibi... Ancak gerçek hayatta ne derece uygulanabileceği hakkında bazı tereddütlerim var...

Mevcut uygulamalara ve yasalara baktığınızda da aslında kiracının karşısında olan çok fazla madde yok. Yine de mülk sahiplerinin tavırları ve emlakçıların fiyatlar üzerinde yarattıkları baskılar, benim özellikle görebildiğim, İstanbul' da kirada yaşamayı neredeyse imkansız hale getiriyor.

Mülk sahipleri kiracılarına karşı genelde çok saygısızlar. Birçoğu hala daha elden kira istiyor. Açıkça "vergi ödememek için" diyenleri de var. Benim ev sahibim gibi... İnsanlık hali, dönem dönem sıkıntıya düşebilirsiniz, ama bunun için ev sahibinizden anlayış beklemeyin. Benim ev sahibimin bu apartmanda 3 tane olmak üzere semtte toplam 11 dairesi var fakat ne zaman birkaç günlük bir gecikme yaşasak "biz emekli insanlarız, bu evin kirası ile geçiniyoruz, ayıp sizin yaptığınız" diye sitem ediyor. 60 küsür yaşında adamla da afedersiniz sidik yarışı yapacak halimiz yok ya... Yaşlı adam, laftan da anlamıyor.

Oğlu zam döneminde arayıp kiraya %60' dan fazla zam yaptığını gayet pişkin söylüyor... Kavga gürültü derken yaptığım araştırmaları avukatları referans göstererek enflasyon oranında yani %9,60 zam yaptım ama aldığım tehditleri hiç saymayayım. "Yakarım o evi, sizi o fiyata oturtmam" deyince dayanamayıp "sen benzini getir, ben çakmak veririm" dedim de o zaman biraz duruldu öküz hazretleri...

Daha acı durumlar yaşayanlar da var. Bir arkadaşım kirasını topu topu 20 gün geciktirdi diye ev sahibi bütün ailesiyle kapıya dayanıp, arkadaşımı ve eşini bezdirmek suretiyle o ay içinde evi boşalttırdı. Gerçi arkadaşımda da kabahat var, haklarımızı korumayı, aramayı da bilmiyoruz. Öyle bir sindirilmişiz ki...

Emlakçılar ise, birkaç düzgün insan hariç, çoğunlukla soyguncu... Bölgelerindeki emlak fiyatlarını speküslasyonlarla artıranlar onlar. Ev sahipleri gitgide açgözlü olurken onlar da buna destek veriyorlar, körüklüyorlar. Her çıkan kiracı da kira artış katsayısı biraz daha yükseliyor. Bölgeden geçen araçlar, ulaşım imkanları sanki ev sahibinin kiracıya kıyağıymış gibi zam sebebi sayılıyor. Zaten devlet veriyor bu hizmeti, bölgeye metro yapıldı diye neden kirama zam gelsin ?...

Emlakçılar tarafından sözleşmelere ekletilen yüksek zam oranları insanların belini büküyor. İtiraz ettiğinizde ise pişkince "işine gelmiyorsa tutmazsın" deyiveriyorlar. Alay eder gibi...

Medya da bu durumu destekler durumda açıkçası. Semtimize yapılmakta olan bir iş merkezinin emlak fiyatlarını 3 ile 5 kat arası artıracağına dair birkaç hafta önce bir gazete ekinde manşet haber verildi. Ne olacak o zaman ? Mahallemde kültür açığı mı kapanacak ? Hırsızlıklar mı azalacak ? Otopark sorunu artmış olmayacak mı ? Trafik sorunu daha da içinden çıkılmaz hale gelmeyecek mi ? İmkan bulan esnaf fiyatları artırmayacak mı ? Eee ? Benim karım ne bu işten ? Benim kiram niye artıyor ? Bana evimin yakınındaki bu yerden iş mi temin edeceksiniz ? Aksine saydıklarım gibi ya da daha fazla yeni sorun oluşacak...

Allah emlakçılara da, ev sahiplerine de, medyaya da akıl fikir versin...

23 Aralık 2007

Komşuluk ve Saygı

Birçok defalar olduğu gibi bu pazar ve hatta bayram sabahında da alt kat komşumun matkap sesiyle uyandım. Bu adamcağızın ciddi ruhsal problemleri var, 8 senedir evinde bitiremediği bir tadilatla uğraşıyor. Biraz önce yine aynı sesi duyunca isyan etme noktasına geldim ama gidip uyarmaya kalktığımda da kabahatli oluyorum, utanmasa üzerime yürüyecek.

Yan komşumuzsa daha beter. Sabahın yedisinde bir babanın ağzından çıkmaması gereken küfürlerle kızını evden okula uğurluyor. Öyle laflar ki bunlar, bırakın bir evlada, hem de kızına bu lafları söylemeyi, insan erkeklerin yanında kullanmaya bile utanır. Gündüzleri ise aynı kız babasından aldığı bu terbiye ile doğal olarak anasına çemkiriyor. "Şimdi çıkıcam sokağa, ilk önüme gelene ve..cem, siz de rahatlıycaksınız, bende... Kerhaneye düşsem gene dönmem sizin yanınıza, kaçıcam evden... Or...usun sen, kocan da pe..venk..." İşte bu sözler de kız kardeşimizin annesiyle güzel diyalogları.

Be adam, senin aile yapın bunu kaldırıyorsa - ki bu durumda o kuruma aile denmez - ben de bu lafları dinlemek zorundamıyım ? Sıkıysa gidin de uyarın, daha lafınız bitmeden kapıyı suratınıza kapatıp sizi sinirinizle başbaşa kapı ağzında bırakıveriyorlar.

İnsan gibi davranıp, insan gibi muamele ve saygı görmeyi ne zaman öğreneceksiniz ?

Siz insan olmak istemiyorsanız olmayın ama bizi pisliğinizle neden muhatap ediyorsunuz ?

İstanbulun göbeğinde kendi halinde bir semt, bir apartman dairesinde yaşanıyor bunlar, medeniyetten uzak bir dağ başında değil... İmdat ki, ne imdat...

Nerede O Eski Bayramlar


Bu aralar herhalde bu başlıkla çok fazla yazıya rastlamışsınızdır. Ben de içimde hafif bir burukluk yaratan eski bayramlar konusuna değinmeden edemedim.

Yaşım "orta" tabir edilen seviyelerde olmasına rağmen, babalarımızın anlattığı o bayram yerlerini ben de gördüm. Bana göre şanslı azınlıktanım bu yüzden.

O bayram yerlerinde çocukların neşesini, koşuşturmacayı, salıncakları, balonları, oyunları, hokkabazları, ufak tiyatral gösterileri unutmak mümkün değil.

En acısı da büyüdüğünüzde artık insanlar size harçlık vermiyorlar, aksine harçlık verme sırası size geçiyor. Buna başkaldırmalıyız bence; harçlık alma yaşı üst limiti 35' e çıkarılmalı... Devlet bize de sahip çıksın...

Sonra kamyonet kasalarına doluşup mahalle aralarında "Bir baba hindi, hey allah" nidalarıyla dolaşılırdı. Tamam, hiç emniyetli bir durum değil ama çok eğlenceliydi. Zaten küçüklerin yanına mutlaka bir ağabey ya da abla verilirdi. Hem o kamyonetlerden düşenini de duymadım hiç. Onların da tekrar sefere başlamasını talep ediyorum ben.

Hatırlayan var mıdır; eskiden kolonya kokulu mendillerin arasında sıkıştırılmış olarak alırdık harçlıklarımızı. Bu güzel adete ne oldu peki ?

Bayrama özel Lavanta kolonyası alınırdı Eminönü' den. Bayramlaşmak için kapıya gelecek komşu çcukları için de ayrı şekerler alınırdı, rengarenk... Şimdi gelen çocuklar ise topladıkları şekerleri götürüp bakkallara satıyorlarmış, bakkallar anlatıyor. Bizim de karnımıza ağrılar girerdi şeker yemekten...

Hey gidi günler, hey...

Var mı başka ayrıntı hatırlayan ?

19 Aralık 2007

Web2PDF


Web2PDF adından da anlaşılacağı üzere Web sayfalarını PDF olarak kaydetmenizi sağlayan bir servis. Ücretsiz hizmet veren bu servise basit bir form ile üye olabiliyoruz.

Servisin kullanımı da basit. Sayfa içerisindeki sarı çerçeveli kutucuğa istediğiniz adresi yazıp hemen altındaki "Convert to PDF" yazılı butona tıklamanızdan birkaç saniye sonra sayfanın imajını içeren PDF dosyası için indirme mesajı açılıyor. Geniş sayfaların sağ tarafının görünmemesi gibi ufak bir problemin dışında sonuç gayet başarılı.

Daha da şık bir ek hizmet olarak sol bölümde "Generate the Javascript" yazılı butona tıkladığınızda alt taraftaki kutucukta oluşacak kodu istediğiniz sayfaya yerleştirerek, ziyaretçilere bu hizmeti doğrudan verebilir, sayfanızın PDF görüntüsünü almalarını sağlayabilirsiniz.

Yorum Adabı

Birçok blog yazarı arkadaşın da şikayet ettiği bir durum birkaç sefer benim başıma da geldi. Hatta az önce bir yorumu onay noktasında reddettim. Yayınlayıp da veri kirliliği yaratmaya bile gerek yok...

Yazılarımdan bir tanesi hakkında (Usta-Çırak İlişkisi başlıklı yazım...) yorum yapma gereği duyan ve kimliğini açık etmekten de çekinen bir ziyaretçi şöyle bir yorum bırakmış : "b.k gibi bir yazı, ben bunu yazanın..."

Bu yorumu görünce ilgili yazımı tekrar iki defa okudum. Acaba bir yerde bilmeden ters bir cümle mi kullanmışım, birilerine hakaret mi etmişim diye kontrol ettim ama yanlış birşeye rastlayamadım.

Sayın "İsimsiz" arkadaş, sormak istediğim birkaç soru var...

1- Konuyu ya da işleyiş şeklimi beğenmemiş olabilirsin, neden böyle bir cümleyle cevap verme gereği duydun ? Terbiyesizliğe gerek varmıydı ?

2- Yanlış olduğunu düşündüğün nokta hakkında insan gibi bir yorum yapsaydın da ben de hatamı anlayıp, düzeltseydim, başka insanları da yanıltmamış olsaydım daha iyi olmazmıydı ?

3- Birilerinin emek verip yazdığı bir yazı hakkında bu kadar yıkıcı olma hakkını kendinde nasıl buluyorsun ?

4- Sen aynı konu da gerçekten insanlığı aydınlatacak bir eser verdin de mi benim yazımı hakir görüyorsun ?

