28 Ekim 2009

Lavinia Gitti

Ne o anlatabildi derdini, beklentisini, sıkıntısını, ne de ben... Arada birşey eksikti, bir yerde bir kopukluk olmuştu ama çözemiyorduk bir türlü... Her söylenen cümle aslında başka birşey anlatıyormuş gibi geliyordu ikimizede. Hep bir tedirginlik, sürekli bir savunmaya hazır duruş vardı.

Uzun zamandır böyleydi diyaloglarımız. Ne kesip atabiliyorduk herşeyi, ne yok sayabiliyorduk. İnanıyorduk aslında ama içerimizde bir yerde hep o şüphe vardı, o sinsi, o kemirgen şüphe; "yoksa yine mi saldıracak"... Hangimiz ya da ne sebep oldu buna hiç önemi yok. Ne bir olay ne de bir başkası olamazdı zaten, sonuçta sebep bizdik ama gerekçelerimiz yoktu; kopuktu zincir, olduramıyorduk...

Varılan noktada kimin ne derece zarar gördüğü, neyi kaybettiği ya da ne kazandığı tamamen anlamsızlaşıyordu çünkü ortada bir sonuç yoktu...

Verdiği karardan onu geri döndürmem imkansızdı biliyordum bunu. Tüm yaşanmışlıkların hatırına ikimizde saygıyla susmaya çalışıyorduk. Kimi zaman öfkemizi, kimi zaman sevgimizi içimize bastırıp, susarak ya da ıslık çalarak geçiştiriyorduk o anı, birbirimizi kırmamaya özen göstererek.

Ama o aklına koymuştu bir kere; gidecekti... ve bir gün gitti... eski dünyasına, acılarına, eğlencesine, yalanlarına ya da gerçeğine; kendisi nasıl tanımlıyorsa oraya döndü. Zamanında kaçmak için bana sığındığı o kalabalık dünyaya...

Üniversite yıllarımdı. Sevgili kedim Lavinia artık yanımda değildi, gitmeyi kendi seçmişti... Aylar sonra bir ara sokakta karşılaştık. Korktu benden ve kaçıp karşı kaldırıma geçti. Sonra da ben köşeyi dönüp kaybolana kadar arkamdan baktı... Ağlıyor muydu ne ?...

25 Ekim 2009

Arif'e Tarif

Aşkın tanımı ya da tarifi olmaz aslında, olmamalıdır... Doğaldır çünkü, doğaçlamadır. Birdenbire çıkar ortaya, kontrol edemezsin ya da dizginlenemez... Kişinin kontrolü dışında olduğu doğrudur, öyle değilse zaten o aşk değildir... Planlanan, hazırlık yapılan, neler olacağı öngörülen bir ilişki ancak ticaret olarak adlandırılabilir... Diyeceğim; bırakırsın kalbinin dizginlerini, o ne şekilde isterse öyle hareket eder aşık olunca...

Aşk matematik ile açıklanabilecek bir değişkenler dizisi ya da formül değildir. Parametreleri olmaz, olmamalıdır. Onu parantez içine alırsan, matematiksel bir anlam kazandırmış olmazsın, sadece hapsetmiş, cezalandırmış olursun.

Bir takım kimyasal reaksiyonlara sebep olur. Daha zinde, mutlu hissedersin kendini mesela... Ya da karşılığı olmayan bir aşk ise yaşadığın göğüs kafesinde sürekli bir basınç, kalp ritminde dengesizlik, halsizlik ve yorgunluk yaşaman olasıdır...

Başka duygularla tepkimeye de girer ama periyodik cetvelde karşılık gelecek bir değer bulamazsın onun için...

Başka duygularla birlikte yaşanması, vereceği hazzı, mutluluğu, sürekliliğini, geleceğini etkileyebilir aşkın... Mesela;

22 Ekim 2009

Büyük Karşılama

İktidarın daha kimseye net olarak açıklayıp anlatmadan, henüz tam olarak onay alamamış, sadece belli çevrelerce kabul görmüşken apar topar uygulamaya başladığı asli amacı çok da çelişkili görünen açılım politikasının bir adımı olarak malumunuz bir grup terörist güzel ülkemde törenlerle alkışlarla, çiçeklerle karşılandı, yorgunlardır diye sorguları bile uzatılmadan kısa kısa halledilip serbest bırakıldılar... Hem de insanların Atatürk adını andılar diye, ülkemi seviyorum dediler diye hapislere atıldığı, aylarca sorgulandığı, terörist damgası yediği bir hukuk sistemiyle korunan güzel ülkemde oldu bunlar... Hepimiz biliyoruz, takip ediyoruz zaten...

Ben bu konudaki kızgınlığımı, şaşkınlığımı, anlam verememe durumumu nasıl anlatsam, içimdeki nefreti nasıl kussam diye düşünürken, Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu çok güzel toparlamış, paylaşmak istedim... Yazısına buradan ulaşabilirsiniz...

