24 Şubat 2008

Zulüm Edebiyatı

Son yıllarda bir zulüm edebiyatıdır almış başını gidiyor. Meğer ülkemde ne kadar zulüm gören insan varmış da bizim haberimiz yokmuş.

Türban kullananlar, dini gereklerini yerine getirmeye çalışanlar, Kürt kökenli vatandaşlar; yazık, hepsi zulüm, baskı ve şiddet dolu bir ömür geçirmişler...

Halkın onlar dışında kalan bütün bölümü ve devletin bütün organları, onları yok etmek, sindirmek, susturmak için yatmış, kalkmış onlarla uğraşmış... Ellerinden kişisel özgürlüklerini, okuma hakkını, kimliklerini almış...

Provakasyona çok açık hale getirilen bu konularda iktidar desteğini de alanlar coştukça coşuyor.

Ama bize müstehaktır. Zamanında "Cumhuriyetin ömrü artık doldu." diyen birini cumhurbaşkanı yaparsak, teröristten "sayın" diye bahseden, vatandaşı azarlayan, ekonomiden, uluslararası ilişkilerden önce başlık maddesi insanların hür iradeleri ile ibadet etme haklarını şekillendirmek olan, şeyh eteği öpmüş, laiklik ve demokrasi kavramlarının anlamını göreve geldikten sonra lutfen kavrayabilmiş birini tekrar tekrar başbakanlık makamına oturtursak, teröristin meclise girmesine göz yumarsak olacağı bu.

Cumhuriyet tarihinde ibadet edene engel konduğu, bir genç kızın kafasından türbanının çekilip alındığı ya da cami inşaatının engellendiği, yıkıldığı görülmüş şey değil ama bizler farkına varamadan bunların hepsi yaşanıyormuş herhalde; ne garip...

Terörist örgüte yapılan her türlü savunma ya da saldırı harekatı ise aslında ülkenin yasal hakkı değil de, Kürt kökenli vatandaşları yok etme politikasıymış...

Anlayamadığım şu; bu kadar uydurma iddiaya kendiniz de inanıyormusunuz ?

Ayrıca cevaplanmasını beklediğim sorularım da var;

Bunca yıldır kanunlara uygun hareket eden, kural, nizam neyi gerektiriyorsa onu yapan, devlete ve toplum hayatına saygı duyarak, gereken yerde gerektiği gibi davranan herkes enayi de bir siz mi haklı, uyanık, zekisiniz ? Sivrilmemek, kimseyi tedirgin etmemek, diğer inançlar ve insanlarla eşit mesafede olabilmek, kurallara saygılı olmak ve uymak adına okula girerken şimdiye kadar türbanını çıkaran, derslere katılıp, başarılı olan genç kızlarımızın hepsi cehennemlik mi olacak yani ? Bir sonraki adımda çarşaf ve peçeye de özgürlük istemeyecekmisiniz ? Niye bana inandırıcı gelmiyor ?

Son 5-6 senede daha önce adını bile duymadığım kadar çok sayıda tarikat nasıl türedi ? İstanbul başta olmak üzere diğer büyük şehirleri nasıl bu kadar iyi işgal edip, organize olabildiniz ? Tek derdinin ibadet etmek olduğu söyleyen bu insanları kendi saflarına katabilmek için il il gezip öğrenci evlerinde, tekkelerde, toplantılar, "sohbetler" yapan "hocalarınız" lüks arabalar ve korumalarla nasıl gezebiliyor ? Sizi kim finanse ediyor ? Yanlarında neden koruma var ? Derdiniz sadece din ise neden Allahtan başkasının korumasına ihtiyacınız mı var ? Yasadışı bir iş yapmıyorsanız neden toplantılarınız hep gizli yapılıyor, sadece hedeflediğiniz insanlara haber veriyorsunuz ? Toplantılarınıza katılacakları neden sadece hatırlı esnaflardan ve öğrencilerden seçiyorsunuz? Bu esnafların da neden eğitim seviyesi ve genel kültürü zayıf olanlarına öncelik veriyorsunuz ?