Birşeyler yazıyorum çünkü yaşadıklarımı gördüklerimi paylaşmak istiyorum. Belki birilerinin düşünmelerine ya da benzer olaylara başka bir gözle bakmalarına faydalı olabilir diye düşünüyorum. Bunun için kimseden takdir beklediğim de yok. Eğer gerçekten insanlığa faydalı olabilecek kadar bilge bir insan olduğumu düşünseydim öğretmen ya da bilim adamı olurdum.

Yazdığım yazı, yaptığım iş beğenilmiyor olabilir ama bu durum kimseye saçmalama hakkı vermez. Zaten toplumun her noktasına işlemiş bir terbiyesizlik durumu söz konusu, bari sanal ortamlara taşımayın kişiliksizliğinizi. Ben de başka blogları takip ediyorum, yorumlar bırakıyorum. Katılmadığım noktaları da kimliğimi de belirterek ve seviyesizleşmeden açıklayıp bunlar üzerinde tartışıyorum.

Sayın isimsiz kardeşim, seni de insan olmaya davet ediyorum...

18 Aralık 2007

Kadın Eli Öpülmezmiş...


Mudurnu Müftüsü, hazret, şöyle buyurmuşlar : "Bayramda kadın eli öpülmez"... Buradan Milliyet gazetesindeki habere ulaşabilirsiniz.

Cuma namazı vaazında sarfettiği bu sözler yüzünden hakkında şikayette bulunulmuş ama bu da çözüm değil. Bu zihniyeti bu ülkeden kazıyamıyoruz biz türlü ona yanıyorum ben.

Din adına insanlara anlatılabilecek, öğretilebilecek bu kadar güzellik varken, dini öcü gibi, umacı gibi gösterip, herkesi uzaklaştırmak da neyin nesidir anlayamıyorum. Yobazlık, irtica, örümcek kafalılık ne kadar derin bir kavrammış zon zamanlarda örneklerine sık sık rastlar olduk.

Her gün yeni bir bomba patlıyor ülkemde, yeni yeni icatlar çıkıyor. Millet boğaz derdine düşmüş, karnını doyurmak da güçlük çekerken, hükümet "ekonomi düzeldi, herşey yolunda" diye reklam yapıyor. PKK insanlarımızı acımadan katlederken, buna dur diyebilecek tek kurum olan TSK' yı yıpratmak için meclisin içinden çatlak sesler geliyor. Terörist meclise girdi diyene herkes saldırmaya başlıyor, bir yandan teröristi yasal zeminde sağlama alıp, neredeyse ödüllendirecek uygulamalara imza atılmaya çalışılıyor.

Bunlar yetmezmiş gibi, sayıları günden güne artan irticai söylemlerle, faaliyetlerle karşılaşır olduk.

Çok da şaşırmamak lazım. Bu ülkeyi yönetenler, zamanında laiklik hakkında atıp tutuyorlardı, şeyhlerin ellerini, eteklerini öpüyorlardı. Cumhuriyet için "Bu sistemin ömrü artık doldu" diyenleri şimdi başımıza çıkardık, cumhuriyeti emanet ettik.

Bu adamların ve onların izinden gidenlerin de bağlı oldukları o örümcek kafalı zihniyeti böyle ifşa etmeleri, birilerine dayatmalarda bulunmaları, zihinleri bulandırmaya çalışmaları da uzun vadeli planları gereği normal karşılanmalı...

Önce kültürel çöküntü yarat, ardından değerleri altüst et, sonra faaliyete geç, böl ve yoket...

Yine konunun dışına biraz çıkacağım ama müslüman coğrafyayı bölüp, İsraili bölgede tek güç haline getirme amacında olduğu herkes tarafından bilinen Büyük Ortadoğu Projesine destek veren zihniyet, yandaşlarına kabul ettirmeye çalıştığı, gözlerini boyadığı kendi idealleriyle bu şekilde çelişiyorsa, o noktada samimiyetten, inançdan, doğru yolda olmaktan bahsedilemez.

14 Aralık 2007

Haremlik Otobüsler

Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz ? Türkiye' de neler oluyor... Sadece İmam Hatip Lisesi öğrencilerine özel otobüs servisleri de başladı sonunda.

Servisten de sadece kız öğrenciler yararlanabiliyor, erkek öğrenciler bir şekilde gitsin artık.

Bir de şu noktası var konunun ki o çok daha trajikomiktir, arkadaşlar sığışamıyorlarmış, bu otobüsler dar geliyormuş da o yüzden körüklü otobüs talep ediyorlarmış. Sizi gidi zibidiler...

Durumu görüntülemeye çalışan gazetecilere, okul yönetimi tehditler savurarak ve ağızlarından tükürükler saçarak saldırıyor, İETT otobüs görüntülendiği halde durumu yalanlıyor... Servis şöförleri isyan ediyor, bir noktada haklılar da...

Birkaç soru geliyor aklıma;

- Bu hatunların diğerlerinden ayrıcalığı nedir ? Özel statüleri nereden kaynaklanıyor ? Hangi tarikatın, hangi özel (!) birimine bağlılar ?

- Aynı okuldaki erkek öğrencilerin canı can değilde patlıcan mı ? Yoksa onların servisi de ayrı mı ?

- Eğer öyleyse (ya da değilse bile) 2007 Türkiyesinde haremlik - selamlık otobüs kaldırmak, hangi zihniyetle açıklanır ?

- Hepsinden daha önemlisi diğer bütün öğrenciler, indirimli de olsa, toplu taşıma hizmetinden ücretini ödeyerek yararlanıyor; onların suçu ne ? Neyi eksik yapıyorlar ? Bu çocuklarının onlardan ne farkı var ?

Son sorum da bu işin sponsorluğunun hangi tarikat tarafından üstlenildiği... Devlet öğrencilerine sahip çıkamaz, okullarda uyuşturucu, sigara, fuhuş, çeteleşme ve benzeri durumlara çözüm getiremezse tarikatlar da devreye girip işte böyle, kendi militanlarını koruma altına alırlar... Bu aynı zaman da diğer bütün İmam Hatip mezunları ve öğrencilerini de karalamaktır, hakarettir.

Evet, şimdi kim bu durumu açıklayacak ? Cevabını kim verecek ? DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş tarafından İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen soru önergesi hasıraltı mı edilecek ?

Uyan Türkiyem Uyan... Kime oy verdiğini, ülkeni kime emanet ettiğini de bir daha düşün... Bunlar ileride olabileceklerin sadece basit örnekleri...

Büyükanıt' a Tepkiler

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt' a partilerden tepkiler geliyor. Sebebi de doğruyu söylemiş olması...

"PKK Mecliste" dedi diye edilmedik laf bırakmadılar. İstifaya çağıranlar oldu.

Kime hizmet ettiğinize dikkat edin efendiler, muhatabınız Türk milleti... Bu ülkede güvenilebilecek tek kurum olarak gördüğümüz Türk Silahlı Kuvvetlerini lekelemeye çalışacağınıza önce mecliste kimin elini sıktığınızı, kutladığınızı hatırlayın. Sonra bunların icraatlarını, söylemlerini hatırlayın, ondan sonra bir daha konuşun. Terörist meclise girmiş durumda; yalan mı ?

AKP iktidarı, kalanları da aramıza geri almaya kararlı zaten, af yasasının kapsamını genişletip, bütün teröristleri affetmenin derdine düşmüş durumdalar. Merak etmeyin büyük ordumuz yapılması gerekeni yeterince yapıyor zaten. Siz işinize bakın, ekonomiyle, dış ilişkilerle uğraşın...

Abdullah Öcalan' ın da affedileceği zamanı bekliyorum ben şimdi. Gerekçesi de ya AB' ye yalakalıktan olacak ya da yine AKP' nin gizli oy kapma çabaları olacak. Genişletilen af kapsamına "örgüte katılmış ama silah kullanmamış olanlar" gibi bir tanım var. Abdullah Öcalan' da hiç silah kullanmadı; onun statüsü ne olacak ? O zaman o da af isteyecek, diğer yöneticileri de... Fazla izahata gerek yok, ilk iş gidecekleri yer AİHM olacak ve bu haktan doğal olarak onlarda yararlanmak isteyecekler.

Biraz daha prim yapabilmek adına yapılan düşüncesiz ve riskli girişimler bunlar. Nelere meydan verileceği hiç hesaplanmıyor...

Bu arada bu yazı da 100. yazı oldu, kutluyorum kendi kendimi...

12 Aralık 2007

İstek Listem


Yılbaşında bana hediye almak isteyenler için (?) sıkıntı yaşamasınlar, "bu çocuğa ne alsak acaba" sorusu beyinlerini kemirmesin diye, şu aralar en çok aklıma takılan ürünü burada belirtiyorum, artık siz gerekeni yaparsınız...

Hani şurada yılbaşına da pek birşey kalmadı zaten. ;)

Kısmet olurda bu yöntem tutarsa, istek listesini de genişletiriz artık...

8 Aralık 2007

Blog Yuvası


Blog Yuvasında blogumdan bahsetmişler ve samimi eleştirilerini dile getirmişler; sağolsunlar. Yazıların kısa olmasından ve görsellikten dem vurmuşlar biraz... Bende cevap vereyim

Yazıları çok uzun tutmak istemiyorum zira bahsettiğim konular uzun uzadıya kaynak niteliği taşıyacak seviyede değil, fikir beyanı olarak da düşünülebilir. Kimseyi sıkmak istemem... Gerçi mekan benim, istediğim kadar uzatırım ama olsun :)

Görsellik konusunda da haklılar. Onu da halletmek var planlarım arasında ama nasıl zaman bulacağım, şimdilik pek kestiremiyorum...

Tekrar teşekkürler BlogYuvası

Biraz bahsetmek gerekirse, BlogYuvası kendilerini varlığınızdan haberdar ettiğiniz takdirde kısa bir süre içinde blogunuzu inceleyip sitelerinde ufak bir ekran görüntünüzle birlikte yorumlarını da ekleyip tanıtıyorlar. Emek isteyen bir çalışma ama sürekli genişleyen içeriklerinden işlerini ciddiye aldıkları belli oluyor. Bence zaman kaybetmeden sizde irtibata geçin...

2 Aralık 2007

Blogger Backup


Blogger kullanıcıları için güzel bir program var. Bana da lazım olduğu için araştırma yaparken buldum, denedim ve çok da başarılı buldum. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Bu adresten indireceğiniz programla blogger' da yazdığınız bütün yazılarınızı XML olarak kaydedebiliyorsunuz. Güzel bir özelliği de, blog ekleme menüsünden blogger' daki kullanıcı adı ve şifrenizi girdiğinizde bu hesaba bağlı bütün blogların kayıtlarını otomatik olarak listesine ekliyor. Kullanımı da oldukça basit, hemen kavrayacaksınız.

Ayrıca herhangi bir sorun halinde yedeklerinizi geri yükleme seçeneğiniz de var. Gerçi bir yedekleme programında bu olmasıydı garip olurdu...

