13 Ekim 2007

AİHM - Türban Kararları

Türkiye' de son dönemlerde üzerinde yoğun tartışmalar yapılan türban konusu hakkında, tartışmalar sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' nin kararlarına atıfta bulunuluyor. Bu kararların neler olduğuna dair bir araştırma yaptığımda örnek teşkil eden bir davanın tutanaklarına ait çevirileri buldum. ( Buradan ulaşabilirsiniz )

Bu döküman dikkatlice incelendiğin de kamu ve eğitim kurumlarında türban yasağının yasal çerçeve içerisinde ne kadar haklı bir tutum olduğu, üniversitelerde bu konu hakkında yayınlanan ve uygulanan kararların yasal zemine tam olarak oturduğu ve gerekliliği rahatça anlaşılıyor.

Metin içerisinde de belirtildiği üzere;

"93. Hükümet ayrıca, özel ya da halka açık yerlerde türban giyme yasağının olmadığına dikkat çekmiştir. İlk ve ortaöğretim öğrencileri okul dışında türban giyiminde serbesttirler. Bununla birlikte, Devlet eğitiminin bir kamu hizmeti olarak görülmesi çerçevesinde, laiklik ilkesi, tarafsızlık ilkesinde biçimlenmiş bir bütünün parçası olarak uygulanır. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve Türk mahkemelerinin gerekçeleri, türbanın, siyasal amaçlar için radikal dinî hareketler tarafından sürekli olarak kullanılan bir sembol haline geldiğini ve kadın hakları için bir tehdit oluşturduğunu göstermiştir."

Halihazırda türban Türk toplumu içerisinde yadırganan, dışlanan ya da aşağılanan bir kıyafet değildir. Birçok işyerinde çalışan insanlara, sosyal tesislerde aktivitelerde bulunanlara, sosyal yaşamın herhangi bir noktasında türbanlı bir vatandaşa rastlamak mümkün ve bu insanlara da kimse bir baskı ya da zulüm uygulamıyor. Ancak yasalar tarafından da net olarak belirtildiği gibi hiçbir dini inanca ya da zümreye diğerlerinden farklı davranılamaz, özel haklar verilemez. Bu, sosyal eşitlik ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelir...

Devletin Kuran kursları, İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri var, Diyanet İşleri Başkanlığımız var; bu mudur dini özgürlüklerin kısıtlanması ? Camide ya da evinde, namaz kılarken tutuklanan, oruç tutuyor diye cezalandırılan kimseyi biliyor musunuz ? Ama ben oruş tutmuyor diye dövülenini, namaz kılmıyor diye tartaklananını, saçını uzattı, küpe taktı diye topluluk içinde hakarete uğrayanını, şort giydi diye, derviş kılıklı adamlar tarafından sopalarla, hastanelik olana kadar dövülenini biliyorum...

Artık inanç gereği bürünülen bir kılık olmaktan çıkıp ideolojik bir simge ve savaş aracı haline gelmiş olan türbanın durumunu değerlendirirken bu kavramları da unutmamak gerekir...

Bu konuda fikirlerinizi forumumuzda paylaşabilirsiniz...

11 Ekim 2007

Terör

Son günlerde hepimizi kahreden birçok şehit haberi aldık. Türkiye' mizin başı sağolsun...

Şehitlerimiz, Diyarbakır' da yaşanan bombalama olayı, sivillere yapılan saldırı, hepsi de PKK' nın gerçek yüzünü tekrar gösteren birer delil. Yüreğimiz yanıyor...

Hükümetin geciken kararı, halkın büyük tepkisinden sonra geçte olsa apar topar alındı ve sınır ötesi operasyon tekrar gündeme geldi. Bana kalırsa Irak' la yapılan anlaşma içerisinde bunu sağlayacak maddenin kaldırılması başından yapılmış bir hata, verilmiş önemli bir tavizdi. Sonunun bu olacağı da açıkça görülüyordu. Türkiye' nin elini kolunu bağlayacak bu madde, doğal olarak PKK' nın işine yarayacaktı. Durumu fırsat bilip, ses getirecekler eylemlere giriştiler.

Şimdi hakkımız olanı yapmaya kalkınca da bütün dünya ayağa kalktı, neredeyse bütün dünya karşımıza dikildi, yapamazsınız diye... Özellikle ABD başta olmak üzere birçok ülkenin, Irak' ta dönen çarklarına çomak sokulacağı endişesi, hepsini harekete geçirdi. Şehitlerimize bu kadar çabuk tepki verilmemişti ama bu konu hepsini çok rahatsız etti.

Bir başka ayrıntı da son dönemde yaşananların ardından Profesyonel Ordu projesi kapsamında Kara Kuvvetleri Komutanlığı' na 15 bin başvuru yapılmış olması. Türk halkı teröre karşı eline geçen her fırsatla yeniden kenetleniyor.

