30 Eylül 2009

Sevgi Sorgulanmaz

Seven de sorgulanmaz... Neden sorulmaz sevgiye, sevene... Sevmek için elle tutulur bir sebep göstermek gerekmez. Binlerce farklı sebep sıralanabilir, hangisi en doğrusu, en mantıklısı, kim bilecek ? Biri bilse de ne önemi var, sevmeye mazeret mi gerek ?

23 Eylül 2009

Hasretinden Prangalar Eskittim

Binlerce defa okunmuştur ama tekrar hatırlansın diye...
----------------------------------------


Seni, anlatabilmek seni,
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni, anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmez,
Kahpe yalana.

Ardarda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana,
Bir bu yana...

Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni, anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...


Ahmet Arif

16 Eylül 2009

Ses ver

Bir arkadaşım aşağıdaki maili gönderdi. Zincir maillerden nefret ederim ve "Bu maili yayabilir miyiz ?" başlığını görünce tereddütle açtım ama kesinlikle bunun duyurulması lazım diye düşünüyorum şimdi...

Sizlerden de ricam kendi imkanlarınızla bu haberi yayın, birkaç engelli çocuğa belki ses oluruz, bir hayır duasının bir ucu da bize dokunur...


Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı olarak 12 yaş altı işitme problemi olan, maddi durumu kötü, hiçbir sağlık güvencesi olmayan fakir çocukların tüm tedavisini ve kullandıkları işitme cihazını ücretsiz karşılayacağız.

Çevrenizde bu tür çocuklar varsa lütfen benim  telefonumu verin.

SEMA ONAY  (Rektör Asistanı)

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yurtiçi Yayın Koordinatörü

Cep Tel: 0543 291 65 65 - 0532 504 02 22        

Bu mail sizin için hiçbir şey ifade etmiyor olabilir ama, belki de ulaştıracağınız bir kişinin vasıtasıyla bile hiç tanımadığınız bir çocuğun umudu, zor dünyasında bir ses olabilirsiniz, elimizden geldiği kadar çok kişiye iletelim lütfen...

15 Eylül 2009

Ropörtaj - Erkan...

Sevdiğim bir arkadaşım, Erkan' la sohbet ederken bazı soruların ropörtaj tadında olmaya başladığını farkettiğimizde neden bu formata sokmayalım diye düşündük ve böyle bir çalışma çıktı ortaya...

Erkan uzun zamandır Rap üzerine çalışan bir müzisyen. Mütevazi ve dopdolu bir insan... Buyrun Erkan kendisi ve müziği hakkında neler söylemiş görelim...
-------------------------------------------------------


Öncelikle biraz kendinden bahseder misin ?...

82 İstanbul’da doğdum, ismim Erkan ve Şişli’de ailemle yaşıyorum..Hemen konuya girmek istiyorum izin verirsen, gerisi gereksiz detay olur benim için tabi bu detayları öğrenmek için yapmış ve yapacak olduğum şarkılarıma biraz olsun kulak kabartmanız gerekecek..

Küçük yaşlarda her meraklı çocuk gibi müzik fazlasıyla ilgimi çekti, iyi bir dinleyici olarak müzik icra etmeye çalışacağım hiç aklımda yoktu önceden, dinlediğim müziklerin yelpazesi genişledikçe daha da içine çekmeye başladı beni.

Tam tarih vermem mümkün değil ama işe söz yazmakla başladım yaklaşık 10 seneden beri.biraz müzik yapmakla yanıp tutuşmam, biraz da tanıştığım müzisyen arkadaşlarım sayesinde ilk demo kaydı, sonra diğeri ve sonra bir diğeri derken kendimi geliştirme çabasıyla bugünlerdeyim ve hala tek derdim kendimle yarışmak…

Neden rap ? ya da Rap senin için ne ifade ediyor ?

9 Eylül 2009

Bürokraside Temizlik

Gazeteler yansıyan bir haber, hükümetin marifeti ve kontrolüymüş gibi gösterilse de, "tespit ettik ve gereğini yaptık" havası yaratılmaya çalışılsa da, aslında devlet kurumlarının çeşitli kademelerinde kadrolaşmanın, akraba, eş dost kayırmanın ne boyutlarda olduğunun güzel bir örneği.