Bilgisayar Oyunu Bölümü

Buradaki haberde İzmir Ekonomi Üniversitesinde Bilgisayar Oyunları üzerine bir bölüm açıldığından bahsetmiş. Bu bence gecikmiş bir yatırım, ama çok iyi verilmiş bir karar.

Dünya da oyun pazarında ne kadar paralar döndüğünü düşünürsek böyle bir pazarda yer edinebilmek Türkiye ekonomisi için de çok büyük bir atılım olacaktır...

Daha önce çok güçlü bir yazılımcı ekibi Türkiye değerlendirememişti... Bahsettiğim ekip son zamanların en çok konuşulan oyunu Crysis' in programcıları olan Türk arkadaşlar... Çok uzun zaman önce yazdıkları fizik motoruna ait ekran görüntülerini içeren bir video internette dolaşmaya başlamıştı. Nesnelerin çevreyle etkileşimi, ışık ve duman hareketleri gerçekten çok etkileyici idi. Ancak Türkiyede bu işe para yatıracak sponsor bulamadılar ve En sonunda EA Games bu arkadaşları kendi bünyesine kattı. Bir süre sonra da çıktığı dönemde çok ses getiren FarCry oyunu piyasaya sürüldü. Şahsen gurur duymakla beraber biraz da buruk birşeyler hissettim. Biz bu başarılı insanları da kaptırmıştık... Bu başarılı oyun Türkiye' de bir firmanın etiketi ile çıkamadı...

Bundan sonrası için artık bir umut var bence, İzmir Ekonomi Üniversitesini önemli kararlarından dolayı alkışlıyorum...

Alfabemize 29 harf yetmiyormuş !!!

AKP hükümeti Türkiyeyi pazarlamak olarak algıladıkları yönetim görevlerine yeni bir anlayış kattı. Güzel dilimiz Türkçe' mize 29 harf yetmiyormuş, zat-ı alileri böyle karar vermişler... Bunu duyduğum zaman hissettiklerimi kelimelerle anlatmam mümkün değil. Aklımdan geçen cümleleri de burada yazmaya utanıyorum açıkçası...
Stratejikboyut sitesinde rastladığım bir haber beni bu ruh haline soktu.

Sayın (!) Dışişleri Bakanı Ali Babacan İngilizce yayınlanan "Today’s Zaman" gazetesine verdiği demeçte Türkçe ve Kürtçeyi birbirine yaklaştırabilmek adına q,w ve x harflerinei alfabemize ekleme gereği duyduklarından bahsetmiş... Yeni hazırladıkları reform paketine bunu da eklemişler ve yeni yıla yetiştireceklermiş...

Türkiye' de halk ve bilimadamları dilimizi yabancı dillerden arındırıp daha da bize ait bir dil yaratmak konusunda çalışmalar yaparken, hükümette bizi kendimize yabancılaştırmaya çalışıyor. Benim anlayabildiğim tek gerekçe de belli bir zümreye yaranmaya çalışıp, biraz daha oy alabilmek. Böyle ucuz bir gerekçe için bu yapılmaz.

Dahası gerekçesi ne olursa olsun bir ülkenin tüm kültürel altyapı bileşenlerini birbirine bağlayan, iletişim için tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli ve tüm dünyada dil araştırmacıları tarafından en kolay öğrenilebilir ve kendini en iyi ifade edebilen dil olarak seçilen Türkçe' nin ahengini, yapısını bozmaya kimsenin hakkı yok.

Alfabemiz ve mevcut kelime dağarcığımız kendimizi ifade edebilmemize yetiyor. Bu dilin de tüm dillerde olduğu gibi ders kitaplarında yer almayan ama halk tarafından kullanılan bir argosu da var ve çok da zengin. Asıl ayrıntı, argoda kullanılan kelimelerin, cümlelerin bile dilin kurallarıyla çok yüksek oranda uyuşmasıdır. Bu da dilin zenginliğini gösteren ipuçlarından biridir.

Türkçe, matematik kurallarıyla ifade edilebilen tek dildir. Bu konuda daha önce de bir başlık açmıştım.

Dünyada en yaygın dil olan İngilizce' nin kelime sayısının Türkçeden kat kat fazla olduğu söylenir hep. Sorun Türkçenin zayıf bir dil olması değildir, aksine kendi içinde türeyebilen kelimeleriyle kendini bu derece iyi ifade edebilen bir dil olması asıl övüneceğimiz noktadır.

Dilimiz de, alfabemiz de bize yetiyor da artıyor bile... Ucuz çıkar kavgalarınız için, koltuk hevesleriniz için ona zarar vermeye çalışmaktan vazgeçin... Bir daha size oy verecek bir %47' de bulamazsınız... Halktan gelecek tepkiden sonra sizi artık ne AB, ve de ABD' de kurtaramaz artık...

Alfabemden uzak durun...

Gerçekten bu konu beni çok fena kızdırdı, cümlelerimde tutarsızlık varsa da af diliyorum...

30 Kasım 2007

E-Devlet Sistemleri ve Güvenlik

NTVMSNBC' de rastladığım bir haberde ülkelerin tüm altyapılarını bilgisayar tabanlı sistemlere taşıdıkları ve bu aşamalarda düzenli olarak güvenlik testleri ve güncelleştirmeleri yaptıklarından bahsediyordu. Türkiye' de bu altyapının kurulması sırasında ne tür güvenlik çalışmaları yapıldığı konusunu biraz araştırmaya çalıştığınızda ise güvenlik ayrıntısına pek değinilmediğini görüyorsunuz.

Örneğin bu adreste bulacağınız dökümanda organizasyonel yapılanmadan, yapılan görev dağılımından ve proje adımlarından bahsediyor. Ancak güvenlik konusunda sadece kullanılacak birkaç programın adı verilmiş. Bunların ne derece sağlıklı kullanılabileceği de şüpheli olmakla birlikte özellikle devlet kurumlarının bilgi işlem departmanlarına daha önce bilişim konularında servisler vermiş biri olarak da ayrıca endişeli olduğumu belirtmek isterim zira bu insanlar henüz kendi sistemlerini ataklardan, virüs ve spy' lardan korumayı başaramıyorlar. Yani sistemlere yatırım yapılıyor güzel ama ya kullanıcılar ?

Bazı noktalarda çok kritik sayılabilecek verileri geniş alan ağlar üzerinde dolaştırırken siz sisteminizi iyi koruyabilirsiniz ama ya uç noktalarda kalan kullanıcıların sistemleri ne olacak ? Bununla ilgili ne tür önlemler alınıyor ?

Örneğin Mernis (Merkezi Nüfus İdare Sistemi) projesinde muhtarlıklar ve birçok dairenin erişimlerinin olduğu söyleniyor. Ben de yine aynı noktada takılıyorum; son kullanıcılarda güvenlik sorunu...

Bütün ülkeler geniş çaplı güvenlik kontrolleri yaparken biz bu konudan bahsetmiyoruz bile... Biraz daha araştırma yapıp ondan sonra bu yazımı güncelleyeceğim, belki kaçırdığım noktalar vardır... Umarım...

24 Kasım 2007

FilesTube - Download Everything


"Herşeyi indirin" gibi iddialı bir sloganla giriş yapan servis, aradığınız birçok formatta dosyayı bulabilmeniz için bir arama servisi sunuyor.

Arama sonrasında gelen listede indirme için kullanacağınız linkle birlikte dosyanın temel niteliklerini de görebiliyorsunuz. Boyutu da belirtiliyor.Arama öncesinde türü de belirleme şansınız var. Listelemede belirleyebilieceğiniz özel türler şunlar :
  • avi
  • mp3
  • mpeg
  • mpg
  • rar
  • wma
  • wmv
  • zip
Arama sonuçlarını başarılı bulduğumu da belirtmek isterim... Sık Kullanılanlara ekledim bile...

21 Kasım 2007

XGeNeRaTiOn

Geçenlerde çok uzun zamandır görmediğim bir çocukluk arkadaşımla görüşme şansım oldu. Uzun uzun konuştuk, hasret giderdik. Keyifli bir akşam oldu. Konuşma sırasında sürekli dönemimiz gençliğinin sıkıntılarından payımıza düşenleri tartıştık. Sonrasında aklıma yıllar önce yazdığım bu yazı geldi... Sanırım 2001' di... Şimdi ise bir benzerini ya da devamını yazamayacak kadar yabancılaştırıldık hayata...

"XGeNeRaTiOn"

Öyle bir dönem yaratıldıki tüm dünyada, bu zaman diliminde doğan her çocuk sanki diğerleriyle aynı kalıptan çıkmış gibi oldu. Sistemler, yaratmaya çalıştıkları yeni uysal nesil için bir sürü deneme yaptılar. Kobay olarak seçtikleri insanlar üzerinde farklı deneyler gerçekleştirdiler. Kurbanların beyinlerine farklı zehirler verip, tepkileri ölçtüler. Her seferinde dozu artırarak, tedavisini düşünmeksizin, sadece hastalığı yaratmak için uğraştılar. Binlerce farklı yol denediler.Siyasal çatışmalarla insanları birbirine soktular. Ortalık iyice karışınca iç savaşlar başlattılar. Boyutlarını değiştirip, ülkeler arası savaşları denediler. Eroini, kokaini, envai çeşit uyuşturucuyu koydular önümüze... Müziği bile uyuşturucu haline getirmeyi başardılar. İnsanları onlara ve planlarına göre yanlış olan herşeyden uzak tutabilmek, dikkatleri başka tarafa çekmek için sanatı kullandılar. Kitapları yaktılar, şarkıları, siirleri, filmleri yasakladılar ve kendi seçtiklerini, kendi yaptıklarını sundular. Tapılacak bir sürü put koydular önümüze... Kafamız karışmasın diye tüm detaylardan hep uzak tuttular bizi; o kadar ki çok şeyden haberimiz olmadı. Bizim için gerçek olan çok az şey vardı: Futbol vardı ve hayatımızın amacıydı. "Pop" kültürü vardı ve çok şey zahmetsizce tüketilebiliyor, kısa süreli yoğun mutluluklar (!) yaşanabiliyordu. Elimizdekilerin bittiğini anlamamıza fırsat kalmadan yenisi konuyordu önümüze zaten. Bize hemen her anlamda yabancı olsada bütün dünyayının onurunu, gururunu ve geleceğini defalarca kötü adamlardan kurtaran kahramanlar yarattılar bize. Herbiri özünde birşeyleri temsil eden kahramanlar. Onlarla gurur duyduk. Uzun sözün kısası oyalanacak çok seçenek vardı.

Ne kadar gariptir ki size bir mesaj vermek amacıyla yazmaya başladığım bu yazının bile sonunu getirmeye çalışırken sıkılacak kadar tembel bir neslin üyesiyim bende... İzlenen yol o kadar iyi hesaplanıp, başarılı uygulanmış ki, başkaldırmaya kalktığınız anda, bilinçaltından birşeyler vücuda yorgunluk ve bezginlik, ve hatta korkaklık sinyalleri yollamaya başlıyor. Çoğunca başkalarının müdahelesine bile gerek kalmıyor.