Başvuruların sağlık, fiziki yetersizlik, eksik evrak, hatalı başvuru gibi sorunlar dışında çok büyük bir kısmı kabul edilmiş ve başvuranların uygun görülen branşlarda sınavlara alınması için hazırlıklara başlanmış. Eminim ki böylesi mücadelenin sürekliliği ve başarısı açısından daha faydalı olacak.

Sonuç olarak bu cennet vatanın bir karış toprağında ya da özgürlüğümüzün bir anında gözü olanlar, gereken cevabı alacaklar ve bu ülkenin her bir ferdi bunun için gereken bedeli ödemeye hazır.

8 Ekim 2007

Yazılımcılara Devlet Desteği

Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM' ın duyurduğu destek paketi hakkında ayrıntıları burada verilen videoda dinleyebilirsiniz.

Eğer bahsi geçen paket suistimal edilmezse yani yine "Hamil-i kart yakınımdır" çarkları işlemezse sektöre faydalı olacağı, maddi yetersizliklerden, vergi ve benzeri yüklerden projelerini devam ettiremeyen ya da yabancı şirketlere giderek projelerini değerlendirmeye çalışanlar için çok faydalı olacak. Böylece beyin göçü de bir nebze engellenmiş olur. Hayırlı olsun...

Konuşmanın özeti ise şöyle;

"Ar-Ge yani yazılım yapacak olan, bilgisayar konusunda buluşlar, araştırma yapacak olanları teşvik edeceğiz. Bunun birkaç türü var.

Bireysel girişim sermayesi: Diyelim ki bir konuda araştırma yapıyorsunuz projenizi getireceksiniz size teminatsız 100 bin YTL para verilecek.

İkincisi bir şirketsiniz Ar-Ge grubu oluşturdunuz 50 kişiniz var bunların sigorta primlerini devlet ödeyecek, vergi indirimi sağlanacak, Ar-Ge harcamalarını gider yazabileceksiniz. Böylece amacımız bilgi iletişim teknolojilerinde Ar-Ge
bütçelerine katkı sağlamak, Türkiye'nin dünyanın geleceği olan bilişimde hak ettiği yeri almasını mümkün hale getirmek. Çalışmalarımız bunun için. "

Rapidshare Search Engine

Bildiğiniz gibi dosya paylaşımı konusunda en sık kullanılan servis rapidshare. Günlük indirme limiti, insanı kahreden sayacı ve benzeri zorluklarına rağmen kullanmaya da devam ediyoruz. Bu servis üzerindeki dosyalarda arama yapılabilsin diye de böyle bir servis var... İşe yarar mutlaka...

http://www.rapidshare1.com/

3 Ekim 2007

Türkiye'de Kürtler azınlık değil

Başbakan' ın konuşmasında konuya yaklaşımı, durumun dünyaya izah edilmesi noktasında çok doğru bir tutum bence.

Diğer etnik kökenlere de aynı şekilde davranılmaktadır Türkiye' de ve tümü kendi kültürlerini ve dillerini yaşatmak, gençlerine aktarmak konusunda da net bir şekilde özgürlerdir. Bu kısıtlayan bir uygulama zaten yok.

Yalnız yine yeni taslakta özellikle Kürtçe için yapılan düzenleme ile yabancı dil kapsamına alınarak seçmeli ders listesine eklenmesi çabasını, pratikte çok farklı sıkıntılara neden olacağını düşündüğümden yanlış buluyorum. Bu şekilde bir tanım koyduğunuzda bir zümreye ayrıcalık tanımış olursunuz ve bu da anayasanın tüm vatandaşlara eşit mesafede durması ilkesine ters düşer. Her etnik gurupda doğal olarak aynı hakkı doğrudan anayasa içerisinde görmek isteyecektir ve bunun da önünü alamayacağınız gibi, bu noktadan türeyecek isteklerin de sonu gelmez...

-------------------------------------

Başbakan Erdoğan, dün New York'ta eski ABD Başkanı Bill Clinton tarafından kurulan 'Clinton Küresel Girişimi'nin yıllık olağan toplantılarına konuşmacı olarak katıldı.

'Küresel Çok Etnikli Toplumun İnşası' başlıklı paneli, eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Robinson yönetti. Erdoğan, Robinson'un kendisine yönelttiği "Ülkenizde çok büyük sayıda Kürt azınlık var. Kürtçe'nin daha çok kullanılabilmesi iç politika açısından ne kadar etkili olur?" sorusuna karşılık verirken, "Bir düzeltme yapmak istiyorum" diyerek şöyle devam etti:

"Türkiye'de Kürt orijinli vatandaşlarımız azınlık hukukuna tabi değildir. Hiçbir zaman bu vatandaşlarımız azınlık olmamıştır. Onlar bir bütünün parçalarıdır."

Türkiye'nin resmi dilinin Türkçe olduğunun altını çizen Erdoğan, Kürtçenin kullanımı konusunda ise şu ifadeleri dile getirdi:

"Anadilleri kullanabilme, öğrenebilme konusunde anayasal zemin oluşmuştur, bir sıkıntı yoktur."
UTKU ÇAKIRÖZER New York - Milliyet