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “eve dönüş”ün, demokratik açılım sürecinin bir safhası, planın bir parçası olduğunu açıklamış...

Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalara saygılı vatandaşlarından saklanan ‘açılım paketi’nin, PKK’yla ve Kuzey Irak yönetimiyle paylaşıldığının itirafı anlamına gelmiyor mu?

Uyan Türkiye'm !!!...

20 Ekim 2009

Welcome to Turkey

Hükümetimin karar verdiği kürt açılımı olayında son olarak "barış" grubu yolladılar yurduma.. Sevsinler!!!!!

Açılım konusunda sanırım tıkanıp kalınca herkes, kendilerince böyle bir hamle yapmayı uygun gördüler. Amaç belli. Türk Devleti'ni tartmak!!! Gönderilen teröristlere nasıl davranıldığını gözlemleyip "bakın biz size zeytin dalı uzattık ama siz hiçbir şey yapmıyorsunuz" diyebilmek.

Savaş bitecekmiş!!
Hangi savaş?
Yüzyıllardır aynı toprakta yaşayanların, ne için olduğunu bilmeden birbirlerini öldürdükleri savaş mı?

PKK silahları susturacakmış!!
Hangi silahları?
Bir yandan devlete terörle mücadelede yardım sözü verip, diğer yandan el altından teröristlere yardım edenlerin temin ettiği silahlar mı?

Uyanın artık!!!
Gönderilen teröristlerin hiçbirinin eli silah tutmadı, çatışmaya girmedi..Bu yüzden jet hızıyla yargılanıp evlerine gönderildiler.

12 Ekim 2009

Hayata Bir Mola

Birçok blog yazarı arkadaş dönem dönem mola verdi yazmaya, sıkıntılar, çözülemeyen sorunlar, belki ayrılıklar, görevler, dersler... Benim de dinlenme zamanım geldi...

Herkesin kendine göre bir derdi var elbet... Benim derdim kimi gerer bilemem. Kimin umrunda olur o da belli değil, an itibariyle çok da umrumda değil aslında...


Yazacak binlerce cümle vardı aklımda, koca bir roman yazabilirdim hayatımın bizzat kendisiyle. Kelimelerle oynayıp, cümlelerle dans edebilirdim bende bazıları gibi... Kalemim kırıldı...


İsteyen oturup ağlar, isteyen kına yakar bir tarafına...

Sonra da isyan ediyorsun diyorlar... Kimin tavuğuna kışt demişim bu güne kadar ?


Kimse alınmasın üstüne; kim alınacaksa... Ben masal değildim, gerçeğin ta kendisiydim, kimsenin de ayağına dolanmak değildi niyetim, dolanmadımda... Ama... herneyse...


Yanarım yanarım da, bir keşke daha eklendi hayatıma, ona yanarım... Keşke olmasaydı bu yeni keşke eki hayatıma ama bu istek bile başlıbaşına bir keşke...


Sen benim hiçbirşeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmemki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde



9 Ekim 2009

Gülümseyerek

Bütün yaşananların ötesinde,
Hayatın inişleri, çıkışları sonrasında,
Çekilen acılar, duyulan sancılardan daha içeride,
Hepsinden daha gerçek bir "sen" var...
Tam karşısında da bir "ben"
Nefesini dudaklarının tam ucunda hissetmediği her an
Ölümü ciğerlerinde hisseden bir "ben"...
Gel...
Lütfen...






Thanks for drawing @chelx

6 Ekim 2009

Envanter

Bazen telaşlanıyor insan. Etrafında neler olup bittiğini anlamaya çalışırken, ayrıntıları anlamaya, yorumlamaya çalışayım derken, gözünün önündeki gerçeği, bütünü kaçırıveriyor.

Ben de öyle oldum bir süredir. Aman bir heyecan, bir kovalamaca... beter... Bezdirecek seviyelere varıyorum kimi zaman; farkındayım... Sağolsun, arada haşlasa da bana karşı her zaman sabırlı davranan bir sevgilim var da, garibim "ya sabır" deyip uğraşıyor benimle... Üstelik onun benim sabrıma ihtiyacı varken hemde... Seviyorum onu...

Güzel bir işe başladım, huzurlu çalışabildiğim, sabahları üşenmeden gidebildiğim bir işyerindeyim. Keyifli de geçiyor zaman, akşam olduğunu arkadaşlar "gidiyoruz" dediğinde farkediyorum, Allah bozmasın... Elimde birkaç proje, benim aklım hülyalarda... Biri bana bir çimdik atıversin bir zahmet... Sakallarımı kestikten sonra ortaya çıkan dobalak yüzümü görünce genel müdürüm "bu ne hal, hemen istifanı hazırla..." dedi ama o sırada kahkaha atıyor olması şaka olduğu anlamına gelir... değil mi ? Sırada, herkesi daha çok şaşırtacak sürprizlerim de var, bakalım onlara ne diyecekler :)

Evimizde yaşadığımız bazı sağlık sorunlarını da atlatmaya başladık. Arada bir her evde olan gerginlikler tartışmalar bizde de yaşanıyor elbette ama, herşeye rağmen akşam kapıdan girince, "hoşgeldin" diyen yüzlerle karşılaşmak keyifli. Akşam yemeğinde günü konuşabilmek, çay eşliğinde eskilerden konuşup dertleşebilmek...