Geçmişinizden kalan bütün hatalarınızı yüklediğiniz bu neslin, sizin için ne yapmasını beklediğinizi bir anlayabilsem... Size sonsuz hürmet göstermemizi mi bekliyorsunuz ? Ya da binlerce teşekkür mü ? "Bize hayatı armağan ettiniz..." dememizi mi ?

Sizler bizden geleceği, sevgiyi, umutları, güzellikleri alıp, karanlığı, nefreti, yılgınlığı, çaresizliği verdiniz. Yüreğimizde pasta mumu kadar bir ışık parçası saklamayı başardık; onunla yaşıyoruz... Nefesiniz yetmez onu söndürmeye.

Sizin kurallarınız, susmayı, her söylenene boyun eğmeyi ve elimizdekilerle yetinmeyi emrediyordu. Biz dinlemedik... Bazıları yenildi, ama biz direndik. Kendimize bir gelecek hazırlamaya çalıştık. Değerlerimizi korumaya çalıştık. İnançlarımızı, amaçlarımızı, hayallerimizi yaşatmaya çalıştık. Çok engel koydunuz yolumuza ama bizi durduramazsınız...

20 Kasım 2007

Slayer - Angel of Death

Güzel bir cover çalışması olmuş... çok eğlenceli... Slayer - Angel of Death, Sims 2 cover' ı...

19 Kasım 2007

Kalite

Genelde işletmelerde ürün ya da hizmetlerin iyileştirilmesi çabası ve uygulanan süreçler, öncelikli olarak satışların, dolayısıyla gelirin artırılması hedeflenerek sürdürülmekte.

Özellikle küçük ölçekli işletmelerde maliyetleri de kabul edilebilir seviyede tutabilmek adına, tasarruf tedbirleri belirlenir, iyileştirme süreçlerinde hedeflenen nokta kar marjını olabildiğince yükseltmek olur. Bu noktada bazen atlanan bir konu var ki aslında asıl kar ve müşteri sadakati sağlayan da bu; kalite...

Öncelikle kalite nedir sorusuna bir cevap bulmak lazım. TSE, ISO 9000 açıklamalarında kalitenin tanımını şu şekilde vermiş;

“Kalite, bir ürün veya hizmetin belirlenen veya olabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine dayanan özelliklerinin toplamıdır.”

Tanımı genişletmek gerekirse kalite, fikir ve tasarım aşamasında başlar, üretim, satış ve sonrası hizmetlerde devam eder. Tüm aşamalarda bir amaç belirlenmeli, sistemin kurulması ve işletilmesi sırasında yönetimin ve kontrolün tüm noktalarında hedeflenen bir kalite standartı olması gerekmektedir.

Yani ürün ya da hizmetin ihtiyaç duyulduğu her zaman ve noktada kendisinden bekleneni sağlayacağını garanti etmeniz beklenir.

Bir ürün ya da hizmeti sadece satmış olmak ve bir şekilde kazanca çevirmek fikri uzun vadeli getiri sağlamayacağı gibi, sonrasında sıkıntılara da sebep olabilir.

Aksine kalite odaklı bir yaklaşımla bir sistemin belirlenmesi, pazarda söz sahibi olmayı da sağlayacağı gibi, işletmeden sağladığı ürün ve hizmetin kalite tutarlılığına emin olacak bir müşterinin sadakatini de garantileyecektir. Bazı markaların ürünleri konusundaki kafanızdaki sabitleşmiş fikirleri düşünerek buna örnek bulabilirsiniz.

Bir sistem oluşturulması gündeme geldiğinde ise, işin tüm aşamalarında süreçlerin net olarak tanımlanması, dökümante edilmesi, tüm çalışanların anlayacağı ve uygulayabileceği bir şekle getirilmesi gerekir. Bu da Kalite Yönetimi’ dir.

Bu yazıda “Kalite” kelimesi ile ne anladığımdan ve kalite ile ilgili gerekçelerden bahsetmeye çalıştım. Bir sonraki konuda ise, kaliteyi sağlamak için kurulması gerektiğini düşündüğüm sistemin tanımlarını, adımlarını, başlangıç ve gelişme süreçlerini incelemeye çalışacağım.

Mahmut Sadi Irmak

"Mahmut Sadi Irmak Anlatıyor" başlıklı bir yazıya rastladım ve daha önce de okuduğum ama zayıf hafızama kurban giden bir anektodu tazelemiş oldum. Adını vermekten kaçınmış bir arkadaşın çalışması olan "Mental Masturbasyon" isimli bir blogu Blograzzi' den buldum ve tarzı sayesinde içeriğini ziyaretçiye okutmaktaki başarından dolayı sizi de haberdar etmek istedim.

Konunun çok da dışına çıkmadan başlıkta verdiğim içeriğe yönlendirmek istiyorum sizi... Atatürk' ün dehası ve liderlik vasfına bir örnek daha...

12 Kasım 2007

Sitenizi ve Blogunuzu Ekleyin


HerTürlü.Net' in Forum bölümünde yer alan Web Siteleri ve Bloglar için tanıtım yapabileceğiniz bir bölüm var.

İstediğiniz şekilde, isterseniz görsel materyallerle de destekleyerek sitenizi ya da blogunuzu ücretsiz tanıtabilirsiniz...


Web Siteleri ve Blog Tanıtımı

Çankaya Değişiyor


Çankaya Köşkü' nde bir süredir basına yansıyan değişimler var. Son ve en çok göze batanı da Suudi Arabistan kralının ziyaretinde altüst olan protokol kuralları oldu.

Cumhurbaşkanı, havaalanında karşılamaya katıldı, kralı otelinde ziyaret etmek için ayağına kadar gitti, hatta daha da ileri gidilip sanki Türkiye için birşey yapmış gibi, krala "Devlet Şeref Madalyası" verildi. Gerekçe olarak da kralın Cumhurbaşkanı ve Başbakana verdiği madalyalara karşılık olarak bu madalyanın verildiği gösterildi. Madem bu madalyadan edinmek bu kadar kolay, ben de istiyorum o zaman... Yıllardır bu ülkeye farklı şekillerde hizmet ettim, kraldan daha çok faydam dokunmuştur eminim...

Gelen yabancı liderlerle cumhurbaşkanı arasında gerçekleşen görüşmeler ile imzalanan anlaşmalar Çankaya Köşkü'nde yapılır, cumhurbaşkanları hiçbir gerekçeyle konuk liderin oteline gitmezdi, ama eğer gidilmeseydi hazrete zahmet olacaktı, yazık değilmi koca krala ? Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı' da kimmiş bir kralın karşısında değilmi ?

Ayrıca Kazakistan ve Suriye cumhurbaşkanlarını karşılamak için havaalanına gitmeyen Cumhurbaşkanı için Suudi kralın ayrı bir yeri var demekki...

Askeri törenlerde ve karşılamalarda değişen protokoller, resepsiyonlarda smokin yerine takım elbise - kravat kullanılması gibi gereksiz değişiklikler bunun yanında masum bile kalır.

Hele bir de milyonlarca Ytl masrafla köşkün dekorasyonuna harcama yapılması konusu varki, gerekçesi çok daha enteresan; "14 yıldır köşke çivi bile çakılmamış...". Sonuç ? Bu neyi ispatlar ? Demek ki gerek duyulmamış... Anlaşılan o ki, Çankaya köşkü, sizin lüks alışkanlıklarınıza cevap verememiş...

O kadar insan sokaklara döküldü, olmaz dendi, bağırdık çağırdık ama sesimizi duyuramamışız demekki... Bir de başbakanımız tarafından kukla ilan edildik... Yazık... Bakalım daha neler göreceğiz...

10 Kasım 2007

Editorya


Blograzzi' nin bence en keyifli aktivitesi olan "keşfet" butonu ile rastgele dolaşırken rastladığım ve içeriğini takip edebilmek için favorilerime eklediğim Editorya, sağolsun benden de bahsetmiş sitesinde. Bu da profilinde verdiği taahhüde ne kadar sadık olduğunu ve işini ciddiye aldığını gösteriyor.

Blogundaki yüksek miktardaki tanıtım yazıları da sistemli çalışmasına örnek oluyor. Bazı bloglara içeriğinin özgünlüğü ve tasarım kalitesine dayanarak puanlar da vermiş.

Kendisine teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum...

Bu arada site görüntüsü verme fikrini de kullanacağım bundan sonra, haberin olsun ;)

9 Kasım 2007

Mecliste Görev Anlayışı

Daha bir hafta önce bir yazı daha yazıp, mecliste terbiye ve tahammül sınırlarının ne kadar dar olduğundan dem vurmuştum. Yine aynı şeyler oluyor, hatta bir de oturumda olduğu sanılıpda aslında olmayan vekillerimiz var. İşte bu da vekillerimizin sorumluluk bilincini ve ahlaki değerlerini ortaya koyuyor. Maaş zamanlarında hepsi oralarda oluyordur ama, eminim...

Aşağıdaki diyaloglara lütfen dikkat edin. Nerede olduğunun farkında olmayan bir grup insanın sanki okey masasında taş çalınmış da onun kavgasını yapıyorlarmış gibi diyaloglarını göreceksiniz... Lütfen kimlere oy verdiğimize dikkat edelim...

Kaynak : Milliyet

TBMM'de, "Dingo'nun ahırı" ve "Kim lan bana 'terbiyesiz' diyen" tartışması

TBMM Genel Kurulu’nda gece geç saatlere kadar süren Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısının görüşülmesi sırasında ilginç diyalog ve tartışmalar yaşandı. CHP Sinop Milletvekili Engin Altay kendisine AKP sıralarından sürekli laf atılmasına sinirlenip "Dingonun ahırı mı burası?" deyince iktidar milletvekillerinden tepki aldı.

TBMM’de geç saatlere sarkan görüşmelerde söz alan Engin Altay, dünyada nükleer santrallerden vazgeçilirken Türkiye’de nükleer santral kurulmasını sağlayanların vicdanen rahat edemeyeceklerini savundu. AKP Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya, "Bize hakaret etme" diye karşılık verdi. CHP’li Altay ile AKP’lilerin atışması böyle başladı. Sinop’a nükleer santral kurulacağı söylentilerini anımsatan Altay, "Benle birlikte geçen dönem Sinop’ta milletvekilliği yapan iktidar partisinin iki çok değerli milletvekili, direkt, yani hiçbir şey yapmadan bir ön kabulle bu tasarıya büyük, müthiş destek verdiler. Ama, şimdi onlar yok, yerlerine çok daha değerli arkadaşlarımız var şüphesiz en az onlar kadar değerli. Bu arkadaşlarımız da buna ’kabul’ diyecek, ama inanın ki bu bir siyasi gelecek garantisi olmayacaktır. Bunun altını çizmek istiyorum" dedi.