"Gece gelseler, pijamayla çıkar satarım" diyen maliye eski maliye bakanı ve onun amiri, "ben bu ülkeyi pazarlamakla mükellefim" diyen bir başbakan söz konusu olunca kadrolaşmayı çok görmemek lazım. Kaldı ki

6 Eylül 2009

Monolog

Bir ara şöyle bir yazı karalamışım...

Eskiden çok hönkürürdüm insanlara, hatta 20' li yaşlarımda, ne gerek varsa, kendime bir misyon yüklemiştim, insanlığı gerçeğiyle yüzleştirecektim... baktım ki ben kendi gerçeğimle yüzleşmemişim henüz; yalnızlığımla... Alkolik olmanın eşiğinden dönerken, bu salak görevden de istifa ettim. Uzunca bir süre ölümün herşeye çözüm olacağına inanmama rağmen aslında hayatı ne kadar sevdiğimi ve yaşıyor olmanın nasıl bir nimet olduğunu farkettiğimde eski sevgilime dönmeye karar verdim; İstoşuma... Sahiline aldı beni, bir de çay ikram etti... Dertleştik, seviştik, gülüştük... Sonra dedi ki bana;

- Nedir bu telaşın, yine gidecekmisin yoksa beni burada bırakıp, kendi masal dünyana...
- Masal dünyam tarumar İstoşum, orayı da talan ettiler... gidecek yerim de kalmadı artık...
- Ben sana söylemiştim zamanında; yavaş ol demiştim, ağır ağır yaşa, tadını çıkar hayatta olmanın demiştim...
- Ben de seni dinlememiştim... Haklısın...
- Ah benim uslanmazım...
- ...

5 Eylül 2009

Bir çeşit itiraf...

Klasik erkek hareketi olarak son günlerde bir sürü ayrıntıyı kaçırır oldum. Unutkanlık ve dikkatsizlikle karışık, özensizlik diz boyu... Kalp kırıyorum, can sıkıyorum. Amacını aşan cümleler kuruyorum...

Ben böyle değilim aslında sevgili, biliyorsun değil mi? Geçici birşey bu hanzoluk... Af, özür, rica... Hangisini uygun görürsen... Yeter ki kırılma bana, hevesini, heyecanını kaybetme... Kaybettirmeme de müsade etme...

Gölgelerin Gücü Adına


Küçük yaşta çocukların çok fazla televizyon seyretmesinin faydadan çok zarar getireceğinin herkes farkında. Asosyalleşme, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon eksikliği gibi çeşitli sorunlara neden olabiliyor.

Ama yeni nesil bir acayip. Bir takım araştırmalar yapılmış ve çok fazla çizgi film izlemenin çocuklarda hiparaktivite' ye sebep olduğu görülmüş. Biz de çizgi film seyrederdik, hem de envai çeşit... Buna rağmen hiç kendimi camdan atmaya kalkmadım; "süpermenim ben uçabilirim" diye.. "Spiderman oldum, fışk fışk... nerde lan bu ağ ?!!! aaahhhhhhh" böyle bir sahne de yaşanmadı. He-Man oldum, Robotech robotlarından kullandım ama en büyük aksiyonum kolduktan atlamaktı. Yani ben mi fazla saftım bilmiyorum ama arkadaşlarımdan da yapan pek yoltu daha fazlasını... Gerçi bizim de çizgi filmlerde gördüğümüz en vahşi sahne Jerry' nin, Tom' un kafasına tavayla vurduğu sahnelerdi... Onun da aslında yanlış olduğunu kestirebiliyorduk, taklit etmiyorduk... Kardeşimin kafasına tavayla vurduğumu düşünemiyorum :)))

Ya nesil acayipleşti ya da çizgi filmler artık bir acayip... Yukarıda linkini verdiğim yazıyı anne babalar bir okumalı yinede...