Defalarca maddi sıkıntı yaşadım, birçoğumuz gibi... Kimsenin hayatı toz pembe değil, herkesin de derdi sıkıntısı kendine ağır malum... Benimkiler de bana göre ağırdı. Hepsi halloldu bir şekilde, kapandı, çözüldü... Kalan kırıntıları da temizliyorum bir yandan. Allah daha büyük keder vermesin, sağlığım yerinde çok şükür. Para içinde yüzüp acı çekmektense, sıkıntı çekip, huzurlu olmayı yeğlerim. Kimseye boyun eğmek zorunda kalmadım, umarım olmazda...

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda pişman olduğum hiçbirşey yok... ya da en fazla herkes kadardır... bilemiyorum... ama benim vicdanım rahat en azından. Tahminim beni küfür ederek anan da yok, bu da iyi birşey... Bay mükemmel değilim ama insan olmaya çalışıyorum sadece...

Güzel güzel... Ters birşey yokmuş... Güzel birkaç dost, huzurlu bir aile, bir de dosttan öte, candan içeri yoldaşım, sevdiğim var... Daha ne istiyorsun be adam ?...

Sorgu

Hani çok sabırlıydın, hani bir ömür bekleyecektin ? Ne bu acele, kim kaçıyor da kovalıyorsun ?

Zaman mı düşmanın, mekan mı ? Kendine mi uzaksın, sabıra mı yakın ?...

Gidecek yolun mu kalmadı, yürüyecek gücün mü ?

Savaşacak cesaretin mi yok, sebebin mi ?

İdeallerin mi hayal oldu, tutkuların mı tükendi ?

Biraz ağır, biraz sakin... yok kaçan, göçen... Laf anla biraz ey gönül...

Site İstatikleri

Site İstatiklerini Etkileyen Faktörler

Arkadaşlarımın şikayetlerinde duyduğum ya da web projesi hizmeti verdiğim firmaların istatistiklerinde gördüğüm en manasız durum, doğrudan site adresi ile yapılmış aramalardan gelen ziyaretçilerdir... "www.herturlu.info" ya da "herturlu.info" gibi...

Sonradan farketmeye başlamıştım, insanlar açılış sayfası olarak ayarladıkları herhangi bir arama motoru sayfasının arama kutucuğuna açmak istedikleri sitenin adresini yazıp gelen arama sonuçlarına tıklayarak ulaşmak gibi bir alışkanlık edindiler. Bu yüzden site istatistiklerini incelediğinizde de sitenize ziyaretçi gönderen anahtar kelimelerin birçoğu, doğrudan sitenizin adresi ya da tam adrese yakın çeşitli varyasyonları oluyor. İnsanların bu garip alışkanlıkları da devam ettikçe anahtar kelimelerden anlamlı sonuçlar çıkarmak, bunları değerlendirmek, diğer kullanıcıların yönelimlerini, ne arayıp ne bulduklarını analiz etmek de zorlaşıyor. Velhasıl, ulaşmak istediğiniz siteleri ancak bir arama sonucu bulabilecek durumda değilseniz, tam adresini biliyorsanız, lütfen arama motorunun kutucuğunu değil, tarayıcının adres çubuğunu kullanın.

Site sahiplerinin bu istatistiklerde gezilen sayfa sayısını artırma, sitede kalınan süre ortalamasını uzatma ve benzeri çabaları yüzünden kendi sitelerinin defalarca okudukları sayfaları arasında gezindiklerine defalarca şahit oldum. Bunun faydalı olacağı gibi bir kanaat var insanlarda garip bir şekilde. Aksine yine asıl ziyaretçilerin oluşturduğu trafikle ilgili sonuçları anlamsız bir şekilde etkilediği için içeriğin geliştirilmesi, ziyaretçiye göre bir düzenleme yapılması durumunu zorlaştırıyor sadece...

Bu ve benzeri etkenlerle site istatistiklerinin çok etkilendiğini ve anlam vermekte zorlandığım ziyaretçi hareketleri olduğunu görüyorum bazı sitelerimde. Kullanıcıları özellikle arama motoru kullanımı konusunda daha hassas olmaya davet ediyorum :) Arama motorları adı üstünde arama yapmak içindir arkadaşlar, sitenin adresini adres çubuğuna da yazarsanız yine açılır o site :) Farkında olmadan başka insanların işlerini karmaşıklaştırıyorsunuz :)

3 Ekim 2009

Endamın Yeter

İçimden geldi işte, öylesine...

Endamın yeter, gözlerin yeter, uğramasın sana ne hüzün ne keder... Birden farkettim ki çok güzel anlatmış bu şarkı ruh halimi...


- Click here for more amazing videos