Tartışma ham tutanaklara göre şöyle devam etti:

"HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep-AKP) - Polemik yapmayın!
ENGİN ALPAY (Devamla) - Ne diyorsun sen?
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep-AKP) - Bizim nasıl seçileceğimiz seni ilgilendirmez!
ENGİN ALPAY (Devamla) - Otur yerine, konuşma! Gel buradan konuş! Sen bu kürsünün ne olup olmadığını öğren önce. Zamanımı çalma lütfen. Allah Allah!
Hükümetin Avrupa’nın Amerika’nın boşta gezen işsiz kalmış nükleer fizikçilerine atom mühendislerine iş bulmayı bir tarafa bırakıp kendi mühendisine iş bulmasını isteyen CHP’li Altay’a laf atılmaya devam edilince şu tartışma cereyan etti:
"ENGİN ALTAY (Devamla) - Hatibe müdahale etmek İç Tüzük’e aykırıdır.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - O kürsüde millete izahat veriyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şu İç Tüzük’ü bir oku da öyle konuş ya! Üç aydır mebussun, İç Tüzük’ü oku da buraya gel konuş!
BAŞKAN - Sayın milletvekili?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Sen dört yıllık olmuşsun da ne olmuş?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Oturduğun yerden hatibe laf atılmaz! Laf atacaksa bak orada Grup Başkan Vekiliniz var, hem de 5 tane!
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakika müsaade eder misiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Çıkarlar, cevap verirler.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - 2 bin kişiye istihdam yaratılmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne diyorsun?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - 2 bin kişiye istihdam yaratılmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Kim diyor onu sana, kim diyor 2 bin kişi diye?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Devlet İstatistik Enstitüsü diyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekili?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gelsin bana söylesin onu!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Yalan yanlış konuşuyorsun!
BAŞKAN - Sayın milletvekili laf atmanıza gerek yok, biraz sonra grup adına?
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Dingo’nun ahırı mı burası? (AK Parti sıralarından gürültüler).
BAŞKAN - Lütfen? Lütfen? " CHP’li Altay’ın sözleri üzerine AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz "Terbiyesiz" diye bağırdı. Tartışma şöyle devam etti:
"ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Kim lan bana ’terbiyesiz’ diyen!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya-AKP) - Benim.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Gel buraya! Sensin terbiyesiz!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olur musunuz. Gecenin bu saati...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Sayın Başkan ’terbiyesiz’ sözünü geri alsın.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Sözünü geri alsın.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - ’Dingo’nun ahırı’ lafını geri alsın.
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - ’Dingo’nun ahırı’ demedim ben. ’Burayı Dingo’nun ahırına çevirme.’ dedim sana ben.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Meclise ’Dingo’nun ahırı’ diyemezsin!
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - İkisi çok ayrı şey.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla-AKP) - Türkiye Büyük Millet Meclisine ’Dingo’nun ahırı’ diyemezsin!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri?
ENGİN ALTAY (Sinop-CHP) - Dingo’nun ahırına çevirmeye kalkan sensin burayı! Ama ’çeviremeyeceksin’ dedim ben sana?"

"İSMET PAŞA’NIN EVLATLARIYIZ?", "BURA MİLLİ İRADENİN YERİ"

Bu arada tartışmadan sonra kürsüye gelen AKP Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ önceki konuşmacılardan CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, "Cumhurbaşkanlığı makamından inerek muhalefette kalmayı içine sindirebilmiş İsmet Paşa’nın evlatlarıyız. Ancak, gelinen noktada böyle bir anlayış, baskı, psikolojik baskı yaratmaya yönelik bir anlayış, halkın AKP’yi seçmesinde ne kadar hata yaptığının somut göstergesidir" sözlerini alıntılayıp, "Çok önemli bir ifade; bu kürsüden söylendi. Bu ifade millete hakaret ifadesidir. Hiç kimse, milletin kürsüsünde millete hakaret edemez. Hiç kimse bunu yapamaz" dedi.

CHP’li Öztürk iddiaya itiraz ederken AKP’li Bozdağ, "Ama, milletin desteğini, milletin güvenini alamayanlar, burada, millete hakaret edebilirler gibi kendilerinde bir hak görüyorlarsa, millet, o hakkı her seçimde kullanmak isteyenlerin yüzüne şamar gibi yapıştırır. Yapıştırdı mı? Yapıştırdı. Bura millî iradenin yeridir. Milli irade burada tescil edilir? " diye devam etti. Bu sözler üzerine de Genel Kurul’da uğultu yükseldi.

AKP’li Bozdağ ayrıca yine Öztürk’ün konuşmasına atıfta bulunarak "Demokrasilerde işbaşına milletin iradesiyle gelenleri Hitler’e benzetmek, Mussolini’ye benzetmek de doğru bir şey değildir. Ama, aynaya bakıp konuşuyorsanız ona bir şey demiyorum" dedi.

"YOKLAMA PUSULALARI GERÇEK Mİ" TARTIŞMASI

Bu arada tasarı görüşülürken CHP’liler bir ara yoklama istediler. Bazı AKP milletvekillerinin isim ve imzalarını taşıyan yoklama pusulaları TBMM Başkanlık Divanı’na iletildi. Ancak CHP’liler bu pusulaların gerçek olmadığını ileri sürdüler. Buradaki tartışma da şöyle geçti:

" BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşları kontrol edeceğim:
Sayın Hasan Kara? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık bir!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Yazık!
BAŞKAN - Sayın Ramazan Başak? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sahtekârlık iki! Sahtekârlık iki!
BAŞKAN - Sayın Mustafa Çetin? (CHP sıralarından "Yok" sesleri).
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık üç!
KAMER GENÇ (Tunceli-Bağımsız) - Süre bittikten sonra pusula alamazsınız!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya-CHP) - Alamazsın onu, alamazsın onu!
BAŞKAN - Buradalar, evet buradalar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır efendim, alamazsın onu, alamazsın.
BAŞKAN - Sayın Binali Yıldırım? (CHP sıralarından "Yok" sesleri, gürültüler)..
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul-CHP) - Sahtekârlık dört!
BAŞKAN - Vekalet ediyor, Sayın Bakan vekaleten?(CHP sıralarından gürültüler).
KAMER GENÇ (Tunceli) - Vekalet olmaz efendim, yoklamada vekalet olmaz?

(ANKA)

5 Kasım 2007

Fatih Hayrioğlu' nun not defteri


Fatih Hayrioğlu tarafından hazırlanmış bu blog, öncelikli olarak CSS için çok detaylı bir kaynak. Düzenli, sistemli bir çalışma ve gayet anlaşılır bir dil kullanılmış.

CSS hakkında detaylı (hatta çok detaylı) bilgiye ihtiyacınız varsa benim bulabildiğim en güzel Türkçe kaynak... Tavsiye ederim, ayrıca Fatih kardeşi de çalışması ve çabasından dolayı kutluyorum.

CSS Oluşturma Aracı

Bu sayfada ulaşacağınız formu ve diğer tablardaki formları doldurduğunuzda oldukça detaylı bir CSS içeriğine sahip olacaksınız. İşe yarayabilir...

İş Hayatı Bölümü Hakkında

İş hayatı başlığı altında yazmaya başladığım yazılarda, bilimsel veriler ya da teknik bilgiler sunma kaygısı taşımadan, şimdiye kadar çalıştığım ya da bir şekilde iş yaptığım işletmelerde rastladığım organizasyon hatalarından, işleyişteki, süreçlerdeki eksikliklerden ya da başarılı çalışmalardan, oluşumlardan edindiğim tecrübeleri aktarmak amacındayım. Bu başlık altında yazacağım yazılar sadece kişisel deneyimlerim ve bunlardan çıkarttığım yorumlardır. Aralara da yapmaya çalıştığım araştırmalarda tuttuğum notları serpiştireceğim. Elbette yanıldığım ya da hata yaptığım noktalar olabilir ancak kendimce öğrendiklerimi paylaşmak, en azından bazı noktalarda bakış açısı kazandırmak adına faydalı olabilir diye düşünüyorum.

2 Kasım 2007

Mecliste Terbiye ve Tahammül Sınırları

Fırsatım oldukça TBMM sitesinden toplantı tutanaklarını okurum. Genelde rastladığım, gerçekten önemli konuların görüşüldüğü, ancak her zaman dikkat çeken nokta ise iktidar partilerinin kürsüdeki muhalefet sözcüsüne karşı tahammülsüzlüğüdür. Bu döneme özel bir rahatsızlık da değildir bu; eskiden beri var...

Kimi zaman sıralardan kürsüye yapılan müdehaleler, terbiye sınırlarını da aşıyor. "Hadi ordan" lar, "yallah" lar, "kızım, oğlum" gibi seslenmeler, küfürler, yumruklar...

Son örneğinde, İstanbulun 2010 Kültür Başkenti olması konusu görüşülürken kürsüye çıkan AKP milletvekili, konuyu dolaştırıp yine üniversitelerde başörtüsünün engellenmesine getiriyor, muhalefet, konu saptırıldı diye çileden çıkıyor, bağrışmalar...

Muhalefet sözcüsü kürsüye çıkıyor, İstanbulda yaratılan "dini getto"lardan bahsediyor, sıralardan "indirin bunu, yoksa gelir ben indiririm" diye sesler geliyor ve bunu söyleyen de bayan milletvekili... Gerçi "dini gettolar" tanımına ben de katılıyorum ya, o ayrı konu.

Sonuç olarak, topluluk adabına, devlet adabına, meclis adabına yakışmayan, seviyesiz hareketler tutanaklara geçiyor. Bu her mecliste oluyor, televizyonlarda farklı ülkelerdeki sahneleri de seyrediyoruz. Güney Asya ve Japonya da bırakın lafları, insanlar havalarda uçuyor. Bizde de yumruklar uçuşmuyormuydu ? Hatta 2000' li yılların başlarında idi yanlış hatırlamıyorsam, bir vekil kavganın heyecanına dayanamayıp kalp krizi geçirmiş ve ölmüştü. O kavgada silahlar çekilmişti.

Hanımlar, beyler, sayın vekiller... Bulunduğunuz yerin ağırlığına göre davranın. Geçici iktidar dönemlerinizin, makam ihtirası ile heba olmasına fırsat vermeyin. Millet sizi oraya sorunlarını dile getiresiniz, çözüm üretesiniz diye çıkarıyor. Mahalle kahvesinde gibi davranmaktan vazgeçin, edepli insanlar olun. Tüm tarih boyunca insanlığa örnek olmuş Türk ahlakını, Türk saygı anlayışını önce sizin orada sergilemeniz gerekiyor ki, toplumda da birşeyler yoluna girsin, insanlar sizi örnek alsın.

Türkiyenin öncelikle çözülmesi gereken birçok sorunu varken, sizin koltuklarınız, bu milletin sorunlarından daha değerli değil, bir gün çekiverirler altınızdan, sendeler düşersiniz...

