31 Ağustos 2009

İnterneti Kapatma Yetkisi

Bilişimhaber.com' da rastladığım bir haber beni çok şaşırtmamakla beraber "pes" dedirtti... Bu habere göre interneti kapatma yetkisi ABD başkanına verilecekmiş. Senato tarafından hazırlanan 55 sayfalık bir taslak var ortada ve buna göre ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu durumlarda ABD başkanı gerek görürse özel sektöre ait bütün internet ağlarının kontrolü başkanın eline geçiyor.

Bana göre bu karar, şu anlama geliyor; biz istediğimiz gibi at koştururken aradan çatlak sesler çıkar da bizim gösterdiklerimizden daha fazlasını dünyaya anlatmaya kalkarsa onu susturabilelim...

İnterneti normal yollarla kontrol altında tutmak zor. Bunun için ne teknik altyapı ne de internetin mantığı müsait değil. Daha önce hiç duymadığımız, asla farkına varamayacağımız bir sürü şeyi internet sayesinde öğrenebiliyoruz. Televizyon, radyo ya da basılı medyanın gücüyle karşılaştırılamaz büyüklükte ve yine onlara göre çok daha özgür ve kontrol dışı bir mecra internet. Bazı durumlarda gerçekten ulusal çıkarlarla çelişen, sıkıntı doğuran durumlar olabilir. Yasadışı örgüt üyelerinin Türkiye aleyhine propaganda çalışmalarına internet üzerinden rahatlıkla ulaşabileceğimiz örneği bunun ispatı. Ancak böyle bir durumda yasal yollara başvurmak, doğru makamlara başvurup gereğini yaptırmak mümkün.

Türkiyede uygulandığı gibi bir hakaret videosu var diye Yotube erişimini engellemeye çalışmak ancak kafanı kuma gömmek olur; bunu biliyoruz ve defalarca tartıştık, yazdık, çizdik... Bu durumda cezalandırılan biz olduk. Haklı tepkimizi gösterebilme, durumu leyhimize çevirebilme şansımız elimizden alındı. Farklı yollar denedik ve devletin yasakladığı yerlere illegal (!) yollardan ulaştık.

Haberde bahsedilen internet erişiminin durdurulabilmesi yetkisi ise zorbalığın ulaşabileceği son nokta bana göre. Türk adalet sistemi bütün dünyada yaptığıyla alay konusu olmuştu ama ABD' nin yaptığı ise duyulan nefreti katlamaktan öteye gitmeyecek.

Adam gelip benim toprağımı demokrasi ve refah getirmek, düzen sağlamak gibi türlü bahanelerle işgal edecek, sadece kendi istediği ayrıntıları dünya medyasına gösterecek, pisliğinin üzerini örtecek, ben "ey dünya sesimi duy, işgal girişimi var" demeye kalkarsam da bu ulusal güvenlik sorunu olarak değerlendirilip, elimdeki son iletişim imkanı da bertaraf edilecek. Irak örneğini hatırlayalım. Senelerdir süren işgalin uzunca bir dönem bazı ayrıntılarını bilmedik. İçten içe yanlış olduğunun farkındaydı bütün dünya ama bize sadece ölen "masum" Amerikan askerlerinin haberleri ulaştı. Sonra sonra, tecavüzlerden, işkencelerden, katliamlardan haberdar olmaya başladık. Farklı mecralar da kullanıldı ama internetin de çok etkisi oldu...

Bir sonraki hedef neresi ben kestiremiyorum ama işte orada bu hataya düşmemek, açık vermemek için, foyaları ortaya çıkmasın diye şimdiden hazırlık yapıyorlar.

29 Ağustos 2009

How to Learn Turkish

Daha önce WikiHow' da "How to make Adana Kebab" başlıklı bir yazıdan bahsetmiştim. Bu yazı o kadar ilgi çekti ki, blogun trafiğinin epey bir kısmı Adana kebabı için yapılan aramalardan geliyor. Meğer Adana kebabı yapmaya meraklı ne kadar çok vatandaşımız varmış :)

Biraz önce yine böyle eğlenceli bir konuyla karşılaşırım düşüncesiyle WikiHow' da geziniyordum ve oldukça hoşuma giden bir başlık buldum;

How to learn Turkish (Nasıl Türkçe Öğrenilir)

Türkçenin ne kadar zengin ve bir o kadar da esnek bir dil olduğundan, öğrenmenin ve Türklerle bu dil aracılığıyla konuşmanın ne kadar keyifli olacağından bahsediyor. Türkçeyi öğrenebilmek için birçok tavsiyede bulunulmuş. Türkiyedeki kültürel zenginlikten de bahsedilmiş kısaca...

WikiHow organizasyonunu bu şık hareketinden dolayı kutluyorum. Farklı dillerde bloglar yayınlayan arkadaşlardan da ricam bu makaleye linkler vermeleri olacak. Güzel dilimiz Türkçemizin hakettiği ilgiyi yakalaması, hakettiği yeri bulabilmesi için ufak ama faydalı bir hareket olacaktır...

