19 Temmuz 2009

Töreniz batsın

Hafızamda yer eden tek namus cinayetiydi Güldünya’nın ölümü. Töre cinayeti demek daha doğru olurdu belki. Bir akrabasının tecavüzüne uğrayıp hamile kalmış, yolun ortasında kurşunlara hedef olup ölmemiş ve gözü dönmüş kardeşleri tarafından hastanede öldürülmüştü. Ne suçu vardı kendisinin karnındaki bebeği korumaya çalışmaktan başka bilinmez. Belki tecavüze uğradığı anda yaşamaktan vazgeçmişti ya da tecavüz edip günahına giren insanı sevmişti. Kendisine konulan isme inat dünya gülmemişti ona, genç yaşta toprağın altına girmişti bedeni.

İsmini anımsayamadığım bir genç kız daha var yine namus cinayetinin arkasına sığınıp hayatını kaybeden. Eniştesinin tecavüzüne uğrayan, ablasının evliliği bitmesin diye sesini çıkartmadan 2 yıl boyunca erkek sıfatına bürünen bir hayvanın cinsel isteklerini yerine getiren ve hamile kaldığı zaman ailesi tarafından katledilen. Asıl ölmesi, öldürülmesi gereken eniştesi iken bedelini kendi canıyla ödemişti o da. Kim bilir daha kaç kişinin günahına girecek erkek kılığındaki hayvan, kaç genç kız namus için öldürülecek.

İki kadının da suçu tecavüze uğramaktı ama her ikisi de evlilik dışı çocuk sahibi olmakla suçlanıp öldürüldüler sanki onlara bunu yapanların hiç suçu yokmuş, uçkuruna sahip çıkamayan o adamlar çok namuslularmış gibi. Belki sevmişlerdi o adamları, inanmışlardı onlara. Ama suçlu olan, namussuz olan onlardı çünkü onları yetiştiren zihniyet hala kadını mal gibi görüyordu. Kadın sevmezdi sadece erkeğine karşı vazifelerini yerine getirirdi. Evlenir, boy boy çocuklar doğurur ve köşesinde oturup kocasından gelecek emirleri beklerdi.

Hemen her gün gazetelerin 3. sayfalarında bir aşk ya da namus cinayeti okuyoruz.
Kendisini aldatan karısı X’i sokak ortasında bilmem kaç yerinden bıçakladı.
Ayrılmak isteyen sevgilisini öldürdü.
Sevgilisiyle birlikte karısını/kocasını öldürdü…………………diye.

İnsan sevdiği, canım dediği insana nasıl kıyabilir ki? Canım dediği insanın canını alma hakkını nasıl bulur kendinde? Aldatıldığı zaman neden kendinde bir eksik aramaz da karşısındaki insana bir takım sıfatlar yapıştırıp en kolay yol olan öldürmeyi seçer? Bu kadar zor mudur canım dediğin insanla oturup konuşmak, sorunlara çözüm aramak?

Ben bu tarz olayları okudukça ve duydukça artık tek bir şeye inanmaya başladım. İnsan asla başkasına aşık olmuyor. Sadece kendimizi sevdiğimiz için bu taşkınlığımız. Birisine aşık olacaksak bile bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz için aşık oluyoruz bence. Ve o bizi aldattığında kendi mutluluğumuz tehlikeye düştüğü için öldürme yolunu seçiyoruz. Onsuz mutlu olamayacağımızı bildiğimiz için.

Velhasıl BEN duygusundan kurtulmadan, ne adam gibi ilişkiler yaşayabiliriz ne de gazetelerin 3. sayfalarında aşk ve namus cinayetleri okumaktan kurtuluruz…

1 yorum:

  1. hello... hapi blogging... have a nice day! just visiting here....

    YanıtlaSil

Her fikir önemlidir...