1 Kasım 2007

Ping-o-Matic

Tam blogculara göre bir servis Ping-o-Matic.

Ana sayfasında blogunuzun adını, ana sayfanızın adresini ve rss adresinizi girdikten sonra pinglemek istediğiniz servisleri işaretleyip, sayfanın altındaki "Send Ping" butonunu tıkladığınızda, seçtiğiniz bütün servislere, sayfanızın rss bilgisi ulaştırılıyor.

Gelen sonuç sayfasını sık kullanılanlara olduğu şekliyle kaydederseniz, daha sonra sadece o sayfayı açarak işlemi, güncellemelerinizde tekrarlayabilirsiniz. Kısa sürede de faydasını görmeye başlarsınız, benden söylemesi...

Ping gönderilen servislerden bazıları şunlar;
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]
[link]

Blog Dizinleri Listesi

Gezinti sırasında rastladığım ve pek faydalı olacağını düşündüğüm bir sayfayı paylaşmak istiyorum...

Blogunuzu kaydedebileceğiniz 100 civarında dizin servisinin listesi, PageRank sırasıyla verilmiş. Ancak yine de bunun yeterli olmayacağını, içeriğin özgünlüğü yanında, sorunsuz kodlanmış sayfaların Google tarafından çok sevilip, yüceltildiğini de aklımızdan çıkarmamak gerek.

Yeri gelmişken Google' a da teşekkür edeyim, PR' ım 0' dan 1' e yükselmiş... Biraz fukara avuntusu ama hiç yoktan iyidir...

Şimdiden kolay gelsin...

Blog Dizinleri Listesi

Servislerin hepsini deneme şansım olmadı ama arada bazıları da kapanmış sanırım... yine de denemeye değer...

Usta - Çırak İlişkisi

Şimdiye kadar çalıştığım birçok işletmede karşılaştığım ve bir dönem benim de yaşadığım bir sıkıntıyı ele almak istedim.

Sektör ya da iş tanımı ne olursa olsun, her ortamda adları farklı da olsa usta çırak ilişkisine rastlamak mümkün. Bu, Türk iş dünyasının doğasında olan bir yapı... Kıdem bile aynı rütbedeki personel arasında bu ilişkiyi doğurur ve personelin gelişim süreci açısından önemli bir kavramdır. Ustanın iş hakkındaki bilgisini ne yolla çırağına öğreteceği kişisel bir seçimdir ama asli amaç öğretmektir.

Ancak nedense insanımızda rastladığımız bir çeşit bencillikten dolayı, kimi işyerlerinde çıraklar, uzunca bir süre ayak işleriyle zaman öldürmek zorunda kalıyorlar. "Boynuz kulağı geçer de mesleğimi elimden alır" diye mi düşünüyorlar acaba?... Ne zamanki çırağa iş hakkında gerçek bilgiler verilmeye başlanırsa, çıraktan da gerçekten verim alınabileceği anlaşılıyor. Kaybolan zamana da, geçmiş olsun... Çırak kimliğiyle bir takım tecrübeleri bir süre yaşamak gerekiyor, buna ben de katılıyorum ama, süreyi de çok abartmamak gerekiyor. Sırf bu yüzden mesleğinden soğuyan, başka işlere yönelen insanlar tanıdım. Yetişmiş, kalifiye personel açığı hergün daha da artan bazı sektörler için, bu durum hayati önem de taşıyor. Örneğin ben elektronik eğitimi görmüş olmama rağmen, ilk elektronik iş deneyimimde ustamla ilişkim pek de sevimli olmadığı için aynı firmanın bilgisayar servisi daha sıcak geldi ve o zamandan beri bilişim sektöründeyim. Elektronik sektörü belki de çok değerli bir elemanını kaybetti :) Boşa giden eğitimim de cabası...

Firmalara staj amacıyla gittiğinizde de aynı sıkıntıyla karşılarsınız. İşe henüz hakim olmadığınız için çoğu zaman faks çekmek, bankaya, vergi dairesine, tahsilata gitmek, evrak getirip götürmek, dolap ya da klasör düzenlemek gibi boş işlerle görevlendirilirsiniz. İşi küçümsediğimden değil ama, iş tanımı bunlar olan başka insanlar zaten vardır orada.

Staj biter, okula dönersiniz. Okul biter, iş hayatı başlar... İş buldunuz diyelim, görev başında şaşırıp kalırsınız, çünkü staj zamanı görmediğiniz, iş hayatının acımasız yüzü size pis pis sırıtmaktadır...

Eğer staj döneminde şanslı azınlıktan olduysanız, mesleğinizle, sektörünüzle ya da genel anlamda iş hayatıyla ilgili aldığınız eğitim gerçek yerini bulmuş, artık tecrübe adını almıştır.

Diyeceğim; amirler, stajyerlerine, ustalar, çıraklarına daha gerçekçi işler verip, mesleki eğitimlerine öncelik verirlerse, hem tüm sektörlerde yaşanan mühendis enflasyonunun yarattığı ara insan gücünün eksikliği çıkmazını aşmak daha kolay olacaktır, hem de muhtemel potansiyeli ateşlemiş, belki de bir cevher kazanmış olabilirsiniz...

31 Ekim 2007

Google' dan Cumhuriyet Bayramı Sürprizi

Canımız, herşeyimiz, web alemlerinin gülü, Google' ımız, Cumhuriyet Bayramında bizi unutmadı, bize bir bayram hediyesi verdi... sağolsun...

29 Ekim 2007

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun

Zorlu şartlarda, canını ortaya koyarak vatanına bugünlerini armağan eden bütün kahramanlara Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun...

Bugün de aynı kahramanlıkla vatanını savunmaya devam eden Mehmetçiğin her zaman yanındayız...

Cumhuriyetimizin 84. yılı şerefine, 10. Yıl Marşını paylaşmak istedim...



MP3 formatında indirmek isteyenler bu linki kullanabilirler

28 Ekim 2007

Avrupa' nın ikiyüzlülüğü

Avrupa ülkelerinin PKK' yı terör örgütü ilan etmiş olmalarına rağmen farklı şekillerde destekledikleri defalarca ispatlanmıştı. The Sunday Times gazetesinin haberine göre ise PKK kamplarında Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar, İngilizler ve Araplar da var.

Son olarak da teröre karşı tepki yürüyüşlerinde avrupa ülkelerinde Türk' lere engellemeler ve baskı uygulanırken, teröristbaşı Apo köpeğinin resimlerini ve PKK bayraklarını taşıyanlar ile polislerin gayet iyi geçindiklerini televizyonlarda görmek mümkün...

Daha önceki bilinenlerin yanına bunları da ekleyiniz ki, Avrupa' nın gerçek yüzü hepimiz için daha da netleşsin...

26 Ekim 2007

Atatürk' ün Sesinden

10ncu Yıl Nutku ve Büyük Millet Meclisinin 1935 Kurultayında açılış konuşmalarının Atatürk' ün sesinden plak kaydı... Dönemin kritik durumu açısından tekrar dinlemekte fayda var diye düşünüyorum...




Onuncu Yıl Nutku




1935 Kurultayı açılış nutku...

25 Ekim 2007

Ticaret Etiği, Emeğe Saygı

Türkiye’ de orta ve küçük ölçekli işletmelerde gelişmenin önünü tıkayan en büyük engel ticaret anlayışlarındaki eksikler ve hatalar olmakta bence.

Yapacağınız iş ya da vereceğiniz hizmetin bedelini düşürebilmek adına işinizi küçümsemekten tutun da, sistemsizce yapılan sözüm ona piyasa araştırması ile getirdikleri ek iş yüküne kadar, diğer işletmelerin ya da işgörenlerin emeklerine yapılan saygısızlıklar, hem iş ilişkilerini hem de verimliliği yüksek oranda etkiliyor.

Her işin piyasasında, işi, sizden daha ucuza yapacak biri her zaman vardır ve sizin müşteriniz de onu mutlaka tanıyordur, ancak nedense sizin fiyatınızı düşürmek adına onu koz olarak kullanmaktan ve sizi rencide etmekten öte bir hareket olmaz. Eğer “Daha ucuza yapıyorsa git ona yaptır” demek de sizin iş ahlakınıza sığmıyorsa, bu düşüncenizi kibarca anlatabilmek için gereksiz yere efor sarfedersiniz birde...

İş için teklif verirsiniz, çalışma şartlarınızı, öngördüğünüz takvimi ve ödeme planını anlatan detaylı bir döküman hazırlayıp müşterinize ulaştırırsınız, bu dökümanda dikkat çeken tek bölüm ödenecek rakamlar ve bunların ne zaman ödeneceği olur her nedense. Ne önerdiğiniz, işi nasıl yapacağınız çoğu zaman ikinci planda kalır. Ekibinizin, maliyetlerinizin, göstereceğiniz hassasiyetin ve daha önceki referans olan işlerinizde gösterdiğiniz başarının hiç anlamı kalmaz bu noktada; önemli olan ne kadar ödeme yapılacağıdır.

Olur da işi almayı başarırsanız, her zaman “çok kötü” durumda olan piyasa sebebiyle ödemelerinizi zamanında alamazsınız, zamanı tutsa rakamlar tutmaz. İş takvimine uymanız için yapılan baskı hiç eksilmez ama, ödeme takvimine sadık kalınmaz.

Sizin işinize ne kadar özen gösterdiğinizin pek anlamı kalmaz ödeme günlerinde; mutlaka birşeyleri aksatmışsınızdır, ödemeyi geciktirmek için mutlaka haklı bir sebebi vardır müşterinizin.

Bunları yaşadıkça, sizde ister istemez başkalarına aynı şekilde davranmaya meğillenirsiniz ve bu anlayış sinsi bir hastalık gibi yayılmaya devam eder.

İşletmelerde çalıştığım dönemlerde de bunları yaşıyordum, serbest zamanlı çalışmaya başladığımdan beri de aynı sıkıntıyla hep karşılaşıyorum. Kimi işletmeler –ki maalesef sayıları bana göre çok az – yaptığınız işe saygı göstermeyi başarıyorlar.

İşi alabilmek bana göre ikinci plandadır. Bir firmayla güzel bir ilişki içinde olmak, ilk verdiğiniz ya da aldığınız teklifin sonucu olumsuz da olsa, sonrasında daha güzel alışverişlere yol açar. Taraflar birbirlerine saygılarını kaybetmedikleri sürece, sonraki dönemlerde karşılıklı çıkarlarını destekleyebilecek başka işlere de birlikte girebilirler. Dolayısıyla işgörenin emeğine saygı, her zaman ilke edinilmelidir. Sonuçlardan memnun kalmadığınız da dahi bunu anlatmanın ya da telafi etmenin mutlaka uygun bir yolu vardır.

Başkalarının işine saygı gösterirseniz, siz de saygı görürsünüz ve piyasanızda güzel bir ad edinirsiniz. Benim de bu şekilde iş alamadığım halde saygı duyduğum ve referans olduğum firmalar var, sonuçta gösterdiklerini saygının karşılığını aldılar.