Peki, malum bir kısım Kürt kökenli vatandaş... Bu ülkede Türkler dışında yaşayan tek halk sizmisiniz ? Başka etnik kökenlerden insanlar, aslında başka ülkenin vatandaşları mı ? Kimsenin başka işi gücü derdi kalmadı da sizi yok etmekle mi uğraşıyorlar ? Bu ülkede kürt kökenli cumhurbaşkanı da oldu, devlet adamları da, bilim adına iyi işler çıkaranlarda, doktorlar, hakimler, hukukçular da... Onlar Kürt olarak kabul edilmiyorlarmıydı ? Devletin askeri sadece Türk kökenli vatandaşın huzuru için mi bu kadar fekadarane çalışıyor ? Askerin köy basıp Kürtleri öldürdüğü ama Türklere dokunmadığı gibi adi bir yalanı nerenizden uydurabiliyorsunuz ?

Kültürümüzü yok etmek istiyorlar diyorsunuz ama Kürtçe şarkılar söyleyen sanatçılarınız, yazarlarınız yok mu? Evinizde, köyünüzde, toplantılarınız da Kürtçe konuşamıyormusunuz ? Birileri sizi aşağılıyormu bu yüzden, ya da engel oluyor mu?

Genç, yaşlı, çocuk, hamile, hasta, Türk, Kürt dinlemeden köyleri kasabaları basıp, insanları öldüren, kadınlara tecavüz eden, insanlıktan çıkmış bir grup çapulcuyla, bu ülkenin topraklarına yaşayan, vergi veren, sosyal imkanlarından faydalanan, eğitim alan, alınteri döküp, helal lokmayla aile geçindiren diğer Kürt kökenli vatandaşları nasıl aynı kefeye sokabiliyorsunuz ? Bu insanların birgün size de isyan edip "yeter artık bizi karaladığınız" diyeceğini hesaplayamıyormusunuz ? Köyünde tarla süren çiftçiyi, okulunda ders çalışan öğrenciyi, çocuklarına kol kanat geren anaları, alınteri döküp, ekmeğinin peşinde koşan bir sürü insanı nasıl bu şekilde aşağılıyabiliyorsunuz ?

Şimdi ben bu kadar soruyu sorduktan sonra kafalarda yanlış bir imaj çizmemek için bana göre çok önemli olan bir ayrıntıyı da açıklamak isterim. Benim kızkardeşim türban takmayı kendi istedi, uyguladı ve kendi çizgisinde yaşamaya devam ediyor. Eşi ise Kürt kökenli... Şimdi ne derece tarafsız olabileceğimi bir düşünün.

Hepimizin, kendimizi, yaşantımızı, hayat tecrübemizi temel alarak bu soruları ve belki de benim aklıma gelmeyen onlarcasını cevaplamamız ve ondan sonra konulara bakışımızı tekrar değerlendirmemiz lazım.

Bu soruları etrafınıza öylesine bakındığınız da artık maalesef her yanda görebileceğiniz bu insanlara da sormamız lazım...

Artık bu mazlum tanımından, zulüm edebiyatından gına geldi...

23 Şubat 2008

Kemalist Platform

Ne görselleri, ne de menü tasarımı hakkında yorum yapmayacağım. Özellikle içeriğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Yazılanları geçiştirmeden, dikkatlice okuyun lütfen ve neyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayabilmek için okuduklarınızı iyi değerlendirin. Buradan buyrun...

17 Şubat 2008

Mor ve Ötesi - 2008 Eurovision

Mor ve Ötesi' nin 2008 Eurovision şarkı yarışmasına katılacakları "Deli" isimli şarkılarını dinledim ve benim çok hoşuma gitti. Birçok sanatçıdan da iyi yorumlar almış bu şarkı. Müzik ve altyapısı kuvvetli. Tarzlarından vazgeçmemişler ve çok da güzel olmuş. Ellerine sağlık. Umarım başarılı olurlar...

15 Şubat 2008

Başbakanın Sevmediği Gazeteciler

Daha önce başbakanın medyaya kızgın olduğundan bahsetmiştim. Bu konuyla ilgili Milliyet' den Ece Temel Kuran' ın bir yazısını bugün okudum. Sayın başbakanımızın derdinin, sıkıntısının ne olduğunu çok güzel yorumlamış. Okumakta fayda var...