28 Ağustos 2009

İki Kelime

Kimilerine göre partnerine karşı olan duygularını çok sık vurgulaman, ilişkinin yıpranmasına sebep oluyor... Birçok ilişki de sadece karşılıklı duygular dile getirilemediğinden bitiyor, yuvalar yıkılıyor...

Demek ki çok değişken bu durum. Kişiye göre, ortama, toplumsal değerlere, kültüre göre farklı bakış açıları var. Yine de her durumda ortada bir ilişki var. Ne olursa olsun yine birbirini seven insanlar, sevdalar var. Aşk engel tanımıyor ya da kalıplara sığmıyor yani...

Kendi adıma duygularımı saklamayı ya da içimde hapsetmeyi sevmiyorum, fırsatım varsa doya doya yaşamalıyım diye düşünüyorum; bu da benim tarzım... Arada bir karşısındakinden duymak da istiyor insan. Bazen bilmek, hissetmek, onu zaten yaşıyor olmak yetmiyor. O sesi, o cümleyle birleşmişken duymak istiyor...

"Seni Seviyorum..."

Dünyevi değerler arasında sevgiden daha kutsal ne var ?

9 Ağustos 2009

Bloglar ve Forumlar

Blogların popülerleşmesi ve ücretsiz kaynakların yanında verilen desteğin artması ile ilgi çığ gibi büyüdü, malum... Türkiyedeki internet kullanıcıları da bu mecrayı pek sevdi, ilgi gösterdi.

Kurumsal anlamda önemi firmalar tarafından çok az anlaşılmış ve uygulanmış olsa da Türkiyede daha fazla kurumsal blog oluşturulacağı konusunda da benim açıkçası pek ümidim yok maalesef.

Şahıslar ya da gruplar tarafından oluşturulan blogların içerikleri ve kullanım şekilleri şaşırtıcı derecede çeşitli ve bu çeşitlilik Türk kullanıcılar arasında da görülüyor.

Bir çok servis, blogunuzu tanıtabileceğiniz bir sürü mecra var. Bunlardan faydalanabilmek için ne yapılması gerektiği konusunda yüzlerce konu mevcut.

Blogların bu kadar yaygınlaşması ve daha çok kullanılır olmasından önce daha popüler olan forumlarda ise durum biraz vahim. Bana göre kullanımı daha kolay olan ve sağlıklı yapılandırıldığında, konu başlıkları doğru seçildiğinde bloglara göre çok daha faydalı olan forumlara ilgi gittikçe azalıyor. Yine de daha çok insana ya da kaynağa, daha interaktif bilgi alışverişi yapabileceğimiz ortamlara ihtiyaç duyduğumuzda hala başvurduğumuz ortam forumlar... Özünde bakıldığında bloglar da bir konu açılması, kullanıcıların onlara yorumlar bırakabilmesi ve bu yorumların da cevaplanabilmesi fikir olarak forumlarla gelişen bir yapıya dayanıyor. Web 2.0 diye kandırıyorlar sizi inanmayın :)

Forumların genel yapısını bilirsiniz; ana başlıklar, alt başlıklar ve konuları organize etmek, hedefi ve yapısı gereği forumlarda daha kolay olur. Bu sayede aradığınızı bulmak ya da elinizdeki bilgiyi paylaşmak daha kolay olur. Konuya eklenen mesajların takip edilmesi bloglara göre biraz daha kolay olduğu gibi, önceki mesajlardan alıntı yapılarak cevaplayabilmek de bir avantaj bana göre.

Üyelerin gönderdiği mesaj sayısına göre rütbe almaları sanki biraz ego okşama, teşvik etme gibi görünse de, forumlarda çok mesajınızın olması bir anlamda saygınlığınızın olması gibidir. Sorulan sorulara ya da tartışılan konulara ne kadar katkı yaparsa, kullanıcının rütbesi mesaj sayısına göre artar.

Üye kullanıcılar arasında özel mesajlar gönderilebilmesi farklı bir sosyal ortam oluşturabilir.. Mesela bir dönem biz HerTürlü.Net' de buluşmalar düzenleyip, üyelerimizle biraraya geliyor, shbetler ediyorduk. Daha farklı aktiviteler gerçekleştiren forumlar da vardı.

Hala varlığını devam ettiren forumlar da var. Bahsettiğim paylaşımda esneklik özelliği sayesinde gittikçe de büyüyorlar... Aradığımız bir çok detaylı bilgiyi hala forumlarda bulabiliyoruz.

Velhasıl bloglar geldi, mertlik bozuldu sanki :) Daha önce üye olduğunuz, takip ettiğiniz forumlar varsa tekrar gözden geçirmenizi, onlardaki yenilikleri de takip etmenizi öneriyorum kısacası...