Konun başka boyutları da var aslında; onlarda başka bir yazıya artık...

21 Ekim 2007

Tarihte bir kara gün daha...

PKK yine kanlı elleriyle can aldı. Yine şehitler, yine gözyaşı, yine acı...

Şehitlerimize Allah' tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Hepimizin başı sağolsun...

Bu ülkenin tüm vatandaşları teröre karşı birleşmektedir ancak provakasyonlara, içeriden gelecek saldırılara karşı da dikkatli olmak zorundayız. Güvenlik güçlerinin son günlerde sıklaştırdığı operasyonlardan da anlaşıldığı üzere terör örgütünün köpekleri, şehirlerde başka kimlikler altında örgütsel oluşumlar içinde, taraftar toplama çabasına devam etmektedir. Bu durumda vatandaş olarak üzerimize düşen de bu tarz bir durumdan en ufak bir şüphe duymamız halinde güvenlik güçlerini bu konu da bilgilendirmektir. Bu kadar can yandı, ocaklar söndü, daha fazlasına elimizden geldiğince engel olmalıyız.

19 Ekim 2007

Ermeni İddialarına Cevap

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ın bir basın toplantısında yaptığı konuşma, şahsi görüşüm ve beklentimle tam olarak uyuştuğu için paylaşmak istedim. Türkiye böyle bir iddia karşısında en doğru olanı yapıp, elindeki kaynakları ortaya koyarak karşılık veriyor ve böyle bir soykırım varsayımının gerçek olamayacağını ispatlıyor. Ancak ne diaspora' dan ne de Ermenistan yönetiminden bu şekilde, tatmin edici, belgelere dayalı bir cevap hala gelmiş değil ve gelecek gibi de gözükmüyor. Dayanak olmadığını da hesaba katarsak aslında beklemek de yanlış olur.

Konuşma metni aşağıda...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ermeni tasarısından bazı milletvekilleri imzalarını geri çekiyor. Türkiye'nin bu konudaki ciddiyeti anlaşıldı mı?'' sorusu üzerine, ''Bu konuyla ilgili bugüne kadar herhangi bir gayri ciddilik mi vardı? Zaten bu iş başından itibaren ciddi olarak tutulmuştu. Ve aynı şekilde, aynı kararlılıkla bu devam eden bir süreçtir'' dedi.

Buna yönelik olarak 2005 yılında Ermenistan Cumhurbaşkanı'na bir mektup yazdığını hatırlatan Erdoğan, o sürecin aynı kararlılıkla devam ettiğini ve bundan herhangi bir taviz vermelerinin söz konusu olmadığını bildirdi. Erdoğan, ancak değişik ülkelerde bazı basit lobi faaliyetleriyle, farklı yaklaşımlarla parlamentolardan kararlar çıkabileceğini ifade ederek, bunların herhangi bir hukuki dayanağının söz konusu olmadığını söyledi.

Bunların herhangi bir belge olmadan alınmış kararlar olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:''Amerika'nın bu konuda son geldiği nokta, bizim stratejik ortağımızın böyle bir yaklaşımı göstermesi bir belgeye, bulguya dayanmadan böyle bir karara Dışilişkiler Komisyonunda varılmasıdır bizi üzen. Ve bu yanlıştan da gerekli yönetimin özellikle bu konudaki hassasiyetini gördük. Bundan dolayı tabii yönetime ayrıca teşekkür ediyoruz. Ama maalesef iç politikaya orada atılmış olan bazı imzalar var. Bunlar tabii ki doğru yaklaşım değildir. Bu yanlışı gören birçok milletvekili artık imzalarını çekmeye başlamışlardır. Temennim odur ki hak yerini bulsun.Bu iş tarihçilerin işidir hep söyledik. Ermenistan'a 'gidin varsa arşivlerinizi açın' dedik. Biz arşivlerimizi açtık, açıyoruz. Ve bu konuda bizim sağlam belgelerimiz, bulgularımız var. Sizin de varsa, siz de açın. Üçüncü ülkelerde varsa onlarda açsınlar. Hukukçular, arkeologlar, sanat tarihçileri bir araya gelsin. Komisyonlar oluşturulsun, komisyonlar çalışmalarını yapsın. Bu çalışmalardan sonra da ortaya çıkan neticeye göre adımları atalım. Ama bizim tarihimizden endişemiz yok. Böyle bir sıkıntımız yok. Çünkü bizim tarihimizde, değerlerimizde, inancımızda soykırım diye bir şey olamaz, olmamıştır, yoktur. Kimse de bize böyle bir fatura kesemez.''

16 Ekim 2007

Google Pages

Google yeni bir ücretsiz servis daha sunuyor arkadaşlar. Bu servisle hazır kalıpları kullanarak ya da HTML koda doğrudan müdehale ederek bir web sitesi kurabilirsiniz.

Google tarafından sunulan diğer servisler ile entegre edebileceğiniz ve iGoogle' da kullanılabilen bütün gadget (araç)' ları kullanabileceğiniz bu servisin kapasitesi 100 Mb. Güzel bir editör ve dosya yöneticisi var ve kullanımı oldukça kolay. İnternetle yeni tanışan kullanıcılar için birebir...

http://pages.google.com/

Bu adresten sayfanızı oluşturmak için ilk adımı atabilirsiniz. Sayfa adresiniz de username.googlepages.com şeklinde oluyor.

15 Ekim 2007

Dosya Paylaşımında son nokta : divshare.com

Dosya paylaşım sitelerinin kaprislerinden ve ücretlerinden sıkılanlar ve daha fazla özellik arayanlar için mükemmel bir kaynak arkadaşlar...

Dökümanların ve dosyaların yanısıra Video ve Ses dosyalarını da doğrudan koyabileceğiniz ve hatta yayınlayabileceğiniz bir sistem ve üyelik ücretsiz...

Örnek olarak ufak bir video dosyası yükledim. İşlem basamakları oldukça kolay ve video yüklenip kısa bir süre sonra flash' a çevrilince mail ile haberdar edildim ve konsoluma tekrar baktığımda bu videoyu görüntülemek için gerekli HTML kodun da eklendiğini gördüm. Hizmet kaliteli, sonuç başarılı...



Benden tam not...

divshare.com

Özellikleri:
Tek gönderimde 200 MB gönderebilme.
İndirme işlemi sırasında bekleme yok.
Sınırsız dosya indirebilme.
Ücretsiz üyelik. (40-60 Saniyede üye olabiliyorsunuz)
Aynı anda birden fazla dosya gönderebilme.
Yavaş indirme yok.

Dosyalarınız asla silinmiyor.
Forumlar ve siteler için hazır kodlar.
Resim ve videoları izleyebilme, galeri oluşturabilme.
Kolay masaüstü yeteneği (dahsboard) ile yönetim çok kolay.

13 Ekim 2007

AİHM - Türban Kararları

Türkiye' de son dönemlerde üzerinde yoğun tartışmalar yapılan türban konusu hakkında, tartışmalar sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' nin kararlarına atıfta bulunuluyor. Bu kararların neler olduğuna dair bir araştırma yaptığımda örnek teşkil eden bir davanın tutanaklarına ait çevirileri buldum. ( Buradan ulaşabilirsiniz )

Bu döküman dikkatlice incelendiğin de kamu ve eğitim kurumlarında türban yasağının yasal çerçeve içerisinde ne kadar haklı bir tutum olduğu, üniversitelerde bu konu hakkında yayınlanan ve uygulanan kararların yasal zemine tam olarak oturduğu ve gerekliliği rahatça anlaşılıyor.

Metin içerisinde de belirtildiği üzere;

"93. Hükümet ayrıca, özel ya da halka açık yerlerde türban giyme yasağının olmadığına dikkat çekmiştir. İlk ve ortaöğretim öğrencileri okul dışında türban giyiminde serbesttirler. Bununla birlikte, Devlet eğitiminin bir kamu hizmeti olarak görülmesi çerçevesinde, laiklik ilkesi, tarafsızlık ilkesinde biçimlenmiş bir bütünün parçası olarak uygulanır. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve Türk mahkemelerinin gerekçeleri, türbanın, siyasal amaçlar için radikal dinî hareketler tarafından sürekli olarak kullanılan bir sembol haline geldiğini ve kadın hakları için bir tehdit oluşturduğunu göstermiştir."

Halihazırda türban Türk toplumu içerisinde yadırganan, dışlanan ya da aşağılanan bir kıyafet değildir. Birçok işyerinde çalışan insanlara, sosyal tesislerde aktivitelerde bulunanlara, sosyal yaşamın herhangi bir noktasında türbanlı bir vatandaşa rastlamak mümkün ve bu insanlara da kimse bir baskı ya da zulüm uygulamıyor. Ancak yasalar tarafından da net olarak belirtildiği gibi hiçbir dini inanca ya da zümreye diğerlerinden farklı davranılamaz, özel haklar verilemez. Bu, sosyal eşitlik ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelir...

Devletin Kuran kursları, İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri var, Diyanet İşleri Başkanlığımız var; bu mudur dini özgürlüklerin kısıtlanması ? Camide ya da evinde, namaz kılarken tutuklanan, oruç tutuyor diye cezalandırılan kimseyi biliyor musunuz ? Ama ben oruş tutmuyor diye dövülenini, namaz kılmıyor diye tartaklananını, saçını uzattı, küpe taktı diye topluluk içinde hakarete uğrayanını, şort giydi diye, derviş kılıklı adamlar tarafından sopalarla, hastanelik olana kadar dövülenini biliyorum...

Artık inanç gereği bürünülen bir kılık olmaktan çıkıp ideolojik bir simge ve savaş aracı haline gelmiş olan türbanın durumunu değerlendirirken bu kavramları da unutmamak gerekir...

Bu konuda fikirlerinizi forumumuzda paylaşabilirsiniz...

11 Ekim 2007

Terör

Son günlerde hepimizi kahreden birçok şehit haberi aldık. Türkiye' mizin başı sağolsun...

Şehitlerimiz, Diyarbakır' da yaşanan bombalama olayı, sivillere yapılan saldırı, hepsi de PKK' nın gerçek yüzünü tekrar gösteren birer delil. Yüreğimiz yanıyor...

Hükümetin geciken kararı, halkın büyük tepkisinden sonra geçte olsa apar topar alındı ve sınır ötesi operasyon tekrar gündeme geldi. Bana kalırsa Irak' la yapılan anlaşma içerisinde bunu sağlayacak maddenin kaldırılması başından yapılmış bir hata, verilmiş önemli bir tavizdi. Sonunun bu olacağı da açıkça görülüyordu. Türkiye' nin elini kolunu bağlayacak bu madde, doğal olarak PKK' nın işine yarayacaktı. Durumu fırsat bilip, ses getirecekler eylemlere giriştiler.