Ball Clock

Bloglar için bir sürü eklenti bulmak mümkün ama şimdiye kadar gördüklerim arasında en etkileyici olanını sizinle paylaşmasam çatlardım... bir de bunu ekleyip blogun açılışını daha da geciktirmek istemedim, o yüzden konu olarak geçiştiriyoruz. Yine de aBowman' in bu yaratıcı ve sıradışı fikrini, uygulamanın başarısını da tebrik edelim...


Ne oldu bana ?

Sonbahar yaklaşıyor ondan mıdır anlamıyorum ama bana bir haller olmaya başladı yine. Garipleştim... Aman bir kapris, bir huysuzluk, bir şefkat beklentisi... garip haller, tavırlar...Şu aralar çekilecek adam değilim vesselam... Katlanabilenleri sevgiyle selamlıyorum.

Sonbahar hep hüzünlüdür. Bize dayatılan bir önyargı mıdır, yoksa havaların dengesizleşmeye başlamasından mıdır nedir, her sonbaharda bir hüzün, bir halsizlik çöker üstüme. Melankoli diz boyu ondan sonra...

"Daha ortalık sıcaklarla kavrulurken ne sonbaharı, ne havası ?..." diyeceksiniz. Deliye hergün bayramsa, hüznü seven adama da hergün sonbahar...

(181 adet rüya gibi güzel gün için tekrar teşekkürler güzel insan... 10000' leri de göreceğiz inşallah...)

3 Eylül 2009

Terabyte Disklere Neler Oluyor ?

Bir süredir depolama alanı ihtiyacım için terabyte' lara ulaşan kapasitelerdeki harici diskleri takip ediyorum. Kendi şahit olduğum birkaç olay ve duyduklarım bu kapasiteye ulaşmış disklere kaşı güvenimi epey sarstı...

Bir müşterimizden gelen bir harici diskte son 5 yıllık muhasebe dosyalarını saklıyorlardı ve artık o veriler yok ! Yakın bir arkadaşım bütün fotoğraf arşivini böyle bir cihazda saklıyordu, şimdi o arşiv tarih oldu. Bu arkadaşın bir fotoğrafçı olduğunu düşünürsek durumun vehameti ve onun ruh hali daha iyi anlaşılır. Bir başkasının da benzer bir şekilde yedekleri kayboldu. Diğer duyduklarım da cabası... Ürünlerin hepsi de çok yeni... Benim gariban 80 GB Seagate Barracuda diskim ise hala aynı performansda :)

Hepsinde de bahsedilen sorunlar mekanik kaynaklı. Diskten düzenli mekanik sesler gelmesi ve sistemin diski görmesine rağmen verilere erişilememesi ortak şikayet.

Bu şekilde kaybedilen verilerin data kurtarma merkezlerinde geri kazanılması mümkün. Ancak en iyi ihtimalle 500 USD ve üzerini gözden çıkarmanız gerekiyor. Arızalı diskin onarılması için bir başka diske ait parçaların kullanılabilmesi amacıyla parça alınan harddisk' in maliyeti, verilerinizi size aynı ya da yakın kapasitede bir diskle veriyor olmalarından dolayı o harddiskin bedeli ve çok hassas olan bu işlem için işçilik bedelini de düşünürsek aslında bedel yüksek değil ama Türkiyenin ekonomik şartları malum...

Eğer bu kapasitede harici disk kullanıyorsanız benzer bir sorunla karşılaşmanız an meselesi. Mümkün olan en sağlıklı önlem de bana göre DVD gibi farklı medyalara da yedek almak. Bazen datalar böyle bir medyaya sığmayabilir ama yedekleme yazılımları sayesinde yüksek miktarlardaki veriyi DVD' lere bölerek kaydetmek mümkün. Kurumsal yapılar da ise yüksek kapasiteli kartuşlar ya da benzeri materyalleri kullanmak ise harici disklere göre daha güvenli gözüküyor.

Bilişim dünyasının hayatımıza bu kadar girdiğini düşünürsek datalarımızın önemini anlarız. Aman deyim :)