Yazıda da bahsedildiği gibi benim de bir türlü nerede olduklarını bulamadığım, kim olduklarını anlayamadığım, sadece müslüman olduklarını için ezilen, zulme uğrayan insanlar varmış... Türkiye' de zulmün tanımı aslında farklı. Çok uzağa gitmeden, 1977-78 lerden itibaren yaşananları bir gözden geçirirsek, zulüm ne demek anlarız. Filistin' i, Saraybosna' yı, Çeçenistan' ı düşünürsek zulmü görürüz ama Türkiye' de zulüm olarak tanımlayabildiğimiz durumları aslında kimler yaşadı, kimlerin başına geldi, dürüstçe bir daha düşünmek lazım...

13 Şubat 2008

Başbakanın Öfkesi

Aslında gayet efendi ve sakin olan (!) sayın başbakanımız, herşeylerini riske atarak, milletin gözüne soka soka meclisten geçirdikleri kanun değişikliklerine karşı sesler yükselince ve bu sesler de gitgide yükselmeye başlayınca panik halinde saldırmaya, her önüne gelene laf atmaya başladı.

Zamanında demokrasiye bir küfür etmediği kalan RTE bugün de demokrasiye sırtını dayamış durumda... Temel hakların ve özgürlüklerin korunması adına çalıştıklarını ve bu konuda herşeye hazır olduklarını anlatıyor. Yeni dönemin büyük kahramanı...

MHP ile birlikte rant derdine düşüp ortalığı velveleye vererek çıkarttıkları yasa değişikliği Çankaya' dan fazla beklemeden onaylanıp geri dönecek, burası malum. Sonrasında CHP' nin DSP ile işbirliği ile Anayasa Mahkemesine değişikliğin iptali için başvuracağı açıklaması var. Umarım yargıda da bir aymazlık yaşanmaz da, başbakanımızın dalga geçtiği endişemiz diner...

12 Şubat 2008

Anında Mesajlaşma Araçları

Cnkt Online isimli blogda rastladığım bir çalışmada anında mesajlaşma (IM) meraklılarını çılgına çevirecek kadar çok program olduğunu gördüm.

Bu programların hepsine ulaşabileceğiniz linklerle birlikte her bir program hakkında kısa ama yeterli bilgiler de verilmiş. Çok güzel bir çalışma, arkadaşın eline sağlık...

Ben bu şekilde yazışmayı genel anlamda sevmesem de kimi zaman gerçekten gerekli olabiliyor. Kimileride bu programlar olmadan neredeyse kendilerini çıplak hissediyorlar :) Bu kadar abartmadan, güzel güzel kullanın, faydalanın...

ScribeFire - Firefox Blog Add-On

ScribeFire, Firefox için başarılı bir blog eklentisi.

Çalışma saatleri içerisinde blogunuza eklemek istediğiniz birşeyler olduğunda yaşayacağınız sıkıntılardan biri, bilgi işlem departmanının güvenlik politikaları sebebiyle blog panelinize erişememek olabilir. Bu durumda internet tarayıcı üzerinden gitmeye çalıştığınızda anında enselenirsiniz... Bu eklentiyle ne kadar saklanabildiğimizi, müdürümün tepkisine göre anlayacağım ;) sonucu size de bildiririm...

Firefox eklentileri arasında ulaşabileceğiniz ScribeFire ile Firefox üzerinden doğrudan login olarak yani web arayüzünü kullanmadan blogunuza yazı göndermeniz mümkün.

Basit ve küçük bir eklenti ama panele erişim şansınız olmayan noktalarda ya da zaman darlığında işe yarayacak kadar özelliği var. Şahsen bir süredir böyle birşeye ihtiyaç duyuyordum.

Kendi hesabınıza otomatik olarak login olabilir, birden fazla hesaba erişebilirsiniz. Wordpress, LiveJournal, Windows Live Spaces, TypePad ve Blogger için destek sağladığı gibi farklı servisler için de özel ayarlar yapabilmenize imkan tanıyor...



Powered by ScribeFire.