Şimdi hakkımız olanı yapmaya kalkınca da bütün dünya ayağa kalktı, neredeyse bütün dünya karşımıza dikildi, yapamazsınız diye... Özellikle ABD başta olmak üzere birçok ülkenin, Irak' ta dönen çarklarına çomak sokulacağı endişesi, hepsini harekete geçirdi. Şehitlerimize bu kadar çabuk tepki verilmemişti ama bu konu hepsini çok rahatsız etti.

Bir başka ayrıntı da son dönemde yaşananların ardından Profesyonel Ordu projesi kapsamında Kara Kuvvetleri Komutanlığı' na 15 bin başvuru yapılmış olması. Türk halkı teröre karşı eline geçen her fırsatla yeniden kenetleniyor.

Başvuruların sağlık, fiziki yetersizlik, eksik evrak, hatalı başvuru gibi sorunlar dışında çok büyük bir kısmı kabul edilmiş ve başvuranların uygun görülen branşlarda sınavlara alınması için hazırlıklara başlanmış. Eminim ki böylesi mücadelenin sürekliliği ve başarısı açısından daha faydalı olacak.

Sonuç olarak bu cennet vatanın bir karış toprağında ya da özgürlüğümüzün bir anında gözü olanlar, gereken cevabı alacaklar ve bu ülkenin her bir ferdi bunun için gereken bedeli ödemeye hazır.

8 Ekim 2007

Yazılımcılara Devlet Desteği

Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM' ın duyurduğu destek paketi hakkında ayrıntıları burada verilen videoda dinleyebilirsiniz.

Eğer bahsi geçen paket suistimal edilmezse yani yine "Hamil-i kart yakınımdır" çarkları işlemezse sektöre faydalı olacağı, maddi yetersizliklerden, vergi ve benzeri yüklerden projelerini devam ettiremeyen ya da yabancı şirketlere giderek projelerini değerlendirmeye çalışanlar için çok faydalı olacak. Böylece beyin göçü de bir nebze engellenmiş olur. Hayırlı olsun...

Konuşmanın özeti ise şöyle;

"Ar-Ge yani yazılım yapacak olan, bilgisayar konusunda buluşlar, araştırma yapacak olanları teşvik edeceğiz. Bunun birkaç türü var.

Bireysel girişim sermayesi: Diyelim ki bir konuda araştırma yapıyorsunuz projenizi getireceksiniz size teminatsız 100 bin YTL para verilecek.

İkincisi bir şirketsiniz Ar-Ge grubu oluşturdunuz 50 kişiniz var bunların sigorta primlerini devlet ödeyecek, vergi indirimi sağlanacak, Ar-Ge harcamalarını gider yazabileceksiniz. Böylece amacımız bilgi iletişim teknolojilerinde Ar-Ge
bütçelerine katkı sağlamak, Türkiye'nin dünyanın geleceği olan bilişimde hak ettiği yeri almasını mümkün hale getirmek. Çalışmalarımız bunun için. "

Rapidshare Search Engine

Bildiğiniz gibi dosya paylaşımı konusunda en sık kullanılan servis rapidshare. Günlük indirme limiti, insanı kahreden sayacı ve benzeri zorluklarına rağmen kullanmaya da devam ediyoruz. Bu servis üzerindeki dosyalarda arama yapılabilsin diye de böyle bir servis var... İşe yarar mutlaka...

http://www.rapidshare1.com/

3 Ekim 2007

Türkiye'de Kürtler azınlık değil

Başbakan' ın konuşmasında konuya yaklaşımı, durumun dünyaya izah edilmesi noktasında çok doğru bir tutum bence.

Diğer etnik kökenlere de aynı şekilde davranılmaktadır Türkiye' de ve tümü kendi kültürlerini ve dillerini yaşatmak, gençlerine aktarmak konusunda da net bir şekilde özgürlerdir. Bu kısıtlayan bir uygulama zaten yok.

Yalnız yine yeni taslakta özellikle Kürtçe için yapılan düzenleme ile yabancı dil kapsamına alınarak seçmeli ders listesine eklenmesi çabasını, pratikte çok farklı sıkıntılara neden olacağını düşündüğümden yanlış buluyorum. Bu şekilde bir tanım koyduğunuzda bir zümreye ayrıcalık tanımış olursunuz ve bu da anayasanın tüm vatandaşlara eşit mesafede durması ilkesine ters düşer. Her etnik gurupda doğal olarak aynı hakkı doğrudan anayasa içerisinde görmek isteyecektir ve bunun da önünü alamayacağınız gibi, bu noktadan türeyecek isteklerin de sonu gelmez...

-------------------------------------

Başbakan Erdoğan, dün New York'ta eski ABD Başkanı Bill Clinton tarafından kurulan 'Clinton Küresel Girişimi'nin yıllık olağan toplantılarına konuşmacı olarak katıldı.

'Küresel Çok Etnikli Toplumun İnşası' başlıklı paneli, eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Robinson yönetti. Erdoğan, Robinson'un kendisine yönelttiği "Ülkenizde çok büyük sayıda Kürt azınlık var. Kürtçe'nin daha çok kullanılabilmesi iç politika açısından ne kadar etkili olur?" sorusuna karşılık verirken, "Bir düzeltme yapmak istiyorum" diyerek şöyle devam etti:

"Türkiye'de Kürt orijinli vatandaşlarımız azınlık hukukuna tabi değildir. Hiçbir zaman bu vatandaşlarımız azınlık olmamıştır. Onlar bir bütünün parçalarıdır."

Türkiye'nin resmi dilinin Türkçe olduğunun altını çizen Erdoğan, Kürtçenin kullanımı konusunda ise şu ifadeleri dile getirdi:

"Anadilleri kullanabilme, öğrenebilme konusunde anayasal zemin oluşmuştur, bir sıkıntı yoktur."
UTKU ÇAKIRÖZER New York - Milliyet

30 Eylül 2007

Google Analytics


Google tarafından ücretsiz olarak sunulan servislerden biri de Analytics. Sitenizin takip etmek istediğiniz sayfalarına ya da geneline ekleyeceğiniz birkaç satırlık kod yardımıyla tüm hareketleri aklınıza gelebilecek bütün ayrıntılarıyla takip eden, raporlayan ve arşivleyen bir sistem.

Şimdiye kadar farklı sitelerimde bir çok benzer amaçlı servisi denedim ama aralarında en başarılısı ve detaylısı buydu. Daha az özelliği ücretli sunan servisler olduğunu da düşünürsek servisin cazibesi daha da artıyor.

Sunduğu sonuçlar ise benzer servislerden farklı çıkabiliyor. Bunun da bazı sebepleri anladığım kadarıyla şunlar;

- Birçok servis gün içerisinde bir siteyi ziyaret ettiğinizde aynı gün içerisindeki ikinci ziyaretinizi saymıyor. Eğer genel kullanıma açık bir sistemden ziyaretçi aldıysanız farklı kişilerde olsa o gün için tek ziyaretçi sayılıyor. Ancak Analytics, bu durumu farklı oturum olarak algılıyor. Yani aslında session (oturum) sayıyor.

- Farklı IP ile aynı siteye gelen kullanıcıların unique (tekil) ziyaretçi olup olmadığını cookie' ler aracılığıyla takip ettiği için tekil ziyaretçi sayınız kesinlik kazanıyor.

- Sayfa gösterimlerinizi sahte yollardan artırmanız mümkün değil zira sayfa yenilemeleri elle ya da scriptler aracılığıyla da olsa yeni gösterim sayılmıyor.

Örneğin ziyaretçilerin coğrafi analizlerinde birçok serviste olmayan güzel bir ayrıntı da semt santrallerine ya da ziyaretçinin çıkış noktasına varıncaya kadar detaylandırabilmeniz. Profilinizi belirlemek açısından faydalı olabiliyor.

E-Ticaret siteleri ya da belli sayfalarının getirilerini takip etmek isteyenler için çok önemli bir bölüm de hedef sayfaların getirisini para birimi cinsinden hesaplayabiliyor olması. Örneğin bir bağış sayfasının sağlıklı işlemesinden sonra ulaşılan teşekkür sayfasına kullanıcı geldiğinde belli bir getiri netleşmişse sizin için, bunu da raporlayabiliyorsunuz.

Kullanan çoktur mutlaka ama, henüz denememiş olanlar da fikir sahibi olsunlar diye düşünerek bu fikirlerimi paylaşmak istedim.

http://www.google.com/analytics

25 Eylül 2007

Avrupa' dan akıl almak


Ulu önder Atatürk' ün son zamanlarda kendimizi nedense muhtaç hissettiğimiz "Avrupa Medeniyeti" hakkında düşünceleri...

Cumhuriyeti Kuşatanlar

Daha önce Wordpress altyapısıyla yayın yapan "Vatan Hainleri" sitesi, yeni arayüzü ve altyapısıyla Cumhuriyeti Kuşatanlar adıyla tekrar yayına başlamış.

Yaptıkları titiz araştırmalar, gösterdikleri özen ve özveri için kendilerini ayrıca kutluyorum.

Sistemin yeni halinde bir portal yapısı oluşturulmuş ve görüşlerin, bilgilerin rahatça paylaşılması için bir de forum kullanılmış, çok da iyi olmuş...

Cumhuriyetine sahip çıkmak ve sesini duyurmak isteyen herkes orada olmalı bence...

Başarılar dilerim...

Türkiye Yeni Euro' dan Çıkarıldı...

Dahil olabilmek için herşeyden ödün verdiğimiz AB birliği gerçek yüzünü göstermek için bir yol daha buldu. Yeni Eruo' daki haritadan Türkiye çıkarıldı.

Konuyla ilgili Zaman Gazetesi' nde yayınlanan habere buradan ulaşabilirsiniz.

Bizim için AB o kadar önemliki yeni anayasa taslağımızı bile Türkiye' deki muhataplarından önce AB komisyonuna göstermeyi daha uygun buluyor devlet büyüklerimiz.

Buyrun size AB... Daha çok bekleriz bizi de alacaklar diye...

Avrupa Birliği' ne katılım için gösterdiğimiz çaba ve ısrara karşılık başka bir belgeyi tekrar sunmak istiyorum...

BM' in Daveti

Bizde Malezya olacakmıyız ?

Bu konu üzerinde konuşulduğunda abartı olarak yorumlayanlara ithafen bir röportajı paylaşmak istedim. Türkiye' de de ibareleri görülmekle birlikte, çok uzun zamandır sistemli olarak yürütülen bir politikanın varacağı noktayı özetlemek ve ispatlamak açısından önemlidir...

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7353010.asp

23 Eylül 2007

Digital Drawing Board

Muhteşem bir simülasyon yazılımı... Daha önce interaktif yazı tahtaları görmüştüm. Üzerine yazılanların kağıt üzerine çıktısını alabiliyor ya da bilgisayarda saklayabiliyorsunuz. Bu ise onların yanında bile anılmamalı... Nerden bulunur acaba...