10 Şubat 2008

Cep Telefonu Blogu

"Cep Telefonları Püf Noktaları" başlığıyla yayınlanan bir bloga rastladım. Ben telefonumun birşeylerini değiştirmeye pek meraklı değilim. Sadece arada bir duvar kağıdını değiştiriyorum ama melodi 3 senedir aynı... Bu arada telefon da 4. senesini doldurdu :)

Birebir aynı temayı kullandığımız bu sitede birçok telefon için meraklısına kullanışlı gelebilecek programlar ve ipuçları var. Bir inceleyin derim...

Hem ikimizde aynı blogger temasını kullandığımızdan yabancılık da çekmezsiniz... ;)herturlu.blogspot.com:: Tavsiyemiz ::www.herturlu.net - HerTürlü Bilgi, Birikim ve Fikir Paylaşımı İçin...

7 Şubat 2008

Teknoloji ve Gelecek


Çocukluk dönemlerimde seyrettiğim filmlerin bazılarında garip alet edevatlardan bahsedilirdi. Kompiter denen bir cihaz vardı mesela, her tarafında ışıklar ve düğmeler vardı. Ne sorsan bilirdi... Robotlar vardı, yürüyüp, koşarlar, insanlara yardım eder ya da savaşırlardı. Uzaylılar dünyaya gelirlerdi, çocuklarla arkadaş olup, haylazlıklar yaparlardı. Daha neler, neler... Benim unutamadığım bir sahne de, Turist Ömer Uzayda filminde Sadri abinin "kompitere" spor toto sonuçlarını sormasıdır mesela... Konuşan araba vardı, kara şimşek...

Bunların arasında şimdilik bir tek uzaylılar konusunda çok emin değiliz. Gerçi ben kendi adıma bu koskoca evrende insanoğlu gibi ya da belki daha üstün bir medeniyet ve hayat olabileceğine inanıyorum ama yine de muallakta kalan bazı ayrıntılar var. Neyse konu dağılıyor. Ne diyorduk ?...

Bir zamanlar filmlerde masal gibi, hayal gibi anlatılan birçok şey bugün hayatımızın bir parçası oldu, malum... Milliyet gazetesinde okuduğum bir haber de yakında üç boyutlu holografik görüntülerin de hayatımızın bir parçası olacağının habercisi. Çalışmanın içinde bir de Türk gencinin olması ise ayrıca sevindirici bir durum. Haberin detayları aşağıda var...

Yeri gelmişken Aselsan, Tübitak gibi kurumlara ve üniversitelerimize de bilime katkıları ve çabaları için de teşekkür edeyim unutmadan...

"ABD'de aralarında Savaş Tay adlı Türk doktora öğrencisinin de bulunduğu bir grup araştırmacı, 3 boyutlu görüntü tekniğinde devrim yaratan bir buluşa imza attı.

Arizona Üniversitesinden Savaş Tay, Pierre Blanche, Nasser Peygamberian ve arkadaşlarının geliştirdiği holografi tekniğinde gözleri yoran ve bulantı hissi yaratan gözlüklere gerek duyulmaksızın çıplak gözle üç boyutlu görüntü görülebiliyor.

Nature dergisinin yarın yayınlanacak sayısında yer alacak çalışmada, araştırmacılar, bir görüntüyü birkaç dakika kaydedilebilen ve saatlerce muhafaza edebilen 10 cmX10 cm boyutlarındaki bir küpte, üç boyutlu projeksiyon sistemi geliştirdiler. Yansıtılabilen görüntü silinebiliyor ve isteğe göre gösterilebiliyor.

Bu sistem için ışığı yüzde 100 yansıtan, uzun süre muhafaza etmeye, çabucak silmeye olanak sağlayan hızlı kaydeden bir malzeme kullanan araştırmacılar Nature dergisindeki makalelerinde, yeni holografi tekniğinin henüz tam anlamıyla olgunlaşmadığı yorumunda bulundular.

Bilim insanları, ancak bu buluşun gelecekte özellikle askeri veya tıbbi alanlarda büyük kullanım sahası bulacağını belirttiler."

5 Şubat 2008

Resellergo.com

Resellergo.Com sitenizi, blogunuzu dizin servislerine kaydettirebileceğiniz bir toplu kayıt servisi. Aslında ücretli bir servis ama kayıt sonrasında demo aşamasındayken bile 150 farklı PR0 dizine kayıt imkanı veriyor. PR, 0 da olsa backlink, backlinkdir.

Kayıt aşamasında çok fazla bilgi istemiyor. Profil oluşturuyorsunuz ve kayıtlarınızın durumunu da takip edebiliyorsunuz. Siteleriniz için birden fazla profil oluşturabiliyorsunuz. Yalnız her bir profilde sitede de önerildiği gibi birden fazla Description ve Title eklemek de fayda var. Uyarıya göre ve benim de bildiğim, çok fazla yerde aynı kayıtla karşılaşılması, örümcekler ve diğer dizin servisleri için spam anlamına gelebiliyor...

150 servis bile bence ilgilenmek için yeterli bir sebep. Ben kayıt yaptırdım ve sonuçları, geri dönüşleri bekliyorum; bakalım ne olacak...

1 Şubat 2008

Microsoft' tan Yahoo' ya Büyük Teklif



Microsoft
, üzerinde oluşan piyasa baskısına çare olur ümidiyle sıradışı bir yatırıma hazırlanıyor. Hürriyet gazetesinde rastladığım habere göre şimdiye kadar internet üzerindeki en büyük satınalma olacağı söylenen alışverişle Microsoft, Yahoo!' yu almayı kafaya koymuş...

44.6 milyar dolarlık fiyat, Microsoft açısından bence büyük risk taşıyor. Google' ın sağlam adımlarla giriştiği bütün işlerden başarıyla çıkması, pazar payını inanılmaz boyutlara getirmesi ve güçlenmesinin ardından Altavista, Search.com ve benzeri zamanının devleriyle birlikte Yahoo! gibi bir dev de sıkıntı çekmeye başlamıştı. Bu büyüme birçok nokta da Microsoft' u da sıkıntıya sokmuş ve hizmet özellikleri geliştirme konusunda piyasa baskılarına maruz bırakmaya başlamıştı.

Microsoft' da bu gidişe çözüm bulabilmek için uğraşmasına rağmen Google' ın elinden koparamadıklarını Yahoo!' yu satın alarak elde etmeyi planlıyor sanırım.

Haberin detayları şu şekilde;

"Dünya bilgisayar devi Microsoft, internetin en büyük markalarından Yahoo'nun peşinde.

Microsoft, Yahoo'yu almak için tam 44.6 milyar dolar önerdi. Hisse başı 31 dolara denk gelen teklif, Yahoo'nun piyasa değerinin yüzde 62 üzerinde.

Microsoft CEO'su Steve Ballmer, yaptığı açıklamada, "Yahoo'ya büyük saygımız var ve online hizmetler sektöründe beraberce tüketiciler, yayıncılar, reklamcılar için heyecan verici projeler üretebiliriz" ifadesini kullandı.

Yahoo'dan henüz teklifle ilgili bir açıklama gelmedi. Ancak teklifi kabul etmesi durumunda sektördeki en büyük satın alma gerçekleşmiş olacak.

İnternet devi Yahoo, 2007 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8 artışla gelirlerini 1.8 milyar dolara yükseltti. Ancak şirketin net karı 751 milyon dolardan 660 milyon dolara geriledi.

Yahoo, Stanford mezunu Jerry Yang ve David Filo tarafından 1995 yılında kuruldu. Yang ve Filo, bir yıl sonra halka arz kararı aldılar ve hisselerdeki yükselişin ardından üç yıl sonra 4'er milyar dolar servete ulaştılar. 2000 yılındaki borsa çöküşünde ise Yahoo'nun hisse değeri yüzde 86 oranında azaldı.

"BÜYÜK BİR KUMAR"

Microsoft'un teklifini Bloomberg'e değerlendiren Pioneer Investments analisti Thomas Radinger, "Microsoft, internet işini geliştirmesi yönünde ağır bir baskı ile karşı karşıya. Ancak bu kadar yüksek bir fiyat büyük bir kumar" diye konuştu.

RBC Capital Markets analisti Jordan Rohan ise bu teklifin Google tehdidinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. "Rohan, "Yahoo çok savunmasız. Yatırımcıların Yahoo yönetimine olan güvenleri de azalıyor" ifadesini kullandı.

Öte yandan Microsoft, geçtiğimiz aylarda da Facebook'un yüzde 1.6 hissesi için 240 milyon dolar ödeyeceğini açıklamıştı. "